Deutsche Welle 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde “çalışamayan“ gazetecilerle konuştu. Şebnem Arsu’nun haberi.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne göre geçen yıl 780 gazetecinin resmi sarı basın kartı iptal edilirken, 839 gazeteci yaptıkları haberler nedeniyle açılan davalarda hakim karşısına çıktı, 189 basın çalışanı ise sözlü ve fiziksel saldırıya uğradı.

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti kayıtlarında Türkiye’deki tutuklu gazeteci sayısı 140’ı aşmış durumda. Her dört gazeteciden birinin işsiz oluğu tahmin edilen ülkede, basın üzerinde devam eden siyasi baskıların yerini kontrolü daha da imkansız olan otosansüre bıraktığı yorumları yapılıyor.

Bu koşullar altında mevcut sistemde var olamayan birçok gazeteci çareyi başka sektörlere geçiş yapmakta buldu, bazıları ise her türlü siyasi ve ekonomik baskıya rağmen mesleklerine tutunmaya çalışıyor. Sosyal medyada karalama kampanyaları, hedef gösterilmeler ya da adli süreçlerde yıpranan isimler için alternatifler çok daha az. Ancak gazeteciler bireysel kaygılarından çok, tek sesliliğin ülkeye verebileceği hasarlara işaret ediyor.

Üç gazeteci, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü vesilesi ile DW’ye “nasıl çalışamadıklarını“ anlattı. 

Ünsal Ünlü: Sosyal medyada tutunmaya çalışıyor

Haberciliğe 1989 yılında TRT bünyesinde başlayan Ünsal Ünlü, ana akım medyadan ayrıldığı 2014’e kadar özellikle NTV haber kanalında uzun yıllar farklı görevlerde bulunmuş.

default

Ünsal Ünlü

Siyasi baskıyı yoğun olarak ilk kez 2009 yılında aynı kanalın Ankara temsilcisi iken hissetmeye başladığını söyleyen kıdemli gazeteci, şimdilerde tarafsız habercilik mücadelesini sosyal medyada popülerliği artmakta olan Periscope yayınlarında devam ettiriyor. Ünlü'nün ortalama 20 bin takipçisi var. Ancak bu sayı Periscope uygulamasına YouTube, Soundcloud ve iTunes gibi mecraların eklenmesiyle birlikte bazı günler 30 bine ulaşabiliyor.

¨Haber yöneticileri, editörlerin tamamı istemeden içselleştirdikleri sansürü yaşıyorlar¨ diyen Ünlü, fikirsel kısıtlamaların şimdilerde otosansürle bambaşka bir boyuta sıçradığı görüşünde. Ancak evinin bir köşesinden yaptığı bireysel yayınlarda dahi siyasi baskılardan kurtulmuş değil.

¨Doğrudan olmasa da troller aracılığı ile siyasi baskı hissediliyor¨ diyor Ünlü, çoğu isimsiz, muhalefetin iddialarına göre maaşlı olarak, aktif ve agresif hükümet destekçiliği yapan sosyal medya kullanıcılarını kastederek.

Ünlü, ”Her yayında 20 civarinda trolle uğraşıyorum. Onların derdi bir fikri tartışmak değil, yanlış olduğunu söylemek” diyor.  Ünlü¨ye göre, ¨En büyük sorun, tartışma kültürünü kaybediyor olmamız.¨

Takipçileri arasında solcu izleyiciler kadar AKP ve MHP yanlılarının da olduğunun altını çizen gazeteci, ana akım medyada olmayan bir çoğulculuğu yakaladığı kanısında.

"Muhalefetsiz ortak hatalara neden oldu”

Ünlü'ye göre, uzman ve deneyimli gazetecilerin siyasi elle ayıklanması hem kişisel mağduriyetler yarattı hem de muhalefetsiz ortamda devlet politikalarında ciddi hatalara neden oldu.

Ünlü, gazetecilikle ilgisi olmayan yöneticilerin gazete ve televizyonlarda söz sahibi olmasının sansür algısını kuvvetlendirdiğini de düşünüyor. "Genel yayın yönetmeni gibi karar alıcı konumda olanlar arasında tek özelliği iktidara yakın olmak olan kişiler medyaya yerleştiğinden beri oto sansür güçlendi¨ diyen gazeteci sözlerini şöyle sürdürüyor:  "Haberi bilen ve etkilerini tahmin eden insanlar bu süreçte haberlerini geri çekmeye başladılar.”

Ünlü’ye göre yayınları, aynı fikirleri duymaktan yorulmuş takipçilerine otosansürden bağımsız bir ortam vaadediyor.

Ana akım medyada reklam payları ile ölçülebilen finansal baskıdan Ünlü de muaf değil. "Benim yayınıma reklam vermeye korkuyor insanlar ve bu çok anlaşılır bence” iyen gazeteci, bireysel destek alarak ve uluslararası katkı sistemlerini kullanarak yayınlarına kaynak sağlamaya çalışıyor.

Evli ve iki çocuk babası olan habercinin şimdilerde asıl geçim kaynağı, 34 yıllık bir tecrübeyi konuşturduğu seslendirme ve dublaj. "Türkiye'de gazetecilik yapmak mümkün, alternatif alan açabiliriz' diyerek direniyorum ve bunun finansmanını gazetecilikten sağlayamıyorum" diye konuşan Ünlü daha demokrat bir ülke için ümidini yitirmiş değil.

Volkan Koç: Darbe girişimini ilk duyuran gazeteci

İsmi, Temmuz 15 darbe girişimini ilk duyuran gazeteci olarak hatırlanacak olan Volkan Koç, gazeteciliğe 2009 yılında polis ve adliye muhabiri olarak Taraf gazetesinde başladığında çok da fazla zaman geçmeden tarafsız haberciliğin Türkiye’de karşılığı olmadığını fark ettiğini söylüyor.

default

Volkan Koç

"Polis adliye muhabirleri için polisten aldığı bilgiler yeterli, iddiaları olan kişinin ne dediği pek önemli değilken ben hep o iddia sahiplerinin dediklerini merak ettim" diyen Koç, "Eğer müreffeh gazetecilik yapmak istiyorsanız hükümet bakış açısı dışında kalamazsınız, kalırsanız ok işaretleri size döner, dokuz köyden kovulursunuz" şeklinde sözlerini sürdürüyor.

Taraf’tan sonra kısa bir süre T24 haber portalı, sonrasında Vatan Gazetesi ve ardından Akşam Gazetesinin internet servisinde muhabir ve editör olarak görev yapan ve Haberdar adlı haber portalında gazeteciliğe son noktayı koyan Koç’u meslekten asıl soğutan darbe girişimi sürecinde yaşadıkları olmuş. Darbe girişimini ilk duyuran gazeteci olduğunu söyleyen Koç, o geceyi şöyle anlatıyor:

"15 Temmuz darbe girişimini benim imzamla ilk biz duyurduk. Hemen Twitter'da hedef gösterildim. ‘Yıl 2015, darbe mi olur, sen FETÖ’cüsün' dediler. Bir linç süreciydi. Ne zaman ki Başbakan ‘Kalkışma var‘ dedi, bu sefer de ‘Nereden haber aldın? Biliyordun, yine de FETÖ'cüsün,' dediler. Halbuki otobüsle eve giderken, Beylerbeyi civarında asker yolu tutmustu. ‘Civardaki (Cumhurbaşkanı) Erdoğan’ın çalışma ofisine terör tehdididir belki‘ diye düşünürken bir asker ‘Sıkıyönetim ilan edildi, evlerinize gidin‘ dedi. Haberi kimseye danışmadan gece editörü ile birlikte ‘Son Dakika’ olarak geçtik."

"Gözaltına alındım"

Sonrasında açılan soruşturma kapsamında ilk gözaltına alınan 40’a yakın gazeteciden biri olan Koç, adı duyulmamış habercilerin hem meslektaşları hem de meslek örgütleri tarafından adli süreçte yalnız bırakıldığı görüşünde:

"Ne kadar yalnız olduğumu fark ettim. Desteğin, popülerlik ve kişiye getirisi üzerinden hesaplandığını görünce meslek benim için tam anlamıyla anlamını yitirmiş oldu.“

Sektör değiştirmek ise kolay olmamış. Medyada ısrar etmeyişinin sebebini sistemin dayattığı tipte bir gazeteci olmamasına bağlayan eski muhabire göre medya üzerindeki baskılar bugünkü iktidara has bir yöntem değil. Koç, "1990’ların 28 Şubat dönemindeki ana akım medya bugün ezenleri eziyorlardı, o gün ezilenlerin bir kısmı da o gün kendine hakaret edenleri eziyor. Devran döndüğünde aynı döngünün tekrar etmeyeceği garantisini veremeyiz" diyor.

Şimdi Kadıköy civarında küçük bir sahaf işleten Koç, hayatından mutlu. Volkan Koç, "Şu anda çok huzurluyum. Etrafımda çıkar hesabı gütmeden, yalnızca entellektüel paylaşım için dükkanıma gelen insanlar var. Böylesi çok daha iyi" diyor.

Nilay Örnek: Gezi sonrası işine son verilmiş

"Gezi protestoları döneminde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na yeni devri yapılmış Akşam Gazetesi’nin hafta sonu eklerinin başındaydım. Tabii ki Gezi’ye gitmiştim, hiçbir paylaşımımı da saklamadım, silmedim" diyor Nilay Örnek.

default

Nilay Örnek

Mesleğe 17 yaşında büyük bir aşkla başladığını söyleyen gazeteci ve bazı diğer meslektaşları aleyhine sosyal medyada yoğun bir karalama kampanyası başlar. Akabinde, İstanbul'un merkezi Gezi Park'ında 2013 yılında çevre hassasiyeti ile başlayıp kısa zamanda ülke çapında hükümet karşıtı toplu eylemlere dönüşen Gezi protestoları nedeniyle işini kaybeden ilk gazetecilerden biri olur. Vatan Gazetesinin internet servisinden sorumlu olduğu bir sonraki pozisyonunu 'Gezicilik' bahane edilerek kaybetmesi uzun sürmez.

Düşük ücretler, çalışanlara gösterilen ilgisizlik ve duyarsızlığın basında herkesin herkesin karşı karşıya zorluklar olduğunu anlatıyor Örnek. Örnek, "Ben marangoz, mimar, doktor değilim ki hobi olarak gazeteciliğe devam edeyim. ‘Adın gözüksün, para almadan yap’ diyorlar ama bir meslek bizler için. Ben annemin desteğini alıyorum belli bir yaşam kalitesini idame ettirebilmek için. Ama benden çok daha zor şartlar altında yaşamaya çalışan yüzlerce meslektaşım var" diyor. 

Şimdiye kadar çalıştığı yayın kurumlarındaki deneyimleri Örnek’e Türkiye’de çalışan bir gazeteci olarak her an, her şeye hazırlıklı olması gerektiğini öğretmiş.

Herkesin Türkiye’yi kurtarmaya çalışan büyük cümleler kurduğunu, ancak toplumun aslında küçük cümleler ve gündelik meselelerin gündeme getirilmesine ihtiyaç duyduğunu savunan gazeteci, hayata dair yazılarına devam etmek istiyor. Ancak siyaset hayatın her alanına sirayet etmişken baskıların peşini bırakmayacağından da endişeli.

"Tehlikeli olan şu ki; sadece siyaseten parti isimlerini anarak, agresif muhalefet yapan insanlar değil, ‘hayat tarzımıza müdahale edilmesin' diyen herkes tehdit olarak algılanıyor" diyor Örnek.

"Gazeteciliği bilmeyen gazeteciler"

Gazeteciyi mesleki olarak derinden yaralayan bir başka husus ise medyayı saran, gazetecilik eğitimi almamış, siyasi bağlantılarıyla koltuk edinmiş editörler, yazarlar, yöneticiler.

"AKP kendi medyasını yarattı ama gazetecisini yaratamadı" diyor Örnek. Nilay Örnek, "Bir sayfa nasıl yapılır, haber nasıl redakte edilir fikri olmayan onlarca insan getirildi tecrübeli, gazetecilik çıkışlı meslektaşların yerine. İktidara yakın medyada işine devam eden arkadaşlar ise öylesine dönüştüler ki, çoğunu tanımak artık mümkün değil“ diyor.

Genç kadın gazeteci, ümidini yitirmemekle beraber hayatını kazanabilmek adına iş olanaklarına daha esnek bir çerçeveden bakmaya karar verdiğini söylüyor.

"Geçen sene para kazanayım diye isimsiz reklam filmi metinleri, sektörel hazır metinler yazarak gecinmeye çalıştım. Ben işin pozitif tarafında olan ve olmak isteyen bir insanım. Ancak yoruldum" diyor Örnek ve sözlerini şöyle tamamlıyor:

"Tam olarak nasıl olacak ben de bilmiyorum ama sanırım biraz inat etmekten vazgeçeceğim. Kendimi en azından yüzde 50 gazetecilikten farklı bir mecrada para kazanma fikrine alıştırmaya çalışıyorum." (DW)