Şevki Ömeroğlu 78’lilerdendi.

1958 yılında Rizeli bir ailenin çocuğu olarak Haliç kıyısında, Ayakapı’da doğdu. 4 Şubat 2016 günü onu yine Haliç sırtlarına, Pierre Loti mezarlığında dedesinin yanında toprağa verdik.

Dar bir sol kamuoyu dışında çok tanınan bir insan değildi. Ama tanıyanların çok sevdiği bir insandı. Hiç popüler biri olmak istemedi. Onun tutkusu uzun uzun  notlar alarak okumak, yazmak ve düşünmekti. Son gününe kadar bunlardan vazgeçmedi.

Ölümünden sonra kendi yazılarından ve arkadaşlarının onun için yazdıklardan oluşan anma kitabı bu hafta Belge Yayınları tarafından yayınlandı. Şevki’nin uzun yıllara yayılan kendi yazıları dışında kitapta yirmi iki dost ve yoldaşının tanıklık yazıları var: Yalçın Küçük, Bilgesu Erenus, Hüseyin Solgun, Ertuğrul Mavioğlu, Vehbi Ersan, Ferda Ereren, Feza Kürkçüoğlu, Neylan Doğan, Hasip Akgül, Candan Badem ve diğer dostları onun için yazdılar.

Şevki Ömeroğlu Vefa Lisesi’nin ardından 1980 yılının Mart ayında İİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’ndan mezun olmuştu. 12 Eylül öncesinin “Devrimci Kültür Hareketi”nin örgütleyicilerinden biriydi. Aylık kültür sanat dergisi Tavır’ın yazı işleri müdürüydü. Ocak 1980’de ilk sayısı yayınlanan dergi altı sayı çıkabildi. Şevki, 23 Şubat 1981’de gözaltına alındı. Gayrettepe’den geçerek Sultanahmet Cezaevi’ne, oradan da Metris’e sevk edildi. 10 Ağustos 1983’te tahliye oldu. Devrimci Sol 2 numaralı iddianamede Şevki Ömeroğlu ile ilgili bölüm şöyleydi: “… Dev-Sol örgütünün felsefi görüşlerini yansıtan TAVIR dergisine yazı işleri müdürü olarak girdiği ve örgütün fikir ve görüşlerini çıkarılan bu dergide kamuya intikal ettirdiği ve Dev-Sol kadrolarının kültürel seviyelerinin yükseltilmesi ve geliştirilmesi için faaliyette bulunduğu ve bu faaliyetleri ile örgüt içerisinde Devrimci Kültür Hareketini geliştirdiği ve aynı örgütün kadrolarının kültür seviyelerinin yükseltilmesi amacı ile bir kısım girişimlerde bulunduğu ve bu girişimlerindeki asıl gayenin sosyalist yapıdaki insanın yaratılmasına yönelik olduğu…” (Aktaran Vehbi Ersan, sayfa 13-15)

Şevki Ömeroğlu ve Ahmet Zengin, 1987 yılında Haziran Yayınları’nı kurarak ilk kitap olarak Yalçın Küçük’ün Sovyetler Birliği’nde Sosyalizmin Kuruluşu isimli kitabını yayınladılar. İkinci Yalçın Küçük kitabı İtirafçıların İtirafları oldu. Yalçın Küçük o günleri şöyle anlatıyor:

“Bombacı Ahmet ve Şevki, hapishane sonrası, önce birbirlerini bulmuşlar ve sonra Ankara’ya geldiler. ODTÜ sitesinde, villada kalıyordum, bizimdir, gülün bu kadar güzel olduğunu bahçede kendi yetiştirdiğim güllerden anladım; villa üniversiteye pek yakındı, devamlı kitap yayınladığım bir zamandaydık. Rahattı, Şevki ve Bombacı da bir süre villada kaldılar…Ankaralı aydınları tanıdılar ve Ankaralılar da bu iki devrimciyi bildiler ve bir ara “beyaz insan” görmüş Kızılderili oldular. Her ikisine de çok baktılar, gözleriyle çok incelediler ve çok sevdiklerini kaydetmek durumundayım… İkisi de mert insandılar… Bunlar hem efendi ve hem çok ahlaklı iki insandılar. (s. 57-59)

Aynı yıl, 1987 yılında eski hareketlerinden koptuklarını görüyoruz. Neylan Doğan’ın aktardığına göre bir mektubunda o süreci şöyle anlatmıştı: “1987’de eski arkadaşlarımla ilişkim geri dönüşsüz çatlamıştı. Ben öyle hissediyordum. Hem büyük bir rahatlık, hem bir dünya kaybetmenin derin acısını yaşıyordum. Olgunluğum bizim büyükleri de şaşırtıyordu.” (s. 145)

AKIŞ YAYINCILIK, DÜNYA SOLU DERGİSİ VE KURUÇEŞME SÜRECİ

Ahmet Zengin’le birlikte Haziran Yayınları’nı bırakıp Akış Yayıncılık’ı kurdular. O günlerde tanıştık. Akış Yayıncılık’ın ilk kitabı 1988 yılının Haziran ayında yayınlanan Sosyalist İnsan ve Etkinlik oldu.

1989 yılının Mart ayında Dünya Solu isimli üç aylık teorik çeviri dergisi yayınlandı. Dergi, Toplumsal Kurtuluş çevresinin yayınevi olan Dönem Yayınları ile Akış’ın ortak yayını olarak çıkmıştı. Derginin sahibi ve sorumlu yazıişleri müdürü Şevki Ömeroğlu’ydu. Yayın kurulu Şevki ile birlikte Yalçın Küçük, Ahmet Zengin ve Sahir Bekel’den oluşmuştu. Derginin ilk sayısının sunuş yazısında şunları yazmıştı: “Türk solunun potansiyel siyasal gücü teorik alana güçlü bir biçimde yansımamaktadır. Hayatın birçok alanında teorik açıklar vardır. Süreçleri teorileştirme çabalarımız sınırlıdır. Çoğu zaman da mekanik ve kitabidir.”

Gerçekten de Dünya Solu dergisi dünyadaki sosyalizm tartışmalarını sıcağı sıcağına Türkiyeli okura aktaran, ilgiyle karşılanan bir dergi olmuştu. Derginin çıktığı gün Ahmet ve Şevki gözaltına alındılar. İlk sayıda yer alan Michael M. Gunter’in “Türkiye’de Kürt Sorunu” başlıklı makalesi nedeniyle dergi toplatıldı ve Şevki’ye bölücü propaganda suçlamasıyla dava açıldı.

1989 yılının Mart, Nisan ve Mayıs aylarında, Türkiye işçi eylemleriyle sarsılıyordu. İşçi sınıfı, 12 Eylül sonrasının ölü toprağını üstünden atıyordu. İşçiler o zamana kadar görülmedik, hayranlık uyandıran eylem biçimleri geliştiriyorlardı: Bıyık kesme, saç kazıtma, yalın ayak yürüme, yemek boykotu, toplu boşanma başvurusu, toplu simit yeme, çocuklarını satışa çıkarma… Bu yeni eylem biçimleri toplumun geniş kesimlerinin ilgisini işçi sınıfının sorunlarına yöneltiyor, sempati uyandırıyor, destek sağlıyordu.

Öğrenci hareketi yeni bir örgütlenme ve eylemlilik sürecine girmişti. Genel olarak solun ve sosyalist hareketin kendine olan güveni yükseliyordu.

Temmuz ayında sosyalist hareketin çeşitli geleneklerinden on sekiz kişi “Sosyalistlere” başlıklı bir deklarasyon yayınlayarak, “sosyalistler arası birliğin teorik ve tarihsel arka planını, imkan ve şartlarını tartışmak üzere” halen yayınlanmakta olan yirmi iki sosyalist dergiden ikişer temsilci yollamalarını istemiş, iki yüze yakın kişiye de kişisel çağrı yapmıştı. Ağustos ayında yapılan toplantılarda Birlik Tartışmaları Düzenleme Kurulu (BTDK) oluşturuldu ve bu kurul tartışma başlıklarını belirledi. Tartışma konuları yedi başlık altında toplanmıştı. Toplantılar Mülkiyeliler Birliği’nin Kuruçeşme’deki lokalinde yapıldığı için bu süreç ‘Kuruçeşme Süreci’ olarak anılır oldu. Yedi başlık altında yapılan toplantıların tutanakları sonradan yedi kitap olarak yayınlandı. Kitaplar Akış Yayıncılık tarafından hazırlanıyor ve basılıyordu. Toplantılara Ahmet ve Şevki de katılıyordu. 1989 yılının Ağustos ayında evleri basılarak gözaltına alındılar.

TOPLUMSAL KURTULUŞ, YENİ İNSAN, HEP İLERİ

BTDK tartışmalarının sona ermesinden sonra Şevki Toplumsal Kurtuluş dergisinde yazmaya başladı. İlk yazısı Ocak 1991 tarihli 39. sayıdadır. Bu süreç aynı zamanda TK çevresinin bölündüğü bir süreç oldu. 1991 yılının Mayıs ayında Toplumsal Kurtuluş’ta Yol Ayrımı başlıklı bir kitapçık yayınlandı. Adından da anlaşılacağı üzere bu bir ayrılık deklarasyonuydu. Başta Haluk Yurtsever olmak üzere bir grup arkadaşımız Toplumsal Kurtuluştan ayrıldılar. Söz konusu kitapta, pek çok yazıda pek çok eleştiri dile getirilmişti, ama ayrılanlar temelde Toplumsal Kurtuluşu örgütlenememekle suçluyorlardı.

Şevki bu süreçte Toplumsal Kurtuluşçu olarak kaldı.İki yıl içinde, 1991 yılının Ocak ayından 1993 yılının Ocak ayına kadar Toplumsal Kurtuluş’ta on kadar yazısı yayınlandı. 1993 Ocak tarihli 60. sayı Toplumsal Kurtuluş’un son sayısı oldu. Son sayı olduğunun açıklandığı sunuş yazısının altında Şevki’nin de imzası var.

Şevki bu süreçte Toplumsal Kurtuluşun künyesinde de yer aldı. Mart 1991 tarihli 40. sayıda Genel Müdür olarak ismi var. Sekiz sayı sonra, Ekim 1991 tarihli 48. sayıdan itibaren Şevki’yi Toplumsal Kurtuluş dergisinin sahibi olarak görüyoruz.

Sadece Dünya Solu ve Toplumsal Kurtuluşun değil, ilk sayısı 1991 yılının Aralık ayında çıkan Yeni İnsan dergisinin de sahibi Şevki Ömeroğlu idi. Çok etkili bir kültür-sanat dergisi oldu. Hasip Akgül genel yayın yönetmeniydi. Yalçın Küçük, Bilgesu Erenus düzenli yazarları arasındaydı. Şevki, Nisan 1993’te yayınlanan 17. sayıya kadar derginin sahibi olarak kaldı.

SÜRGÜN

Şevki’ye bu dergi sahiplikleri ve yazıları nedeniyle kaç dava açıldığını, hangisinin ceza ile sonuçlandığını şimdi tam olarak saptayamıyoruz. 1994 yılının Eylül ayında sürgüne çıktı. Altı yıl Köln’de yaşadı. Yalçın Küçük de 1993 yılından beri Fransa’da yaşamaktaydı. Yalçın Küçük 1998 yılının Ekim ayında Türkiye’ye dönerken yolculuğunun Paris-Atina arasında eşlik edenler arasında Şevki de vardı. Bu yolculuğu anlattığı ‘Sınırda Yaşamak’ başlıklı yazı Hep İleri dergisinin Ekim-Kasım 1998 tarihli 17. sayısında yayınladı. Okuyanlar, gözlem gücü ve edebiyat açısından ne kadar yüksek bir yazı olduğunu görecektir. Yazısını şu cümleyle bitirmişti: “Çünkü biz, uçlarda, sınırda yaşıyoruz.”

Çıkışından altı yıl sonra Aralık 2000’de Şevki Türkiye’ye döndü. Artık ciddi bir kalp hastalığıyla karşı karşıyaydı. “Toplumsal Kurtuluş Hareketi”; 1980’lerin ortasından başlayan, Toplumsal Kurtuluş, Marksist Damar, Hep İleri dergileriyle ve onlarca kitapla kendini ifade etmiş olan bu hareket, 2000 yılından itibaren ‘sönümlendi’. Kadroları bir daha birlikte siyasal bir iş yapmadılar.

Şevki 2006 yılına kadar tedavisi için Almanya’ya gitti geldi. İki ülkede yaşadı. 2014 ve 2015 yıllarında hastalığı giderek ilerledi. Fatih’teki gençliğinin geçtiği eve yerleşmişti. Çok zorlanıyordu, ama geleni gideni hiç eksik olmuyordu. Evine gelip gidenler arasında ilk gençliğinden arkadaşları da vardı, Dünya Solu, Toplumsal Kurtuluş ve sonrasından da. Çok yoruluyordu, daha seçiciydi ama konuşmayı hâlâ seviyordu. Okumayı ve uzun notlar almayı da.

Ölümünden sonra birkaç arkadaş evine gittiğimizde bütün yazılarını özenle derleyip dosyaladığını gördük. Bu kitabı aslına bakarsanız Şevki Ömeroğlu kendisi zaten hazırlamıştı. Biz arkadaşları olarak okura sunmuş olduk. Bu kitabı okuyanlar sadece Şevki Ömeroğlu’nu tanımakla kalmayacaklar, onun zihninin aracılığıyla Türkiye’nin 1980’lerden 2000’li yıllara kadar olan döneminde entelektüel bir yolculuğa da çıkmış olacaklar. Hem de edebiyat, sinema, tarih, Marksist teori, Kürt sorunu gibi geniş bir ilgi alanında… (Selçuk Gürsoy/Artıgerçek)