Her insanın biraz güneşe, morale, dinlenmeye ihtiyacı olduğu kesin. Bende 2017 yılında Şubatta İstanbul, Mart ayında İtalya (Bergama) Mayıs ayının sonundan, Temmuz ayı başına kadar Ankara'da bulundum bu sürenin yarısı tatil, yarısı görevlerimi yapmaktan oluştu ama havalar çok iyi gitmedi. Dolayısıyla havalar sisli, puslu, yağmurlu, soğuk geçti.

Ağustos 2017 Almanya'nın liman kenti Hamburg'da maalesef güneşin bu yaz es geçmesinden payını aldı. Bir Ağustos günü sabahı uyandığımda, yine karanlık, yağmurlu bir güne başlayacaktım. Kendi kendime “Aman Allah'ım bu hava nedir yine?” diye söylenmeye başladım. Hemen karar verdim ve kendi kendime “Aman başlarım buranın havasına da, tavasına da” dedim ve hemen karar verdim yapabileceğim en yakında bir seyahat acentesine uğrayıp iki hafta güneşe koşmaktı. Günün ortasında botlarım ayağımda, yağmurluğun üzerimde ve şemsiyeyi de alıp evden çıktım. En yakın L'Tur seyahat acentasına vardım ve sıramı beklemeye başladım. Bazı broşürlere göz attım beklerken içimden, “Değişik ülkeler fazla dikkatimi çekmiyor. Ankara'da yaşadığım soğuk ve yağmuru yıllardır yaşamamıştım. Her yıl hemen hemen aynı aylarda Ankara'ya giderim ama hiç böyle bozuk hava olmamıştı. Ama Antalya, Bodrum, Side sıcak olur kısmet nereye olursa diye düşündüm. Sıram geldiğinde “Mümkün olduğu kadar bütçeme uygun, yakın tarihte Antalya civarına gitmek istiyorum” dedim. Yine içimden üç hafta uzun, bir hafta kısa en iyisi iki hafta olması gerekir diyerek karar verdim. Alanya'ya yıllar önce çok sık gittiğimden yine oraya da gidebilirdim. Sunulan tekliflerden Aslan Alanya Beste Oteli seçtim. Herşey dahil iki hafta 743 Euro ödedim ve 31 Ağustos tam da arefe günü tatilim başlıyor. Bavulumu elime aldım vakitlice evden çıktım. Metro ile direk Hamburg Helmut Schmidt Havaalanına metrodan çıktım. Benim büyük avantajım alana gidip gelmem sorum olmuyordu.

Alanda yemek yedim, kahve içtim biraz gecikmeyle saat 15.00 gibi uçakla Antalya'ya uçtum. Antalya havaalanında L'Tur servisini buldum ve beni Aslan Kleopatra Beste Otele götürecekti. Herşeyi içinde dahil olan ( inklusive) 3.7 yıldızlı oteldi. Bir bavulum birde sırt çantam vardı her zaman olduğu gibi fazlasını götürmem ve yolda ellerimin boş olmasını tercih ederdim. Antalya havaalanından çıkınca önce yüzüme gelen sıcak hava “Ooof ne güzel” dedim. Servis aracı dolu gibi görünüyordu. “Bir yolcu daha eksik onu bekliyoruz” dedi birisi bekleyen görevli erkeklerden. Benim bavulumu alıp yerleştirdiler servise bende bazıları gibi dışarda bekliyordum. Biraz sonra son yolcu da geldi ve arkada boş koltuk görünmüyordu. “Beyler yer kalmadı mı?” diye sordum. “Buyrun isterseniz öne oturabilirsiniz” dediler. Bende ön koltuğa oturdum. Beyaz gömlekli, kravatlı bir erkek serviste “Türkiye'ye hoş geldiniz. Umarım burada iyi bir tatil geçirirsiniz ve memnun dönersiniz” gibi kısa bir açıklama yaptı ve araçtan indi. Araç tamamdı ve şoför aracı harekete geçirdi. Benim gibi birçok kişi yorgun olduğu belliydi. Yolda birçok otele uğrayan şoför turistleri dağıtıyordu. Oldukça centilmen olmaya çalıştığı belliydi adının Yusuf Asar olduğunu söyleyen beyefendi. “Sevgili misafirlerimiz şimdi üç kişi bu otel için kayıtta görünüyor. Lütfen isimleriniz yazılı bagajlarınızı gösteriniz ve geldiniz” diyordu. Serviste bulunanların yüzde 90'nı Almanya'dan diğerleri Avusturya gibi ülkelerden olduğunu gözlemledim. Bir saati geçtikten sonra mola verildi. Bu arada bu yıl gelen turist sayısında azalma olduğu, eksik hizmet verildiği gibi konulardan şoför anlatıyordu. Kendisinden de övgüyle bahsediyor, turistlerin rahat ve memnun olmaları için elinden geleni yaptığını ve özellikle Tantur da olumsuz bir şey olamayacağını söylüyordu. Mola verilen yerde ben cep telefonuma Türkcell kartımı takdım. Çay ve suyumu içtim. Acıkmıştım ama istediğim yemeği bulamadım ve yemedim. Servise tekrar bindik ve şoför herkese “Sevgili misafirlerimiz buyrun” (Liebe Gaeste) diyerek birer küçük şişe su ikramında bulundu. Son inecek kişi bendim saat 22.00 gibi. “İnşallah otelde yiyecek birşeyler verirler bana” dedim. “Sorun değil hanımefendi sizi çok dolaştırdık telafi ederiz otelde yemek saati geçmiştir. İsterseniz yemeye götürebilirim” dedi. Ben Alanya'yı iyi tanıyorum eski gezilerimden. “Tamam” dedim ve köşede bir yerde gözleme veya köfteci olabilirdi. Alanya merkezi yakınında yol kenarında bir restorana gittik ve ben yeşil salata üzerine köfte birde kola istedim. Beyefendi bir kahve içti. Arefe günü olduğu için eşi arıyor sık sık konuşmalarından anlıyordum. Sohbet esnasında Antalya havaalanında çalışıp emekli olduğunu ve üniversite öğrencisi kızı olduğu için çalıştığını anlattı. Ben yeşil salatamı üzerine serpilmiş köfteleri yedim kolamı da içtikten sonra kalktık. Hesap geldi ve ben “Yemeğimi ödeyeyim” dedim. “Sizi çok dolaştırdık telafi olsun aa çok ayıp” dedi. “Olur mu lütfen” dedim ama yine “aa ayıp” dedi. Üstelemedim ve tekrar araca bindim artık otelime gitmek istiyordum. 15 dakika sonra otelin önüne geldik . Araçta “Telefon numaranızı veriniz yarın sizi arayıp bayramınızı kutlayayım” dedi. Bende bilerek “Türkiye numaramı sık kullanmıyorum kafadan bilmiyorum. Ayrıca şimdiden hayırlı bayramlar size” dedim. Bavulumu resepsiyona kadar getirip bıraktı ve oradan bir kalemle kağıt istedi. Kendi adını ve telefonunu yazmış bana “Ararsanız çok sevinirim bayramınızı kutlamak isterim, yemeye gideriz” dedi. Ben yine “Şimdiden hayırlı bayramlar size” dedim ve ayrıldı. İçimden “Çok beklersin” diye düşündüm. Kır saçlı bakımlı olmayan 60 yaş ortası muhtemelen biri....

Resimlerde görünen otelde yer yokmuş ve beni iki bina ileride aynı gruba ait “Alin Otel” e götürdüler. Odada buz dolabı yok, daracık bir yer, televizyon çok eski antik diyebilirim. Ama benim için temiz bir oda gerekliydi. Zaten dışarıda geçecekti günlerim. Hemen bavulumu açtım kıyafetlerimi yerleştirdim. Hadi başlasın tatil yorgunluktan hemen uyuyup kalmışım. Sabah uyandım ve kahvaltımı yaptım soğuktan sıcağa çıkınca bocaladım... Otelin önünde oturdum ve turistlerle sohbet ettim. Aradan yıllar geçmesine rağmen iki arkadaşıma orada olduğumu yazdım ve hemen ilk günü iki arkadaşımla da buluştum. Çay içip geçmişi konuştuk. Arkadaşlardan birisi başka bir gün yemeye davet etti. Ama bayramdan fazla Bir şey hissetmedim. Yalnız resepsiyona bir tabak şeker konulmuştu. Ben ilk kez bayramda tatil yapıyordum Türk geceleri, eğlenceleri olur diye bekliyordum ama benzer bir şey olmadı. Fakat havasıyla, doğasıyla Alanya asla vaz geçilmez bir tatil beldesi bence... Kale, Damlataş, müzeler, dimçayı, tekne turları daha bir çok güzellikler..

Akşamları restoranların ve dükkanların önünde tezgahtarların çoğunun cep telefonu ellerinde ve sigara dudaklarından düşmediği dikkat çekiyordu. Oldukça sakin ve satış fiyatları öncesine rağmen aşağıya çekilmiş uygun olduğunu da görmemek mümkün değildi. Çoğunluğunun söylediği “Turist var ama para bırakan kaliteli turist değil” diyorlardı.

Daha önceleri Alanya'da kale, Damlataş. Müze gibi bir çok yere sahip olduğum Alman basın kartımla girmem mümkündü. Hatta birkaç ay önce İstanbul ve Ankara'da kullandığım ve geçerli basın kartımı Alanya'da biryerde kabul etmediler. Bu çok ilgimi ve dikkatimi çekti....

İki haftalık tatilimde bir bayan arkadaşımda aynı otele geldi ve dört günde onunla birlikte geçirdik. Yaptığım soruşturmada en fazla ödemeyi ben yapmıştım tatil için. Turistler benim ödemenin yarısını ancak ödemişler aynı süre için. Bol bol alkol tüketiyorlardı. Benim içtiğim su ve bazen bir kolaydı. Akşamları iki küçük şişe su alıyordum resepsiyondan gece içmek için. Bir gün gece “Su yok kalmamış” demeleri beni çok sinirlendirmişti. Ne münasebet su yok demek, resepsiyondaki gidip karşı bakkaldan su alıp getirip verdi bana. Ertesi günde sabah resepsiyondan su alacağım yine “Su yok” dediler. Bu çok acı bir noktaydı gözümde.... En fazla ödemeyi yapıyorum birde istediğimde “Su yok” deniyor. “Pes” doğrusu. Zaten tatilim bitmişti. Sonradan resepsiyondan birisi “Özür dileriz su için. Normalde vermiyoruz ama size jest olsun diye yalnız size veriyoruz” dedi. Hala anlamadım odada buz dolabı yok herşey dahil fiyatta.. Madem herşey dahil o zaman odada dolap olmalı ve içinde su bulunması gerekir düşüncesindeyim. Böylece iki haftalık tatilimi bitirdim. Genel olarak değerlendirdiğimde tatil güzel geçti. Ama herşey dahil olmasına rağmen sahilde güneş şemsiyesine ve yatağa ayrıca ödeme yapmam gerektiğini de anlamak mümkün değil.

Arkadaşımı otobüsle başka bir şehre gönderdim ve taksi ile otele döndüm. Üç saat sonra fark ettim cep telefonum takside düşmüş olabileceğini. Uzun arama ve araştırmalar sonrasında taksici telefonumu ödeme karşılığı otele getirdi. Bu da çok makbule geçti... Bende birkaç saat sonra bavulumu topladım, kahvaltı yaptım otelin önünde servis bekliyorum. Servisin gelmesine 20 dakike var. bir anda “Emine hanım buyrun” diye bir ses geldi dönüp baktım ki aynı servis şoförü beni almaya gelmiş. Bavulumu alıp bagaja yerleştirdi ve ben gelirken son yolcu ama giderken ilk yolcu oluyordum. Serviste şoförün arkasında bir koltuğa oturdum. Şoför arkasına döndü ve “Tatiliniz nasıl geçti?” diye sordu “İyi geçti” dedim. Kır saçlı 60 yaş üstü, iyi Almanca konuşamayan ve bakımsız kişinin sert tavırları gözümden kaçmıyordu. Hemen köşede durup iki turisti otellerinden getirdi ve yine turistleri otellerden toplayarak gidiyoruz Antalya'ya. Ama gelirken yolculara oldukça centilmen olmaya çalışan şoför akresif bir hali gözden kaçmıyordu. Yine mola verildi ama su falan dağıtılmadı. Antalya havalanına nihayet geldik. Benim bavulum en altta dolayısıyla ben ilk otelden alındığım için.. İki yolcu içeride Terminal 1'den uçacakmış diğerleriyle bizler 2'den uçmak üzere araçtan indik ve son olarak aracın başında bekliyorum bagajımı. Bagajımı araçtan indirdi ve bana “Hanımefendi geçen yemek parasını söylemeyi unutmuşum 8 Euro yemek parasını istiyorum” dedi. Alaycı bir şekilde Yusuf Asar, Tantur şirketi, 31 UT 047 plakalı aracı kullanan adamın yüzüne baktım. Cüzdanımı açtım 25 TL uzattım. Bu yetmez ama neyse gibi mırıldandı. Başımı kaldırdım ve kır saçlı bakımsız adamın yüzüne baktım “Bu para benim yemeğime yeter beyefendi...” dedim. Anlaşılan zavallı adam iki hafta benden telefon açmamı bekledi. Oysa bilinçli olarak numaramı vermek istemediğimi anlamıştı sanırım. Ayrıca akresif bir şekilde şunu kafasında düşünmüş olabilir. Ben parayı istersem “vermiyorum”, ödemeseydiniz” “Ne yemek parası?” diyebileceğimi... Evet.. “İki hafta sonra salata parasını istiyorsunuz? Utanmıyor musunuz? Ben o an ödemek istedim siz 'aa olur mu öyle şey' diyordunuz” diyebilirdim. Şimdi bir erkek veya bir kadın fark etmez böyle bir davranış yapmasını kendisine nasıl yakıştırır? Onur, gurur ve insanlık nerede kaldı? Sorularını aklıma getiriyor. Bir turist diyelim harçlığını bitirdi sonuçta ülkesine dönecek parası yok. Böyle bir durumda ne olacak?. Bu durum turizmde çalışan bir personele yakışır mı? Ben olaya eğlence yönüyle bakıyorum ve iki Rus kökenli Almanla Hamburg'a döndük sohbet esnasında anlattım ve kahkahalarla güldük..Tantur gibi önemli şirkete ve çalışan bir elemana hiç yakışmıyor bence.....

Hamburg'a döndüğümde seyahat acentesine gidip şikayetlerimi dile getirdim. Şemsiye, yatak parası dahil ve suyun kalmadığını söylemelerini de anlattım. Söyledikleri aynen şöyle oldu: “Her ülkede herşey dahil olunca otele ekstra ödemeler yapılmaz. Tabii ki masaj, hamam gibi özel istekler dışında. Türkiye bunu neden uygulamadı anlamıyoruz ama araştıracağız” denildi.

Dolayısıyla tatilde, otel ve servis hizmeti her zaman bir şans olduğu söylentileri boşuna olmadığını öğrendim.....