Ne bileyim, Ankara havası bir klibin içine mi montajlasak, vekillere yapılan kıyak zammı ve aile hekimliğine konan katkı paylarını protesto etmek için meclise yürümek isteyen SES Ankara Şube üyelerinin önce önünün kesilip ardından da biber gazlı, coplu saldırıya uğrama görüntülerini...

Eskiden tek bir tv kanalı vardı ve o kanalda da tek bir dizi...

En hatırda kalanı ise "Bizimkiler" dizisiydi.

Dizinin temposu hayatın temposu gibiydi. Öyle şimdikiler gibi bir bölümde seksen iki skandal olmuyordu o yıllarda gösterilen dizilerde.

Bizimkiler kışın bir apartmanda yazında "Yazlıkçılar" adıyla yazlıklarda olurdu hepsi bu...

Misal, Ali'nin küçük yaramazlıkları, kapıcının işlerden kaytarması, apartman yöneticisinin "Tutarım zaptı" tehditleri ve Cemil'in karısından gizli cam kenarında bira içişi.

İşte böyleydi o zamanın yıllar süren dizisi.

Şimdi öyle mi?

Korkunç bir tempo ve aklın sınırlarını zorlayan skandal ilişkiler yumağı, kimin eli kimin cebinde halay çekiyor bilmek imkânsız.

Bakın şimdi bu dizilerden biriyle ilgili kısa bir değerlendirme yapayım;

(Allah'ım aklıma mukayyet ol.)

Bir adam, bir işçi, bir araba servisinde usta…

Bu ustanın 17 yaşındaki kızı bir zengin oğlandan hamile kalıyor. Bu zengin oğlan kaza mı geçiriyor, nasıl oluyor tam anlamıyorum.

Zengin oğlanın babasının bu 17 yaşındaki kızı istememesi de bahane ediliyor ve her yanı kırık halde zengin oğlan yurt dışına gidiyor.

Kız hamile, karnı büyüyecek...

Kız bu hamileliği ile ne yapacak telaşı.

Kız, bir süre, siyasi davalardan içeride yatmış ve yeni yurt dışından gelmiş teyzenin evinde kalıyor. Teyze, bu kız hamile, demeden kızı kanepede yatırıyor, neyse.

Bu arada teyze eski davalardan bir polisin komploları ile boğuşuyor. Gözaltına alınıyor.

Sonra bu hamile kız babasının patronun aşırı babacan(!) tavrı sayesinde dünya evine giriyor ama öylesine, kağıt üstünde yani...

Patronun kızı bu hamile kızdan hoşlanmıyor, alıyor babasının yatını denize açılıyor.

Usta kızı hamile kaldı diye, namus şeref derken, hop bi bakıyoruz başka kadınla, Heybeli'de her akşam mehtaba çıkıyor...

Ustanın oğlu boş durur mu, o da kız kaçırıyor, ustanın büyük kızı ise geceleri evden kaçıp barlara takılıyor barmenlerle falan birlikte oluyor.

Ustanın takıldığı kadının belalısı bir polis, ustanın damadı ve patronu olan sakallıyı vuruyor.

Ustanın barlara takılan büyük kızı, küçük kız kardeşini hamile bırakan zengin gencin babası ile bir bar ortamında tanışıyor, ardından onlar da Heybeli havasında...

Bu küçük kızı hamile bırakan zengin oğlan bir aşçı ile takılıyor, hem sos yapıyorlar hem beraber oluyorlar vs.

Bu aşçı kız hikâyenin başında ustanın kızını hamile bırakmış olan bu zengin oğlana âşık oluyor, oğlan oralı değil. O daha önce hamile bıraktığı ve bir oğlu olduğundan bile habersiz olduğu halde, oğlunun anasının peşinde.

Yani buraya kadar yazdıklarım benim izleyebildiklerim, onlar da, bu dizinin toplam üç, dört bölümünün; on, on beşer dakikalık bölümlerinden ibaret.

Hâlbuki "Bizimkiler" dizisini üç yıl izlesem bu olayların çeyreği dahi olmazdı.

Oysa şimdi yukarıda bahsettiğim dizi gibi onlarca dizi kiminde aynı tempoda kiminde ise daha da abartılı olarak, bir o kadar tv kanalında seyre sokuluyor ve her akşam oturup o sihirli kutunun başına, ağzımız açık seyrediyoruz bu masalsı ihanet dünyalarını.

Bu masalsı, bu erişilmez dünyalar hangi acılarımıza enjekte edilmiş ağrı kesiciler ya da hangi yaramıza sus payı uyuşturucu kremler, ben asıl bunun üzerinde durmak istiyorum.

Bir bakalım:

Asgari ücrete % 3 artı 3 zam yapmayı planlayan asgari ücret tespit komisyonunun önüne giden Dev Sağlık İş üyelerine biber gazı sıkılmış ama ülkedeki milyonlarca asgari ücretli ve eşleri muhtemelen şu konuyu tartışmışlardır o akşam: Bu zengin oğlandan hamile kalan kız babasının patronuyla evlendikten sonra zengin oğlanla karşılaşırsa ne yapsın? Kimi, zengin oğlana geri dönsün çünkü ablası da zengin oğlanın zengin babasıyla barlarda takılmaktadır ve bu şekilde çifte düğün olur. Kimi ise, kız kocasında kalsın, zira kocası da ziyadesiyle zengindir ve eldeki bulgur Dimyattaki pirinçten daha garantidir.

Milletvekillerinin aile hekimliklerine her başvurudan 3 TL alınması ile ilgili yasayı yaptıktan hemen sonra, gece yarısını biraz geçe, kendilerini kıyak emekli ettikleri bir günde de belki şu konuda kafa patlatıyor dur emekli karı kocalar: Ne olacak bu Kuzey'in hali, Güney'den mi esse daha iyi yoksa babasını mı dövse daha evla?

Bu kadar yoğun dizi trafiği altında nasıl etsek de kendi gündemimize yönelsek?

Bazı magazin haberlerin içine mi yedirsek emeğin gündemini...

Örnek; Manisa Turgutlu'da hırsızların lokantanın camını kırıp cacık çalmalarından bahisle Turgutlu Çal dağında yapılan çevre kıyımdan bahsetsek ilgi çeker mi acep...

Ya da ne bileyim, Ankara havası bir klibin içine mi montajlasak, vekillere yapılan kıyak zammı ve aile hekimliğine konan katkı paylarını protesto etmek için meclise yürümek isteyen SES Ankara Şube üyelerinin önce önünün kesilip ardından da biber gazlı, coplu saldırıya uğrama görüntülerini...

Keşan müftüsünün Noel Baba'ya ilişkin: "İyi adam olsa bacadan, pencereden girmez, kapıdan girerdi" demişliğine katılıyoruz ama gülmekten deyip sözü ticarileşen sağlığa getirsek ve kapıdan kovduğumuz özelleştirmelerin bacadan girdiğinden mi tellendirsek muhabbeti. ...

Ne yapsak ne etsek...

Ha bu arada 2012'den bir beklentim yok, 2011 kadar üzmesin yeter...

Sağlıcakla...