Selmin Çalışkan insan hakları alanında deneyimli bir isim. 1967 yılında Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti'nin Düren kentinde Türk kökenli bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Çalışkan, genç yaşlarından itibaren göçmen kız ve genç kadınların hakları için mücadele etmeye başladı.

Köln merkezli kadın hakları örgütü Medica Mondiale için çalıştığı 2003-2010 yılları arasında ise Liberya'dan Afganistan'a kadar dünyanın farklı bölgelerindeki kadınların durumunun düzeltilmesi için çalıştı. Uluslararası İşbirliği Kurumu (GIZ) bünyesinde Afganistan'da çalışan Selmin Çalışkan, son olarak Brüksel merkezli Avrupa Kadın Lobisi (EWL) adlı kuruluşta görev yaptı. Göçmen kadınların hakları için başlayan mücadelesini uluslararası alanda insan hakları savunucu olarak sürdüren Selmin Çalışkan, Uluslararası Af Örgütü Almanya Şubesi Genel Sekreterliği'ne getirilen ilk Türk kökenli olmasıyla dikkati çekti. Çalışkan, yeni görevindeki hedefleriyle ilgili DW'den Jülide Danışman'ın sorularını yanıtladı:

DW: Sayın Çalışkan, Uluslararası Af Örgütü Almanya Şubesi Genel Sekreteri olarak öncelikle hangi konulara ağırlık vereceksiniz?

Çalışkan: “Uluslararası Af Örgütü Almanya Şubesi için silah satışlarını kontrol edecek Silah Ticareti Anlaşması’na ilişkin kampanya önem taşıyor. Uluslararası Af Örgütü, New York’taki görüşmelere 20 kişilik uzman heyeti ile katılarak anlaşma metnindeki maddelerin daha sert ifade edilmesi ve bazı boşlukların oluşmaması için çaba gösteriyor. Bu konularımızdan biri, diğeri ise elbette Arap Baharı. Burada da dikkatle izlediğimiz meselelerden biri Mısır Devlet Başkanı Mursi döneminde de şartların değişmemiş ve düzelmemiş olması. Ve göstericilerin öldürülmesinden sorumlu olan güvenlik güçlerinin hâlâ mahkemeye çıkarak hesap vermemiş olması. Uluslararası Af Örgütü, bu konuyu dikkatle takip ederek, Devlet Başkanı Mursi’nin harekete geçmesi için sorumlulara yönelik siyasi baskıyı sürdürecek.”

DW: Birleşmiş Milletler Silah Ticareti Anlaşması Konferansı New York’ta pazartesi günü başladı. Siz de Uluslararası Af Örgütü’nün konferansa bir heyetle katılacağından söz ettiniz. Silah Ticareti Anlaşması’nda somut olarak talebiniz nedir?

Çalışkan: “Uluslararası Af Örgütü’nün 20 yıl süren sıkı lobi çalışmasının ardından uluslararası bir anlaşma imzalanmasını istiyoruz. Açık bir şekilde insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir ülkeye silah satılmamalı. Bu uluslararası düzeydeki talebimiz. Buna paralel olarak ulusal düzeyde ise Almanya’nın silah ihracatı yaparken, insan haklarına uygunluk şartı aramasını ve bunun hukukî açıdan bağlayıcı olmasını talep ediyoruz.”

DW: Daha önce vermiş olduğunuz mülakatlarda, Federal Alman hükümetinin insan hakları politikasını eleştirdiniz. Sizce Alman hükümetinin bu çerçevede hangi eksiklikleri bulunuyor ve neyin düzeltilmesi gerekiyor?

Çalışkan: “Uluslararası Af Örgütü, son yıllarda silah ihracatının arttığına dikkat çekiyor ve bunu endişeyle izliyor. Zira özellikle insan hakları ihlallerinin yaşandığı ülkelere silah satılıyor. Örneğin, Suudi Arabistan’da ifade özgürlüğüne ilişkin sorunlar mevcut. Ama bu Mısır için de geçerli. 2011 yılında bu ülkeye silah satıldı. Hafif silahlar için cephane ve zırhlı araçlar için yedek parça gönderildi ve bunlar barışçıl bir şekilde eylem yapan göstericilere karşı kullanılabilir.”

DW: Suriye’deki çatışmalar ve Suriyeli mültecilerin durumu da güncel bir mesele. Sizce, Alman hükümeti mültecilere yeterince yardım ediyor mu?

Çalışkan: “Her zaman için daha fazlası yapılabilir. Alman hükümetinin ilk baştan itibaren bölgedeki insanlara acilen yardım etmek için malî destek sağlamasını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu para doğrudan mülteciler için çalışan kalkınma yardımlarına ve insanî yardım örgütlerine aktarıldı. Elbette öte yandan, Almanya daha fazla mülteci kabul edebilir, zira bir çok Suriyeli ailenin akrabaları Almanya’da yaşıyor. Bu noktada, Suriyelilerinin bürokratik işlemlere tabi tutulmadan ülkeye gelebilmelerini talep ediyoruz.”

DW: Uluslararası Af Örgütü Almanya Şubesi’nin ilk Türk kökenli genel sekreterisiniz. Türkiye’deki insan haklarının durumu da çalışmalarınızda ağırlıklı bir konu olacak mı?

Çalışkan: “Elbette Türkiye’deki insan haklarının durumu beni de yakından ilgilendiriyor. Ama diğer ülkelerdeki insan haklarının durumu da beni yakından ilgilendiriyor. Şunu söyleyebilirim, Uluslararası Af Örgütü’nde olmamın nedenlerinden biri uluslararası dayanışma konusunda etkin olmak istemem. Bu Türkiye’nin yanı sıra diğer ülkeler için de geçerli. Fakat diğer yandan da sabahları gazete bayisinin önünden geçerken bir gözüm hep Türk gazetelerinin manşetlerinde oluyor.”

DW: Türkiye’deki insan haklarının durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çalışkan: “Konulardan biri PKK ile barış müzakereleri. Kanımca bu müzakereler yıllarca donduruldu ve her seferinde dürüstlükten uzak bir şekilde yürütüldü. Ayrıca PKK konusunun diğer insanları, örneğin gazetecileri susturmak için kullanıldığını düşünüyorum. Terörle mücadele yasasındaki maddeler, sadece PKK üyelerini değil, genel anlamda ifade özgürlüğünü de tehdit ediyor. Bir şekilde Türk hükümetini ve izlediği siyaseti eleştiren herkesi kapsayacak şekilde uygulanıyor. Bence bu yanlış. Bunun yanı sıra Türkiye’de hâlâ vicdanî ret hakkı bulunmuyor. Bu Uluslararası Af Örgütü için de önemli bir konu. Ayrıca bir sorun da Türkiye’de lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüellerin ayrımcılığa uğraması.”

DW: Uluslararası Af Örgütü’nün çalışmalarında göçmenlerin daha etkin bir şekilde yer almasını istiyorsunuz. Göçmenleri, özellikle de Türk kökenli göçmenleri motive etmek için ne yapmayı planlıyorsunuz?

Çalışkan: “Benim röportaj yapmak veya beni panellere davet etmek isteyen Türk medyasının tekliflerini kabul edeceğim. Almanya’da artık göç konusu ile ilgilenen veya doğrudan göçmenleri temsil eden çok sayıda kuruluş bulunuyor. Elbette bu kuruluşları ziyaret ederek Uluslararası Af Örgütü’nün anlayışı çerçevesinde, bu kuruluşlarla ne yapabileceğime bakacağım. Bu konu beni yakından ilgilendiriyor.”

DW: Uzun yıllardan beri insan ve kadın hakları için mücadele ediyorsunuz. Bu alanda çalışmaya nasıl başladınız, sizi etkileyen ne oldu?

Çalışkan: “Bunun nedenlerinden biri Türk bir aile olarak, misafir işçi ailesi olarak bizzat yaşadıklarım. Eskiden kız kardeşlerimle birlikte yaşadığımız Düren kentinde, bize nasıl bakıldığını, bir Türk aile olarak bize nasıl davranıldığını gördüm. Bu bana çok acı verdi. Aile içinde bir kız çocuğu olarak bir yandan ciddiye alındım, ama bir yandan da bir Türk kızının nasıl olması, ne yapması, nasıl yaşaması gerektiği konusundaki baskıyı büyüdükçe daha fazla hissettim ve buna karşı koydum. Yani her iki tutuma da karşı çıktım. Bu da benim kızların buluşacağı bir merkez kurmama yol açtı. Böylelikle göçmen ailelerden gelen kız ve genç kadınları kendi çizdikleri yolda desteklemeye başladım.”

DW: Sizin biyografinize baktığımız zaman Almanya’da yetişen, Türk kökenli bir kadının Afganistan’dan Liberya’ya kadar dünyanın farklı yerlerinde insan ve kadın hakları için mücadele ettiğini görüyoruz. Bu çerçevede Uluslararası Af Örgütü Almanya Şubesi’nde sizinle birlikte ne değişecek?

Çalışkan: “Benimle birlikte neyin farklı olacağını henüz bilmiyorum. Ama belki şunu söyleyebilirim; eylemci olmaya gönül verdim ve genel sekreter olarak da bu şekilde kalacağım. Örneğin Uluslararası Af Örgütü üyeleri ile birlikte sokaktaki eylemlere katılmaya devam edeceğim. Bu şekilde kendimi iyi hissediyorum.” © DW