Die Zeit gazetesi yorumunda cumhurbaşkanlığı adaylarının televizyondaki yayın sürelerinin eşitsizliğine vurgu yapıyor. Gazete "İhsanoğlu ve Demirtaş'ın görüşlerinin sadece çok az kişiye ulaşabildiğini", zira "medyada neredeyse sadece Erdoğan'a yer verildiğini" belirtiyor. Gazeteye göre Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "güçlü" bir aday oluşunun ardında da muhalefetin güçsüzlüğü yatıyor.

Tageszeitung'un seçim yorumunun başlığı ise "Farklı düşünenler düşmandır". Yorumda Erdoğan'ın “2011'deki genel seçimlerin ardından kendisine oy vermeyen yüzde 50'yi dikkate alma ihtiyacı hissetmediği” eleştirisi getiriliyor. Yorumda ayrıca “Laik kesimin ve Alevilerin bastırıldığı, Erdoğan'ın 'Hepimiz Sünni Müslümanlarız' argümanıyla PKK ile barış sürecini başlattığı ve o tarihten bu yana bu azınlık grubunu kendi yanına çekmeye çalıştığı" ifadelerine yer veriliyor.

Frankfurter Rundschau gazetesinin seçimle ilgili yazısı ise "Onu seviyoruz" başlığını taşıyor. Yazıda Tayyip Erdoğan'ın "en umut vaat eden" aday olduğu ve "Türkiye'deki birçok vatandaşın 12 yıldır yönetimde olan Erdoğan'dan öncesini neredeyse hatırlayamadığı" ifade ediliyor. Yorumda "2011'deki genel seçimlerin ardından ise Başbakan Erdoğan'ın giderek otokrat bir yol izlediği", "Gezi protestolarına yönelik sert reaksiyonunun ise 9 protestocunun ölümüne yol açtığı" kaydediliyor.

Focus dergisinin seçim yorumunun başlığı "Erdoğan kendine Atatürk'ün yanında bir yer edinmeye çalışıyor". Dergi son dönemde Türkiye'nin komşu ülkelerle uygulamaya çalıştığı "sıfır sorun" politikasının ise neredeyse bir "sıfır dost" durumuna dönüştüğü eleştirisini yapıyor.

Süddeutsche Zeitung'un yorumu ise "Tanrının adıyla belirsiz bir geleceğe" başlığına sahip. Yorumda “Başbakan Erdoğan'ın yüksek gelir, daha iyi sağlık hizmetleri, binlerce kilometre yol sayesinde birçok vatandaşın hayatını iyileştirdiği; ancak muhafazakar İslamcı siyasetiyle Türkiye'yi Avrupa'ya yabancılaştırdığı” savunuluyor.