Tarih boyunca hiçbir diktatör “Ben diktatörüm” demedi. 
Ama “Ben diktatör olsam, ortalık böyle mi olurdu” diyen mahcuplar oldu. 
Seçimle gelmesi, diktatörün diktatörlüğüne mani değildir. 
Çoğu öyle gelmiştir zaten... 
Diktatörü diktatör yapan, nasıl geldiği değil, nasıl yönettiğidir.
Kuvvetler ayrılığına sırt çevirmesidir mesela...
Bütün gücü, iktidarı, karar yetkisini kendi elinde toplamasıdır. 
Muhaliflerini hukuk dışı yollarla ortadan kaldırmasıdır.
Adı üstünde; kimin ne yapması, ne yapmaması gerektiğini bizzat “dikte” etmesidir.

Bu tanıma bakınca Erdoğan kendisine “diktatör” diyenleri eleştirmekte haklı.
Diktatör olsa, “3 çocuk yapılacak”, “Kürtaj suç sayılacak”, “İçki, sigara içilmeyecek”,“Kızlı erkekli evlerde kalınmayacak”, “Bu heykel olmamış, yıkılacak”, “Siz ne derseniz deyin, bu parkın yerine kışla yapılacak” der, kestirir atardı. 
O da diyor ama şimdilik buna gücü yetmiyor. 
Memlekette hâlâ onu dinlemeyip 1-2 çocukta kalanlar var. 
İçki satan dükkânlara, içkili restoranlara ceza kestiriyor; kızlı erkekli kalınan evleri bastırıyor.
Ama içkiyi komple yasaklayamıyor, kızlarla erkekleri tamamen ayıramıyor. 
Yine buluşuyorlar, yine el ele tutuşuyorlar, inadına içiyorlar. 
Beğenmediği heykeli yıktırıyor ama misal, Gezi Parkı’nı tıraşlayıp oraya kafasına görebir AVM’li kışla bile yaptıramıyor. 
Halk idam cezası istiyor, ama o, istediğini astıramıyor.

Diktatör olsa beğenmediği köşe yazarını işten attırırdı. 
Erdoğan ancak, “At bunları işten!” diye patronlarına seslenebiliyor.
Diktatör olsa, bir emirle medyayı sustururdu. 
Erdoğan anca sevmediği medya patronlarını vergi kıskacına alıp tehdit edebiliyor.
Sevdiği medya patronları için bizzat işadamlarını seferber edip havuzda paratopluyor.
Ama ne yaparsa yapsın kendi medyasını sattıramıyor. 
Halk inadına gidip gerçekleri yazan gazeteleri satın alıyor.
Böyle diktatör mü olur?

Diktatör olsa ne mahkeme tanırdı ne kadı... 
Erdoğan tam diktatör olamadığı için kuvvetler ayrılığı ilkesinden yakınıyor; yargıyı“ayak bağı” sayıyor. 
Savcıları Adalet Bakanı’na bağlayacak yasalar çıkarıyor. 
Yüksek mahkeme başkanlarının seçimine doğrudan müdahale ediyor.
Kendi dava dosyasının savcılarını, hâkimlerini değiştirtebiliyor.
“Sıfırlayın” talimatı verdiği ses bantlarını yayımlayan YouTube’u, Twitter’ı bir emirlekapattırıyor. 
Ama hâlâ o konuşmalar internette dolanıyor. 
Hâlâ büyük hırsızlığı yazan, hesap soran kalemler çıkabiliyor. 
Yüksek yargıçlar, baro başkanları onu karşısına oturtup nasihat edebiliyor. 
Diktatör keser atar, Erdoğan kesemiyor, atamıyor.

Diktatör olsa, kendisine meydan okuyan, beddua eden, yolsuzluklarını ele veren eskiişbirlikçilerini tasfiye eder. 
O, cadı avı başlatıyor, inlerine girme, köklerini kazıma sözü veriyor ama emredipelebaşlarını getirtemiyor. 
Diktatör olsa Soma katliamında kendisinin suçlanmasına izin vermez, suçlayanları daiçeri attırır, adamlarına dövdürürdü. 
Erdoğan fedakâr; kendi işini kendisi görüyor. 
Yuhalayanları bizzat dövüyor. 
Üstüne de “Yuh çekersen tokadı yersin” diye uluorta parmak sallıyor. 
Hem bir halk, “İstifa... İstifa” diye üzerine yürüdüğünde diktatör korkar mı? 
Erdoğan diktatör değil ya; korkuyor.