Taksim Gezi Parkı'ndaki gösterileri Mısır'ın Tahrir Meydanı'nda başlayan Arap Baharı'na benzetmenin yanlış olduğunu vurguladığı makalesinde Hakura, ''Taksim meydanı Kahire’deki Tahrir meydanının veya Londra’nın Trafalgar meydanının, Türkiye’deki muadili olarak şehrin az sayıdaki parklarının birine alışveriş merkezi yapılmasına karşı gelinmesiyle başlayan protestoların da merkezi konumunda. Küçük bir oturma eylemi olarak başlayan gösteriler kısa sürede büyüyerek ciddi bir hale geldi ve bunun sebebi - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi sözleriyle- polis tarafından  “orantısız  güç” kullanılmasıydı. Bu gösteriler aynı zamanda 2011 genel seçim sonuçlarına göre; toplumun çeyreğini oluşturan laik, açık görüşlü Türkler ile üçte ikisini oluşturan daha dindar kesimin derin ideolojik ayrımını da yansıtmış oldu'' dedi.

''İSLAMCI HÜKÜMET ELEŞTİRİYİ VE ÇEŞİTLİ HAYAT TARZLARINI KALDIRAMIYOR''


Hakura, şöyle devam etti:

''Laik kesimden bir çok Türk, İslamcı hükümetin eleştiriyi ve çeşitli hayat tarzlarını kaldıramadığından yakınıyor.  Şu ana kadar Erdoğan’ın gösterilere verdiği sert ve ödün vermez tavrı da bu endişeleri doğruluyor. Buna ilişkin muhalif kesimlerin sık sık tekrar ettiği bir örnek de, anketlerde sadece hanelerin yüzde 6'si alkol tüketicisiyken, hükümetin alkol satışı ve pazarlamasına getirdiği sıkı kısıtlamalar. Ekonomist Emre Deliveli’ye göre 2012 yılı trafik kazalarının sadece yüzde1.5'ine alkol sebebiyet vermiş. Aynı zamanda, Türkiye’nin metropol şehirlerinde kentleşmenin aşırı hızlı gelişmesi de bazı kısımların tepkisini çekiyor. Erdoğan'ın planları arasında üçüncü bir havaalanı, üçüncü bir köprü ve milyonlarca ağacın kesilmesine ve kuzey İstanbul’un bitki örtüsüne zarar verecek Marmara Denizi ile Karadeniz'i birleştirme kanal projesi de bulunuyor. Sadece geçen sene İstanbul’da inşaat projelerine 4.7 milyar Dolar gibi dev bir rakam harcandı."

 ''ÇATIŞMALAR ÇOK SÜPRİZ DEĞİL''

Türkiye politikasının genel hali ve geçmişi göz önüne alındığında, çıkan gösteriler ve çatışmaların çok da sürpriz olmadığını söyleyen Hakura, ''Bu çatışmalar, hızla yavaşlayan ve kurumsal reform olmaksızın yakın gelecekte en iyi ihtimalle normal bir büyüme gösterecek Türkiye ekonomisiyle örtüşmektedir. Maalesef, Türk hükümeti yakın bir tarihte reform paketi hareketine girecek gibi görünmüyor, özellikle 2014’teki yerel ve başkanlık seçiminin yanı sıra 2015’teki genel seçimler yaklaşırken'' diye ifade etti.

Hakura, Turkiye’de esen devrim rüzgarlarına rağmen, bunu Mısır Başbakanı Hüsnü Mübarek’in devrilmesine sebep olan Arap Baharı’na benzetmek yanlış olduğunu ve Mısır ve diğer Arap ülkelerinden farklı olarak, Türkiye'nin 1950’den beri eksikleri de olsa bir demokrasi olduğunu kaydetti.

"ERDOĞAN'IN VE AKP'NİN İMAJINI ZEDELEDİ"


Başbakan Erdoğan'ın 2011 genel seçimlerinde oyların neredeyse yarısı gibi ezici bir çoğunlukla iktidara geldiğini hatırlatan Hakura, Türkiye’de muhalefet çoğu kimse tarafından zayıf ve etkisiz olarak nitelendirilirken, Erdoğan hala en popüler politikacı olarak görüldüğünü belirtti.

Hakura, ''Şüphesiz, olayların ve polisin orantısız müdahalesinin dünya medyası tarafından paylaşılması Erdoğan’ın yanı sıra Adalet ve Kalkınma Partisi’nin uluslararası kamuoyu önünde ilerici politikalar sergileyen bir parti olarak imajını zedeledi. Her şeye rağmen, Erdoğan’ın iktidarda kalıp kalmayacağına yön verecek olan şey, gösterilerden ziyade Türk ekonomisinin durumu'' dedi.