Habere göre raporda, muhalifler Halep, Lazkiye ve İdlib kentlerinde yargısız infazlar gerçekleştirdi.

Ayrıca raporda, üç muhalefet liderine, yargısız infazlara ilişkin kanıtlar kendilerine sunulduğunda, bu kişilerin öldürülmeyi hakettiklerini söyledikleri belirtiliyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Ortadoğu direktörü Nedim Houry raporlarla ilgili yorumunda muhaliflerin kendilerine, Esad yönetiminin yaptığı iğrenç insan hakları ihlalleleri nedeniyle rejime karşı mücadele ettiklerini söylediklerini hatırlatıyor.

Houry bu hatırlatmanın ardından "Şimdi muhalefet için söyledikleriyle gerçekten ne demek istediklerini gösterme vakti" diyor.

Guardian ayrıca uluslararası haberler sayfalarında Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın son bir ay içinde 500 PKK'lının askeri operasyonlarda etkisiz hale getirildiği yönündeki açıklamasına da yer veriyor.

'Müslümanların Masumiyeti' filmine yönelik tepkilerle haberler hemen bütün gazetelerde geniş yer kaplıyor.

Guardian konuyla ilgili haberinde Eski İngiltere Başbakanı ve Ortadoğu barış elçisi Tony Blair'in'in görüşlerine de yer vermiş.

Filmin yanlış, saldırgan ama aynı zamanda da komik olduğunu belirten Blair, "Tehlikleli ve yanlış olansa buna yönelik tepkilerdir" diye konuşmuş.

Iphone 5'in rekoru

Financial Times'ta, gazetenin San Francisco ve Washington muhabirlerinin imzasını taşıyan yeni İphone'la ilgili haber dikkat çekiyor.

Habere göre geçen hafta kamuoyuna tanıtılan Iphone 5, raflara gelmeden sipariş rekoru kırdı.

Ürünün ön siparişle satışa çıkarılmasının ardından 24 saat içinde 2 milyon kişi ürünü satın almak için talepte bulundu. Şirket, başlangıç için arz etmeyi planladıkları miktardan fazla talep olması nedeniyle ilk siparişlerin Ekim ayına kadar tüm müşterilerin eline ulaşamayabileceği uyarısını yaptı.

Gazete, Apple Pazarlama Müdürü Yardımcısı Phil Schiller'ın, "iPhone 5'in ön siparişleri, önceden iPhone 4S'in elinde bulunan rekoru ikiye katladı. Cihaza gösterilen ilgi olağanüstü" yorumunu aktarıyor.

Iphone 5 satışlarıyla ilgili gazeteye konuşan ABD'li teknoloji uzmanı Michael Walkley başlangıçta ürününün 6 milyon adet satılacağını beklediğini ancak ön sipariş rekorundan sonra tahminlerinin değiştiğini, 29 Eylül'e kadar ürünün 9 ila 10 milyon arasında satmasını beklediğini belirtiyor.

Financial Times'ta bir başka göze çarpan haberse Suriye ile ilgili olanı.

Haberde Suriyeli isyancıların denetim kurdukları bölgelerde yeni bir hukuk düzeninin inşa edilmesi çabalarına yer veriliyor.

Haberi yazan muhabirin Suriye'nin kuzeyindeki Suran kasabasından aktardığı izlenmimlerinde isyancıların kurdukları konseyler kapsamında sokaklarda halka açık toplantılar yaparak demokrasiyi deneyimlediği belirtiyor.

Haberde şu satırlara yer veriliyor: "Suriyeliler'in demokrasi deneyimi az. On yıllar boyunca Esad ve babası Hafız'ın merkezi düzeninde yaşadılar. Ama birçoğu toplumlarının geçen yıl barışçıl gösterilere katılmasında öncülük etti. Güvenlik koşulları kötüleşince bu eylemcilerden bazıları Esad'ın güçlerine karşı silaha sarıldılar. Ama diğerleriyse devletin otoritesini çökertecek yönetim planları yapmaya başladılar. Konsey üyelerinin hepsi, ya da hemen hemen hepsi erkek. Şeriat kanunu ilkeleriyle hareket ettiklerini söylüyorlar."

Haberde başka bir kasaba olan Maraa'da ise konseyin boşanma gibi davalara da bakmaya başladığı belirtiliyor.

İşçi Partisi anketlerde önde

Times gazetesi Populus adlı kamuoyu araştırma şirketine özel olarak yaptırdığı seçimlerle ilgili anketin sonuçlarını yayımlıyor.

Sonuçlar, gazetenin Temmuz ayında yaptırdığı seçim anketiyle kıyaslama yapıldığında İşçi Partisi'nin oylarını o tarihten bu yana yüzde 5 oranında artırdığı ve yüzde 45 oy oranına ulaşarak Muahafazakar Parti'ye açık ara fark attığını gösteriyor.

Anket, seçmenlerin yüzde 45'inin İşçi Partisi, yüzde 30'unun Muhafazakar Parti, yüzde 10'ununsa Liberal Demokrat Parti'ye oy vermek istediğini ortaya koyuyor.

Ancak bu sonuçlar yine de İşçi Partisi lideri Ed Miliband'i sevindermeye yetecek türden değil zira partiye desteğe rağğmen lider olarak Miliband'e destek hala düşük.

Ankete katılanların yüzde 31'ı David Cameron yerine Ed Miliband'I başbakan koltuğuğunda görmek istediğini belirtirken Miliband'in Başbakan olmasındansa Cameron'ın görevinde kalmasını tercih edenlerin oranı yüzde 60.

Gazete, sonuçlara bakıldığında Olimpiyat Oyunları'nda yakalanan prestijin hükümete desteği artırmak yolunda herhangi bir katkısının olmadığınının da altını çiziyor.

Çin-Japonya geriliminin gerçek nedeni ne?

Independent'ta gazete yazarlarından Dominic Lawson'ın Asya'da yükselen Çin-Japonya gerilimiyle ilgili yazısı dikkat çekiyor.

Lawson iki ülke arasında ada hakimiyeti üzerinden yaşanan krizin Çin'in tavrı nedeniyle tahmin edilenden çok daha kaygı verici olduğunu iddia ediyor.

Lawson'a göre yaygın kanının aksine Japonya sömürgeci geçmişine rağmen bu geçmişle hesaplaşabilen bir ülke.

Yazar Japon Başbakanı Junichiro Koizumi'nin 2005 yılında yaptığı, ülkesinin sömürgecilik ve saldırgan politikları nedeniyle tarihinde birçok ülkeye özellikle de Asya ülkelerine zarar vermiş olduğunu kabul eden konuşmasını hatırlatıyor, Çin'inse geçmişiyle ilgili hiçbir zaman böylesi bir hesaplaşmaya yanaşmadığını belirtiyor.

Yazara göre Çin'de ekonominin kötüye gittiği, Komünist Parti yöneticilerininse zenginleştiği bir dönemde Çinli yöneticiler halkın yolsuzluğa karşı oluşan tepkisinin yönünü değiştirmek için böyle bir gerginliği körüklüyor.

Lawson ayrıca gerilimin özellikle bugün tırmanabileceğiyle ilgili de yorumda bulunuyor ve şöyle yazıyor: "Uğradığı tarihsel haksızlıklarla ilgili Çin'in kızgınları bağlamında bakılacak olursa bugün rahatsızlıkların zirve yapma olasılığı var. 18 Eylül, 1931'de Japon imparatorluğu ordusunun bir bomba komplosu yoluyla Mançurya'yı işgalini haklı gösterdiği. Mançurya olayınının yıldönümü. Bu, Pekin'de Japon okulunun dün ve bugün neden kapalı olmasını da açıklıyor."