Hile, hırsızlık, dalavere, dolandırıcılık, rüşvet, kamu ihalelerine fesat karıştırma, kamu mallarını talan etme ve manipülasyon bunların, 'fıtratında' var.

AKP devleti, Saray'ın muktediri, 'kindar ve dindar' toplum, 'yetiştirme' adına, hırsızın, hilecinin dolandırıcıların, 'yetişmesinin' yolunu açmışlardır. Bunların seçim sandıklarındaki, hırsızlıkları ve hileleri ilk değildir. Yaşanılan pratikten sonuç, ise son olmayacaktır.

Türkiye toplumunda bir söz vardır; ''alışmışlık, kudurmuşluktan beterdir.'' Bunlar hırsızlık yapmaya, dolandırıcılığa, kamu mallarını talan etmeye alışmışlardır. İktidarın bütün 'nimetlerinden' nemalanan ve ellerindeki imkânları ile gasp ettikleri iktidar koltuğunu, kaybetmek ve bırakmak istememektedirler.

YSK, Yüksek Seçim Kurulu'nun, 16 Nisan referandumunda yapılan hırsızlığa, usulsüzlüğe, hukuksuzluğa göz yumması ve ortak olması, tesadüfü değildir. 16 Nisan gitme, referandum süreci boyunca söz konusu hukuksuzlukları, YSK üyeleriyle, 'danışıklı' olarak yaptıklarını gözlemlemekteyiz.

AKP ve Sarayın açık faşizme, İslami, mezhepçi, ırkçı, Türk İslam sentezine dayalı, 'türk tipi' başkanlık olarak ifade edilen, tek adam diktatörlüğüne koşar adımlarla yol almak istemesinin önün hiçbir engeli kabul etmemektedirler.

Bir noktanın altını çizmekte yarar var. AKP, Saray, MHP, BBP, HÜDA PAR İslami faşizan ortaklığı, YSK marifetiyle gasp ettikleri, HAYIR oylarının referandumda yoğunluklu çıkmasının önünü almak için, her türden hileye ve manipülasyona başvuracaklardır.

Bu gerçekler ışığında yola çıkarsak, HAYIR cephesinin, tırnaklarıyla kazarak, karınca çalışkanlığıyla, bir arının oğul toplayarak bal yapması misali elde edilen başarılarını, AKP devleti, Saray masa başında YSK marifetiyle gasp etmek istemektedirler. HAYIR, cephesinin referandumdaki kazanımları sokakta, sahada, kitlelerin yaratıcı gücüne dayanılarak, elde edinilmiş kazanımlardır. HAYIR, cephesi bu kazanımları masa başında, 'gasp edilmesine' rızalık göstermemelidir.

Hayalpres olmaya gerek yok, AKP devlet, Saray'ın ve hizmetindeki aklını kiraya vermiş, yargı ve emniyet kurumlarının, bürokrasinin; Türkiye halklarına, demokrasi güçlerine ve toplumsal katmanlara demokratik olan haklarını, masa başında geri vermeyecektir. Hileyle gasp ettiklerini, 'kuzu-kuz' vermelerini beklemek hayal ürünüdür. Sokaklara çıkmak, meşru zeminde mücadele etmek, Türkiye halklarının, demokrasi güçlerinin ve toplumsal güçlerin ana sütü gibi helaldir.

Masa başında kaybedilenleri, sokaklarda tıpkı Gezi direnişinde olduğu gibi, çok sesli orkestranın aynı sesi çıkararak, bir ahenk içinde davranması ve ortak, omuz-omuza mücadele yürütmeleri erdemdir. Bu güçlerin, gasp edilen haklarını almaları için mücadele çeşitlilikleri, kitlelerin yaratıcı gücüne dayanarak, referandum YSK tarafından açıklanan meşru olmayan sonuçlarını iptal edilmesi sağlanabilir.

Sokak mücadelesi meşru demokratik ölçülerde, Taksim Gezi direnişinde olduğu gibi kitleleri arkasına almalıdır. Kitlelerin yaratıcı gücüne güvenilmelidir. Kitlesel ve demokratik etkinlikler ülke sathına yayılmalıdır. AKP devleti, Saray kitlelerin yaratıcı gücünden korkmaktadır. Tedirgin olmaktadır. AKP kurmayları ve Saray'ın açıklamalarından tedirginliklerinden gözlemleyebilmekteyiz.

Olağanüstü hâl'in (OHAL), bir kez daha 3 ay olarak uzatılması tesadüfü değildir. Yaptıkları hile ve hırsızlıklar karşısında kitlelerin tepkilerinin genişleyerek yayılacağı gerçeğinin, AKP devleti ve Saray'ı tedirgin etmekte ve korkutmaktadır. Hukuk zemininde mücadelenin, sokaktaki meşru ve demokratik mücadeleyle desteklenmelidir. Hukuksuz ve meşru olmayan, YSK, AKP, Saray ve geleneksel devlet aklının gasp girişimleridir.

HAYIR, cephesi şu gerçeği bilmelidir. Bu gasp girişimi karşısında yeterli hassasiyeti göstererek, verdikleri HAYIR oylarına sahip çıkamazlarsa, bundan sonraki yapılacak seçim ve referandumlarda, AKP devleti ve Saray'ın kontrolünde, hiçbir seçim sonuçlarına güvenilemeyecektir.

Bunların, 'fıtratında' var demiştim. Bunlar 17-25 Aralık hırsızlıkları, yolsuzlukları, kamu ihalesine fesat karıştırma ve seçimlerde hile ve gasp, bunların 'fıtratında' var!

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,

20.04.2017