91'inci Oscar Ödülleri verildi. Yılın iddialı filmleri Roma ile Bohemian Rhapsody ödül yarışında öne çıktı.

Oscar'da, En İyi Film Ödülü Green Book'a giderken, En İyi Yönetmen Ödülü ise Roma filmi ile Alfonso Cuaron'un oldu. En İyi Erkek Oyuncu Ödülü Bohemian Rhapsody'deki performansı ile Rami Malek'in, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ise Sarayın Gözdesi ile Olvia Colman'ın oldu.

İşte açıklanan ödüller:

En iyi film: Green Book

En iyi yönetmen: Alfonso Cuaron (Roma)

En iyi kadın oyuncu: Olivia Colman

En iyi erkek oyuncu: Rami Malek

En iyi yardımcı erkek oyuncu: Mahershala Ali

En iyi özgün senaryo: Green Book

En iyi uyarlama senaryo: BlacKkkKlansman

En iyi kurgu: Bohemian Rhapsody

En iyi kısa animasyon: Bao

En iyi görsel efekt: First Man

Yabancı dilde en iyi film: Roma 

En iyi yardımcı kadın oyuncu: Regina King “If Beale Street Could Talk”

En iyi uzun metraj belgesel: Free Solo,” Jimmy Chin, Elizabeth Chai Vasarhelyi

En iyi kısa belgesel: Period. End of Sentence

En iyi saç ve makyaj: Vice

En iyi yapım tasarımı: Black Panther (Hannah Beachler)

En iyi sinematografi: Roma

En iyi kostüm tasarımı: Black Panther (Ruth E. Carter)

Ses kurgu: “Bohemian Rhapsody,” John Warhurst

Ses miksajı: “Bohemian Rhapsody,”

En iyi uzun metraj belgesel: Spider Man: Into the Spider- Verse

PERDE ARKASI

Habertürk yazarı Oray Eğin, “Michael Caine bana Oscar’ları kimin kazanacağını söyledi” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Eğin yazısında şunları kaydetti:

“Neden yayımlanmasının üzerinden dokuz sene geçtikten sonra şimdi dinlemeye başladım bilmiyorum, ama birkaç gündür nereye gitsem kulağımda Michael Caine’in ‘The Elephant to Hollywood’ adlı anıları çınlıyor. Caine o muazzam sesi ve aşina olduğumuz aksanıyla Hollywood anılarını anlatırken Oscar’larla ilgili çok önemli bir tüyo veriyor.

Bir seferinde aday olduğunda salonda arka sıralarda ortalara bir yerlere oturtmuşlar. Diğer aday Robert Duvall ise en ön sırada. Hemen kendisinin kaybedip Duvall’ın kazacağını anlamış ve kameralara en güzel kaybetme pozunu çalışmaya başlamış.

Akademi Ödülleri’nde kazananların adlarının oturduğu zarflar PriceWaterhouseCooper tarafından saklanıyor, ama sahiden nasıl oluyor da kazananlar hep ön sıralarda, sıra başlarından çıkıveriyor?

91. Akademi Ödülleri’ni Caine’den aldığım bu tüyoyla izledim ve son yılların en sıkıcı, en kötü Oscar törenlerinde böylece kazanları kolaylıkla tahmin ettim. Sadece tek bir kategoride yanıldım. Ama ona gelene kadar dün geceki (Türkiye saatiyle bu sabaha karşı) törenden notlar.”

“YETERİ KADAR ESPRİ FIRSATI DA TANIMADILAR BU ÜÇ USTA KOMEDYENE”

“Hep Altın Küre ödüllerinin Oscar’ın habercisi olduğu söylenirdi, hatta Oscar törenlerinin biraz daha Altın Küreler’e benzese daha da eğlenceli olacağı konuşulurdu” diyen Eğin yazısını şöyle sürdürdü: “Kevin Hart skandalından sonra sunucusuz kalan Oscar’lar apar topar Altın Küreler’den fikir çalmışlar bu sefer. Yayında karşımıza ilk çıkan Tina Fey ve Amy Poehler daha önce Altın Küreler’i sunmuştu. Yanlarına ‘Saturday Night Live’dan arkadaşları Maya Rudolph’u da alarak bir anlamda açılış sunucusu görevini yaptılar ama epey kısa sürdü. Yeteri kadar espri fırsatı da tanımadılar bu üç usta komedyene.

Oscar töreninin Queen ve yeni solisti Adam Lambert’la başlaması Grammy açılışını andırdı. ‘Bohemian Rhapsody’ dünya çapında servet yapmış olabilir ama daha ilk dakikada şarkıyla açılış ne klişeydi. Amerikan ABC televizyonu Queen dalgasına kendisini öyle kaptırmış ki ‘American Idol’ yarışmacılarının ‘Don’t Stop Me Now’ şarkısını söyledikleri bir tanıtımı da uzun uzun yayınladı.

Aday olan şarkılardan ‘All the Stars’ canlı söylenmedi çünkü yurtdışında olan Kendrick Lamar ödül törenine katılmadı. Daha önce Grammy’e de katılmayan Lamar bu sefer de programının uymadığını söylemiş Akademi’ye.”

“SİNEMANIN YAŞAYAN EN BÜYÜK YÖNETMENİ BİLE NETFLİX’TE ARTIK”

Oscar’da ödüllerin verilme sırasına da değinen Oray Eğin şöyle devam etti:

“Oscar törenleri geleneksel olarak yardımcı oyuncuyla başlıyor. Daha sonra teknik ödüller dağıtılmaya başlıyor ve hemen sıkılıyoruz. Bu sene saç makyaj, kostüm gibi ödülleri reklam arasında verme projesi vardı; büyük tepki karşısında geri adım attılar. Hakikaten bu ödüller büyük vakit kaybı. Tıpkı kısa filmlerin ödüllendirilmesi gibi. Oscar töreni bu sene yine de nispeten erken bitti ama yapımcıların bu nispeten önemsiz ödülleri reklam arasında verme konusunda içgüdülerinin haklı olduğu ortaya çıktı. Bu ödülleri kazananlardan bazıları da ancak müzikle susturulabildi. Tek bir istinası vardı: Kazanan siyahların üzerine müzik çalamadılar. O kadar da olsun, 400 sene susturduktan sonra biraz konuşmaya hakları var.

ABC’de reklam arasında ‘Bir Martin Scorsese filmi’ ibaresi siyah fonda belirdi. Ben bir reklam falan diye düşünürken Robert De Niro, Al Pacino, Joe Pesci ve Harvey Keitel isimleri arka arkaya geldi. Dört sene önce De Niro’yla söyleşi yaptığımda ‘Tekrar Marty’le bir film çekecek misiniz’ demiştim. ‘Bakalım, bir şeyler yapacağız,’ diye yanıtlamıştı. İşte o filmin ilk tanıtımı Oscar’ların reklam arasında çıktı. ‘The Irishman’den görüntü görmedik, sadece ses duyduk. Sonbaharda vizyona girecek… Ama ikinci şok tanıtımın sonunda geldi: ‘Sinemalarda… Ve Netflix’te.’ Hollywood’da tahtın yeni sahibinin kim olduğu, sistemin nasıl değiştiğinin daha net bir simgesi olamaz. Sinemanın yaşayan en büyük yönetmeni bile Netflix’te artık.”

'En İyi Uyarlama Senaryo' dalında ödül alan Spike Lee, Samuel L. Jackson'ın kucağına zıpladı.

“AKADEMİ’NİN DİRENCİNİ KIRIP GECİKMİŞ DE OLSA ONURLANDIRILDI”

Oray Eğin, yazısını şöyle sürdürdü:

“Sahneye Samuel L. Jackson çıkıp da ‘En iyi uyarlama senaryo’ ödülünü sunacak, adaylardan biri de kariyerini borçlu olduğu, onu keşfeden Spike Lee olacak ve o ödül başkasına gidecek. Güldürmeyin! Nitekim Spike Lee yıllar önce ‘Do the Right Thing’ adlı başyapıtını görmezden gelen Akademi’nin direncini kırıp gecikmiş de olsa onurlandırıldı. Jackson’ın kucağına zıplamasını yönetmen neredeyse kaçırdı. Prince’e gönderme yaptığı mor kıyafetini geçen yaz evimin yanındaki parktaki Prince onuruna verdiği partide görmüştüm. En şaşırdığım kendisinden hiç beklenmediğim kadar çok heyecanlıydı konuşması. Ama kölelikten yaklaşan seçimlere uzanan konuşma gecenin en kuvvetlisiydi. Bu arada ‘Sakın o s… saati göstermeyin’ diyen Spike Lee’nin sesi konuşmanın başında kesildi.

Daha yeni nişanlısından ayrılan Lady Gaga ve ekrandaki aşkı Bradley Cooper gerçek hayatta da aşk yaşayacak mı? ‘Shallow’u söylerken son anda öpüşecekler gibi görünüyordu. O bakışlar rating için miydi yoksa içten mi? Bradley’nin manken sevgilisini ikisini izlerken sinirleniyor muydu? Ya da her şey film icabı mı?”

“OSCAR TARİHİNE GEÇECEK KADAR SAMİMİ BİR KONUŞMA YAPTI”

Habertürk yazarı Oray Eğin, ödül alan filmlere dair şunları yazdı:

“’Black Panther’ en iyi filmi alamadı, keşke alsaydı. Ama hiç beklenmedik bir şekilde en iyi film müziği ödülünü kaptı. Ama bu kategoride ödülü filmin oyuncusu Michael B. Jordan’ın sunmasıyla sürpriz olmadı. Onu görür görmez, daha zarf açılmadan ‘Black Panther’ dedim ve tuttu.

Olivia Coleman’ın “The Favourite”teki rolüyle 'En İyi Kadın Oyuncu' dalında ödülü kazandı.

Bütün bahisçileri ters köşeye yatıran önce Olivia Coleman’ın ‘The Favourite’teki rolüyle en iyi kadın oyuncu ödülünü kazanması oldu. Ardından ‘Green Book’un en iyi film ödülünü alması. Yazık oldu Glenn Close’a, o kötü ‘The Wife’ filminin en iyi tarafıydı halbuki. Kazanacağına, Oscar’ın yıllar sonra onu onurlandıracağına kesin gözüyle bakılıyordu. Ama Coleman yılın en eğlenceli filmindeki muazzam performansıyla ödülü hakkıyla aldı ve belki de Oscar tarihine geçecek kadar samimi bir konuşma yaptı. Netflix yine dolaylı yoldan kazandı: ‘The Crown’ın yeni sezonunda kraliçe o olacak.

2013’ten en iyi yönetmen Alfonso Cuarón. 2014 ve 2015’te arka arkaya Alejandro Gonzales Iñáritu. 2016’da Damien Chazelle araya giriyor, ama 2017’de Guillermo del Toro’yla Meksikalı yönetmenlerin en iyi yönetmen heykelini kapması geleneğe dönüşüyor. 2018’deki filmlerin ödüllendirildiği bu seneki törende de bir önceki galip del Toro sahnede bu senenin kazananı “Telaffuz edebileceğim bir isim” diye yine bir Meksikalı yönetmene verdi. Yine Cuarón. Yine Netflix bu arada. “Roma”nın en iyi filmi kazanamaması da sektörün Netflix’e hemen teslim olmamasından ve “Yabancı filmle şimdilik yetin” demesinden.”