9. Uluslararası Kadın Tiyatro Yazarları Konferansı, İsveç’in başkenti Stockholm’de 15-20 Ağustos tarihlerinde yapıldı. 3 yılda bir yapılan konferansa, bu yıl 51 ülkeden 260 tiyatro sanatçısı ve yazarı katıldı. Konferansa katılan yazar ve sanatçılar arasında Türkiye’den Zeynep Kaçar ile Güney Kürdistan’dan Gaziza Omer Ali de bulunuyor.
Kadın tiyatro yazarlarını teşvik etmek, deney ve tecrübelerini paylaşmalarını sağlamak amacıyla yapılan konferansın bu yılki teması “Demokratik Sahne”  olarak belirlendi. Ayaklanmaların yaşandığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmeler ve halk hareketlerinin tiyatroya yansıması konferansın odağında yer alıyor.

‘Tahrir Monoloğu’ 
Konferansta en çok ilgiyi çeken sunuşlardan biri, Mısırlı 26 yaşındaki genç yazar ve yönetmen Sondos Shabayek’in Tahrir Meydanı’ndaki ayaklanmayı sahneye aktardığı “Tahrir Monoloğu” oldu. Kendisi de 18 gün Tahrir Meydanı‘nda sabahlayan yazar, oyunun tamamen amatör olan Tahrir’de direnenlerin anlatımlarından oluştuğunu, böylelikle umut, umutsuzluk, güç ve zayıflığı ile devrimin ruhunu sanatsal bir açıdan halka yansıtmayı amaçladığını söylüyor.
ABD’de kadın kollektifinin oluşturduğu  “Guerilla Girls on Tour”u oluşturan kadınlar, toplumdaki ırkçılığı ve ayrımcılığı öne çıkarmak için kendi kişiliklerini maskeler takarak gizleyerek oyunlarını sergiliyorlar.

Oyunlarında kadınların mücadelesini anlatıyor
Bu yılın mayıs ayında yapılan 1. Amed Tiyatro Festivalin’de en iyi kadın piyes yazarı ödülüne layık görülen Güney Kürdistanlı yazar ve tiyatro sanatçısı Gazize Omar Ali, Kürt tiyatrosunun içinde bulunduğu durumu ve Güney Kürdistan’daki sosyal ve siyasal gelişmeleri konu alan bir konferans verdi.
Babası tiyatrocu olduğu için çocuk yaşlarda Tv serilerinde oynamaya başlayan ve Güney Kürdistan’ın ilk tiyatro sanatçılarından biri olan Omar Ali, toplumun kadınlara bakış ve yaklaşımına eleştiriler yöneltti. Piyeslerinde kadınlar üzerindeki politik ve toplumsal baskılara karşı güçlü ve mücadeleci yanlarını öne çıkarmaya çalıştığını belirterek, şunları söyledi: “Gelenekler ve yasalar kadınlardan değil erkeklerden yana. Kadınlar özgür değil erkeğe bağımlı. Erkekler gelenek ve yasaları kadınları baskı altına tutmak ve boyun eğdirmek için bir silah olarak kullanıyor. Amacım bu baskılara karşı tiyatroyu kullanarak kadınları bilinçlendirmek ve özgürlüklerine kavuşmalarına katkıda bulunmak.”

‘Sanat ile uğraşan kadınlar arttı’
Konferansın bitiminden sonra görüştüğümüz Gazize Omar Ali , Güney Kürdistan’da özerk yönetimin oluşmasından sonra kadınların erkek egemen sisteme karşı çıkmaya başladıklarını, siyasal ve sosyal yaşam içerisinde yer almayı talep ettiklerini belirterek şunları söyledi: “Kadınlar kısmi başarılar elde etti. Şimdi bazı devlet dairelerinde kadınlar yönetici görevlere getirildi.  Parlamento’da ve bakanlar kurulunda bir çok kadın yer alıyor. Kadınlar toplumsal yaşamda ve iş alanında da önemli ilerlemeler kaydettiler. Gazetecilik yapan, edebiyat, sanat ve tiyatroyla uğraşan kadınların sayısı arttı.“ Batı Kürdistan’da Kürt halkının ayağa kalkmasını tüm Kürtler arasında bir heyecan yarattığını belirten Omar Ali, tüm Kürt aydın ve sanatçılarına Batı Kürdistan halkının mücadelesini desteklemeleri çağrısında bulundu.

‘Medine’ ilgiyle karşılandı

600 civarında yazar, piyeslerinin konferansta okunması için başvuruda bulundu. Uluslararası jüri gönderilen piyeslerden 107’sinin okunmasını kararlaştırdı. Yazar ve tiyatro Sanatçısı Meral Kaçar’ın kaleme aldığı “Medine” adlı oyun da okunacak piyesler arasında yer aldı. Güney Tiyatrosu’nun Büyük Sahne’sinde İsveçli dört sanatçı Meral Kaçar’ın kaleme aldığı “Medine” piyesini okudu. 
Piyesin okunmasından sonra sorularımızı cevaplayan Kaçar, Cumhuriyetten önce kadınlar tarafından yazılan bir tiyatro oyunu olmadığını, 1970’lerde sosyalist hareketin gelişmesiyle birlikte Bilgesu Erenus ve Adalet Ağaoğlu gibi çok az sayıda kadın feminist piyes yazarının ortaya çıktığını söyledi. Kaçar, 2008 yılından bu yana alternatif tiyatroların kadın yazarların yetişmesinde ciddi bir katkıda bulunduğu görüşünde.

‘İktidar özgür kadın istemiyor’
AKP İktidarı döneminde kadına yönelik şiddetin arttığına dikkat çeken Kaçar, kadın cinayetlerinin olağan hale geldiğini ve cinayeti işleyenlerin adeta onurlandırılmalarını tehlikeli bir gelişme olarak niteledi. Türkiye’de yılda 200 civarında kadının öldürüldüğünü, bunun yasalarca haklı kılınmadığı halde söylemlerle meşrulaştırılmasını eleştirdi. İktidarın kadınlara bakış açısıyla kadına yönelik şiddetin artması arasında paralellikler olduğuna dikkat çeken Kaçar, Türk Başbakan’ın kadınlara üç çocuk doğurmalarını önermesinin kadını toplumsal yaşamın dışına bırakmak amacını taşıdığını vurguladı. Kaçar, „Siyasi iktidar kadının eğitimli ve özgür olmasını,  iş yaşamı içerisinde yer almasını istemiyor. Böylelikle kadın kendi yaşamının öznesi olmaktan çıkıp başkasının nesnesine dönüşüyor. Nesne ise vurulup, kırılıp, öldürülüp çöpe atılan bir şeydir“ diye konuştu. MURAT KUSEYRİ/STOCKHOLM/Yeni Özgür Politika