Sevgili Hamburg


Doğduğum değil, doyduğum yer,
Hani! Öyle söylenirdi ya.
Kimileri için, hala öyle olsa da
Bir çoğumuz için,
Doğduğum ve yarı doyduğum
şehirsin artık.

Seni sevip sevmemekte,
karar kılamıyorum.
Başı bulutlu, somurtgan
ıslak ve soğuk şehir.

Doğduğum yerler,
gidişimin tekrar dönüşü,
hep sana mecbur değil mi?
Sen yaşamaya çalıştığım
yarı ülkem, üvey Annem.

Bazılarının yuvasını yaptın amaa,
cazibenle çok baş döndürdün.
Göçe sebebiyet verdin de,
nedense pek güldürmedin.
Hani taşın toprağın altın idi?
Demekki, yalan söyledin!

Oysa savaşın yaralarını birlikte sardık.
Zor şartlarda çalıştıkda,
şikayet etmedik...
Hep sana sadık kaldık.

Kendi insanın tembelken, 
neden biz hep sınıfta kaldık.
Avrupalı anlayışına,
Ters değil mi söyle?
Hep üveydik, üvey kaldık.



Gerçi her şeyinle kötüsün dersek,
haksızlık mı etmiş oluruz ?
Arada bir olsa da,
güneş seni de görüyor!
İşştee o zaman güzelleşiyorsun.

Güllenip, süslenip adeta açıyorsun.
Altona, Elbe, Damtor...
cıvıl cıvıl insanınla dolup taşıyor.
Bence hep böyle gül,
çünkü sana yakışıyor!

Bütün bunlar iyi de, Hamburg
günün güzel bittiği bu yerde, 
asıl hayat akşamları,
başka bir yerde başlıyor.

Gizli hesaplarıyla,
yeraltı dünyasıyla,
Reperbann'ın, S. Pauli'n
kirli bir ünvan taşıyor.
Saklayamıyor artık,
pırıltılı ışıklarda sırrını!
yosmaları kaldırımlara,
sokaklara taşıyor.

Göbeğinde tüm bu
çirkinlikler yaşanırken...
olumsuzluklar, mutsuzluklar
sahne alırken...
Sen hiç yıpranmıyor musun?
Seyirci kalmaktan utanmıyor musun?

Söyle yapacağın tek
bu mu yani?
Durup durup, 
Zamansız yağıyorsun.
Yoksa bu bir başkaldırı mı?

Göz pınarların
Hiç kurumuyor da,
Korkarım sen
çaresizlikten ağlıyorsun
...


Fatma Altındağ