İşte bir grup yazar ile "Hamburg ve Çevresi Edebiyat Platformu" adıyla yeni bir oluşum kurma hazırlıklarında bulunan yazar Süleyman Deveci ile yaptığımız o söyleşi:

“Hamburg ve Çevresi Edebiyat Platformu” ile ilgili kısaca bizi bilgilendirir misiniz?

Yedi ay kadar önce sosyal medya aracılığıyla yaklaşık 25 kişiyle yaptığım çağrı üzerine bir araya gelen şişkin ve kalabalık ama her türlü inandırıcılıktan uzak, daha çok magazinsel bir kalabalıktı. Araya giren yaz tatili, ikili görüşmeler derken rakam dokuza düştü. Bugünlerde beş altı sağlam kurucu üye ile çalışmalarımıza düzenli olarak devam ediyoruz.

Edebiyatı seven insanlar dünyanın neresinde olursa olsunlar birbirlerini arar ve bulurlar. Henüz bir grupçuğuz. Dernekleşmeyi filan düşünmüyoruz. Yerel edebiyat çevresi ile de ciddi ilişki ve bağlarımız yok, olup olmamasına o kadar da değer vermiyoruz. Biz Türkçe kitap yazıyoruz diye tanıtım toplantılarına izin dahi verilmeyenlerin arasında, yani bura şartlarının dayattığı zorluklar ve gereklilikler sonucu bir araya gelmek zorunda kalmış bir yapıyız. Edebiyatta ırkçılık yoktur denir, en daniskasını her gün yaşıyoruz. Anlatı dilinin ne Almanca, ne de Türkçe aksine evrensel ve her dilden olduğuna inanıyoruz. O yüzden kapılarımız hangi dilden olursa olsun herkese açık.

Platformunuzun kırmızı çizgileri var mı, çalışmalarınıza herkes katılabilir mi?

Her şeyden önce her türden milliyetçiliğe, ırkçılığa ve faşist anlayışlara kapalı bir yapıyız. Hemen her buluşmamızda yeni bir prensibi aramızda konuşup tartışıp karar altına alıyoruz. Örneğin çok dilliyiz. Bu sıralar ağırlıklı Türkçe konuşuyoruz ama şimdiden aramıza bu dil o dil olmayacak gibi kısıtlamalar getirmiyoruz. Onun dışında hemen her türlü politik anlayışa kapımız açık ama siyasi gömleğini toplantıların dışında bırakmaları suretiyle. Siyaseti değil sanat ve edebiyatı konuşmayı daha çok seviyoruz.

Ortak kıstas edebiyatın, sanatın sevilmesi. Aktif veya pasif olarak böylesi veya benzeri bir uğraşı içerisinde olunması. Bu işlerin artistik yanlarıyla ilgilenenlere, magazinleştirmeye çalışanlara, ortaklığı değil de kendi küçük egolarını konuşturmak isteyenlere kapılarımız kapalı. Biz kendi halimizde kendi yağımızla kavrulmaya çalışan dar bir edebiyat çevresi olarak kalmanın bu evrede en doğrusu ve sağlıklısı olacağına inanıyoruz. Yavaş ama sağlam adımlarla yol alıyoruz. Daha şimdiden epey yol aldığımız ortada. Ama dergi farklı, onunla daha geniş çevrelere ulaşmayı düşünüyoruz. Ayrıca katılımcıları hakkında daha esnek fikirlerimiz var.

Platform tutmazsa ne olacak?

Daha önce benzer girişimlerim oldu. Bir süre sonra ortadan kayboldular. O girişimlerden sayısız tecrübeler edindik. Bu yüzden koşmak yerine yürümeyi tercih ettim. İster kızılsın, ister beğenilmesin edebiyat elitisttir. Herkese, her kesime hitap etmez. Ruhu aç olanlara daha çok seslenir, arayışları olan insanları cezbeder. Bir anlamda aramıza katılanların sayısı azalır da, artar da. Kimseleri zorlamıyoruz, edebiyat sevgisi bir gönüllülük işinden çok bir yaşam tarzı, anlayış sorunu. Her şeyi biliyorsanız zaten ne edebiyata, ne haber okumaya, ne ciddi bir film izlemeye ihtiyacınız vardır demektir. Biz her şeyi bilen insanlara seslenmek istemiyoruz. Hiçbir şey bilmediğini bilen insanlarla bir arada olmak daha çok keyif veriyor.

Platform tutmazsa hiçbir şey olmayacak. Hayat devam ediyor. Yazılarımızı yazmaya, kitaplarımızı okumaya her zamanki gibi devam edeceğiz. Zorla güzellik olmaz. Biz deneyelim olacağına ben inanıyorum. Zira insanın ruhunu doyurmak o kadar kolay değildir. Edebiyat, sanat, kültürel çalışmalar olmaksızın o açlığı gidermek mümkün değildir.

Neden bir edebiyat dergisi? Nereden çıktı böyle bir düşünce?

Hamburglu göçmenlerin öncelikle edebiyat, kültür ve sanat ile ilişkileri ve bağları aslında sanıldığından da köklü, zengin ve çok yönlü. Çoğu bunun farkında olmasa da göçmenler yarım asırlık bir geçmişten sonra birçok ciddi düzeyde mevzi elde etmiş vaziyette. Hamburg Berlin gibi değil. Çocuklar okullarda kendi ana dillerini yeteri kadar imza ve ilgili kurumu ikna ile öğrenebilme olanağına sahipler. Her gün veya haftanın belirli gün ve saatlerinde yayın yapan radyoların bolluğu biliniyor. Hemen her radyo kanalının kendi dinleyicisi, taraftarı, hayranı var. Tam olarak sayısını söylemek güç, sıklıkla sayı değişse de dergiler çıkıyor, internet gazetelerinin sınırları Hamburg´u çoktan aşmış vaziyette.

Hepsi tabi ki bu kadar değil. Sırada tiyatrolar var. Çeyrek yüzyılı aşmış tarihe sahip tiyatro grupları var. Hamburglular yılda birkaç tiyatro grubunun yeni oyununu izleme keyfine doymuyorlar. Çoğu oyunlara yer bulunmuyor, aynı oyun birkaç defa tekrarlansa bile yer bulmak sorun oluyor. Tiyatronun etkisi, büyülü gücü, izleyiciye verdiği sayısız öğretici ders henüz istenilen düzey ve kaliteyi yakalayamamış olsa bile bir avuç bu işin sevdalısı harikalar yaratabiliyor. Saygı duymak, destek vermek gerekir.

Yine hemen her yıl bir ressam kardeşimizin ya sergisinin açılışını duyuyor, izliyoruz, ya da bir yerlerde böylesi faaliyetler içerisinde olduğunu haber alıyoruz. Hiç sordunuz mu kendinize Hamburg´da kaç tane koro var diye? Ben bir elin parmaklarından fazla grup tanıyorum örneğin. Öğretmenlerle ilgili gruplar, sanatçılarla ilgili gruplar, bilmem kaç tane dernek, cami, legal veya illegal yapılanmalar. Sonra elliden fazla yazar, yüzden fazla yapıtıyla çoktan bu şehrin edebiyat tarihine geçmiş vaziyetteler.

Şimdi böylesine dil, anlatı, kurmaca ile yoğun bir ortamda kalkıp nereden çıktı bu dergi fikri demek bence abes. Asıl sorulması gereken soru, bu kocaman, büyük ve güzel enerjiyi neden bir dergi etrafında toplamayı kimse akıl etmiyor olmalı.

Dergi ile neyi hedefliyorsunuz, amacınız ne?

Orta yerde muazzam bir enerji ve birikim dikilmiş duruyor dedik. Bunu ya görüp dokunacak, içinde bulunduğumuz mevzileri daha üst boyutlara çıkartacağız. Böylelikle gelecek nesillere de önayak ve örnek olabilir, onların yolunu açar, saygıdeğer ve anlamlı bir miras bırakabiliriz. Ki bunun bizim zekâ ve akıl oranımızla doğru orantılı olduğuna inanıyorum ben. Ya da görmezden gelip etrafından dolanır, her koyun kendi bacağından asılırı oynamaya devam ederiz. Her çevre kendisine ait cemaatiyle on yılları bugüne kadar olduğu gibi devirmeye devam eder, statükonun önünde şapkasını çıkartıp hazır ol da bekler.

Dergi ile amaçlanan düşünebilen, okuyabilen, okuduklarını konuşup tartışabilen, olaylara, olgulara farklı açılardan bakabilen, birbirine tahammül edebilen, karşısındakinin sözünü kesmeden dinlemesini bilen insanları bir araya getirip imece usulüyle ortak neler yapılabileceğini dünya âleme değil, kendi çevremize, göçmen dünyamıza gösterebilmek.

Hayat sandığımızdan da güzel. Gırtlağımıza kadar boğulu karamsar ve kötümser ruh halimizi estetik olarak zenginleştirmek, ürettiğimiz fikirleri güzelliklerle donatmak, kendimize, çevremize neşe ve renk katmak diye kısaca yorumlayabiliriz. Hayatımızı güzelleştirmek istiyoruz. Amacımız hem vermek hem de almak. Fikir, yaratıcılık, tecrübe, öğrenmek, anlatmak, dinlemek diye kısaca tanımlanabilir.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Arada bir maddi destekte bulunmak isteyen göçmen kapitalistlerden destek maili veya mesajı alıyorum. Hepsine tek tek teşekkür ederim. Para ile işimiz yok, olsun da istemiyoruz. Dergi konusunda da ne ilan alıyoruz, ne de ticari bir girişim bu. Sayfalarımızda ne ilan ne de sponsor olsun istiyoruz. Sadece yazı olacak, belki arada bir resim, fotoğraf. Kamuya açık etkinliklerimize bizzat gelip katılarak, bir değil de onlarca kitap alıp tanıdıklarına hediye ederek destek olabilirler.

Avrupa Postası´na verdiği destek için ayrıca teşekkür ederim. Bizi izlemeye devam edin. Hamburg´da edebiyatla, kültür ve sanatla uğraşan, artık bir dergimizin olmasının vaktinin geldiğine inananları 11 Kasım’daki ilk dergi buluşmamıza bekliyorum.

Süleyman Deveci kimdir? 


1966 yılında Ankara´da dünyaya gelen Süleyman Deveci 21 yaşında Hamburg´a geldi. 4 sömestr boyunca Hamburg Üniversitesi´nde yer bulmak için uğraştıktan sonra pes ederek işhayatına atıldı. Yıllarca birbirinden farklı mesleklerde çalışan Deveci 2004 yılında “Sektörel Dergicilik” eğitiminden sonra gazeteciliğe yatay geçiş yaptı. Hamburg´un en büyük gazetelerinde stajlarını bitirdikten sonra birkaç yıl muhabirlik yaptı, 8 sayılık bir göçmen dergisi çıkarttı. 2007 yılında Almanca yazdığı Kürt tarihinden insanlar (Menschen aus der Geschichte der Kurden) kitabı ile yazı hayatına profesyonelce başlayan yazar, 2008´de “Tod in der Luxuspassage” isimli romanı ile yoluna devam etti. İlerleyen yıllarda 2009´da “Saladin der Kurde” isimli biyografi kitabını yazdı.

Yine bu yıllarda yazar Hamburg´da “Kürt Yazar ve Sanatçılar Clubü”nü kurdu. Kulübün istediği rotada seyir etmediğini izledikten sonra yollarını ayırdı ve 2011 yılında ilk öykü kitabı olan “Hamburg´dan Esintiler”i çıkarttı. İlk romanı “Hamburg´da Hayat” 2012´de yayınlandı. Bu arada yazar “Hamburg Edebiyat Atölyesi”ni kurmuş, onun da istediği biçimde gerçekleşmediğini görünce yollarını diğer yola çıktıklarıyla ayırmıştı. Yine aynı yıl ikinci öykü kitabı “Hamburg´da Yalnızlık” yayınlandı. Üçüncü öykü kitabı “Hamburg´da Aşk Başkadır” 2013´de yayınlandı. Yine bu yıl ilk deneme kitabı “Hamburg´da Edebiyat” yayınlandı. 2014´de yazarın dokuzuncu kitabı yine öyküler halinde “Yak Gitsin” piyasadaydı.

Bu güne kadar yayınlanmış yapıtlarının edebi çalışmalarının çok cüzi bir kısmı olduğunu ifade eden yazar bu günlerde “Hamburg ve Çevresi Edebiyat Platformu”nu kurmaya çalışıyor. Süleyman Deveci iki çocuk sahibi ve bekâr.