Burjuva basınında yer alan yorumlara bakılırsa, Hillary Rodham Clinton’un ABD başkanı seçilmesinin önünde hiç bir engel kalmadı. F. Almanya’nın en muhafazakâr kesimleri bile, ırkçı yaklaşımları, militarist saldırganlığı ve sermaye yanlısı politikalarıyla kendilerine çok yakın olan Donald Trump’ın yenilmesini istiyorlar. Sanki tüm burjuva güçleri, hatta önde gelen Cumhuriyetçiler dahi, Cumhuriyetçi Parti’nin başarısız olması için birleşmişler gibi. Neden acaba?

Alman Komünist Partisinin emektarlarından yaşlı bir yoldaş geçenlerde şöyle bir tespit yapmıştı: »H. Clinton’u seçtirmek için Trump’ın aday olması gerekiyordu«. ABD emperyalizminin bugünlerde H. Clinton’un gölgesi altında geliştirdiği yaklaşımlarına bakıldığında, Alman yoldaşın tespitine hak vermek gerekiyor.

Aslına bakılırsa H. Clinton, ABD emperyalizminin içinde boğuştuğu sorunlara karşı kullanabileceği en ideal çözüm aracı. Çünkü ABD egemen bloğundaki çatlağı kapatabilecek yegane isim. H. Clinton tam anlamıyla »kuzu postuna bürünmüş bir kurt« veya başka bir alegori kullanacak olursak, »güvercin tüylerine bürünmüş bir şahin«. H. Clinton 2008’de Obama yönetiminde Dışişleri Bakanı olduğunda, ABD militarizminin en etkin temsilcisi konumundaydı. Dışişleri Bakanı sıfatıyla, ki bu makam ABD yönetiminin en güçlü makamlarından birisidir, savaş çığırtkanlığıyla ABD çıkarlarını dikte eden bir çizgi izliyordu – ta ki Obama’nın temsil ettiği sermaye fraksiyonlarının çıkarlarına ters düşene dek.

Görüldüğü kadarıyla H. Clinton o dönemdeki hatalarından (!) çok şey öğrenmiş. Öncelikle Cumhuriyetçi Neoconlar ile Demokrat Partinin »liberal müdahalecilerini« yakınlaştırarak, egemen bloğu bütünleştirme hedefine odaklanmış durumda. Zaten adaylık yarışını kazanarak Bernie Sanders’in mobilize ettiği barış yanlısı ve sol tandanslı genç seçmenleri Trump alternatifi karşısında »kötünün iyisine» zorlayarak etkisiz kılabildi ve ABD askerî-sınaî kompleksinin desteklediği politikaların stepnesi hâline getirebildi. Yoksul beyaz ABD’lilerin hiddeti de Trump destekçiliğine kanalize edilince, yurt içinde egemen bloğa muhalif olacak güçler büyük ölçüde ekarte edilmiş oldu. Böylelikle H. Clinton alternatifsiz tek isim hâline getirildi.

ABD’nin dünya çapındaki öncü rolü söz konusu olduğunda, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında bir ayrım hiç bir zaman görülmüyordu. Sorun genellikle militarist politikaların hangi yoğunlukta uygulanacağı konusunda ortaya çıkıyordu. H. Clinton’un adaylığı ile böylesi bir sorunun ortaya çıkması da engellenmiş olacak. H. Clinton büyük bir olasılıkla ABD başkanı olacak. Ve büyük bir olasılıkla da ABD’nin dünya çapındaki militarist saldırganlığı artacak, bilhassa Türkiye’nin merkezinde bulunduğu bölge yeni ihtilaflara sahne olacak. Emperyalist güçler arasındaki çelişkiler derinleşecek. Rusya ve Çin karşıtlığı tavan yapacak. Stratejik partnerlikler yenilenecek, Korkut Boratav’ın deyimiyle »sermaye ve gericilik arasındaki ittifak« güçlendirilecek. Gidişat, emperyalist saldırganlığın şiddetinin artacağına işaret ediyor. İşçi sınıfının devrimci güçleri ile özgürlük hareketlerinin hazırlıklı olması gereken durum budur.

22 Ekim 2016