Dün hafızamı zorlayarak saydım, Türkiye’de her gün haber yayımlayan 12 kanal var. Dedim ya bu benim hafızamda ismi kalanlardır, fazlası vardır eksiği yoktur.

İrili ufaklı yirmiye yakın eğlence kanalının da haberlere ciddi yer ayırdığını, büyük eğlence kanallarının haber programlarının da her gün
“en çok seyredilen 100 program arasına” girdiğini, hatta bunların bazen ilk üç sırada kendilerine yer bulduklarını da biliyoruz.

Ama ben bunları yine de saymıyorum, haber kanallarının sayısı bize yeterli şimdilik.

Memleketimiz aslında haberden geçilmez ama habercilik işi ciddi ve pahalı bir iştir. Bu nedenle haber kanalları günlerini aynı haberleri her saat başı tekrarlanan haberler ve bitmek bilmeyen havanda su dövme tartışmaları ile geçirirler.

Başbakan’ın Kımıl Zararlıları ile Mücadele Haftası’nın açılışında yaptığı konuşmayı da canlı yayınlarlar, MGK toplantısı için Köşk’e gelen devlet ricalinin otomobillerinin Köşk bahçesine giriş çıkışını da!

Ama dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, bu kadar haber kanalından hiçbirinin aklına Diyarbakır’da üç PKK’lı kadının cenazesini canlı yayınlamak gelmedi!

Oysa Türkiye bir haftadır bu konuyla yatıp kalkmıştı. Diyarbakır’da cenazede provokasyon olacak mıydı, olmayacak mıydı? Halk ne yapacaktı? BDP sokaktaki vatandaşı kontrol edebilecek miydi? Daha bir sürü soru!

Tam haber kanallarına uygun bir canlı yayın fırsatı! Ama kimse bunu yapmaya cesaret edemedi. Akıllarına gelmediği için değil tabii, hepsinin başında tecrübeli televizyoncular, haberciler var.

Cenaze töreni canlı yayınlanmadı çünkü hükümet istemiyordu. Hem cenazelerin üstüne örtülen PKK bayraklarının görünmesini istemiyorlardı, hem de olası taşkınlıkların görülmesini istemiyorlardı.

Memleketin basın özgürlüğünün bugünkü durumu için batılı kurumların yazdığı raporlara bakmaya gerek yok.
Haber kanallarında neyin yayınlanıp, neyin yayınlanamadığına bakmak yeterli!