Uzun yıllardır Almanya’da yaşamını sürdüren Köln'lü yazar A. Kadir Konuk’un 2013 Temmuz'unda Belge Yayınları’ndan çıkan ’’Her Şey Kontrol Altında’’ romanı ’’Dünyanın en masum çocuklarına’’ adanmış. Konuk’un deyimiyle, Dünyanın en masum çocuklarına geçmeden önce kitabın görseliyle başlayalım istiyorum. Kitabın mizanpajını ilk gördüğümde, ’’Ana karnındaki bir bebeğin embriyonal dönemini anlatan bir kitap mı acaba?’’ diye kendi kendime sormadan edemedim. Ön kapakta kullanılan resme biraz daha dikkatli bakıldığında, resmin bir otisti simgelediğini rahatlıkla anlayabiliyor insan. Yani, roman içeriğine uygun bir kapak resmi seçilmiş. Arka kapakta ise Konuk’un en sevdiği vesikalık resmi kullanılmış. Konuk, bu vesikalık resmin mutlaka kullanılmasında ya çok ısrarlı davranmiş, ya da yayın evinin elinin altında günümüz tanımıyla biyometerik bir vesikalık resmi yok! Çünkü bildiğim kadaryla Konuk, geçmişte bu resmi kitaplarında sürekli kullanmıştı. Yazarımız Konuk’a buradan duyurulur; artık bu resme aşina olduk, yeni kitaplarınla birlikte senden yeni biyometerik özelliği olan vesikalık fotoğraf bekliyoruz.


Genel olarak, kitabın kapak tasarımı, rengi, estetiği yerinde. Albenisi olan bir kitap.    


Her Şey Kontrol Altında
-Bir Otistin Yazılmamış Günlüğü adlı roman, aslında bir A. Kadir Konuk klasiği. Romanı okumaya başladığımda bir kere daha tanık oldum ki, (okunduğunda okuyucular da tanık olacak); Konuk, bulunduğu ortama en iyi uyum sağlayan ve bu ortamdaki insan ilişkilerini edebi bir dilde romanlaştırabilen bir yazar. Bu nedenle olsa gerek, romanın hemen girişinde yazar hakkında Ekşi Sözlükten şöyle bir alıntı yapılmış:


’’30 kitap yazmış bir kuruş kazanmamış kişidir. Almanya'da çok mütevazi bir hayat sürmektedir. Mülkiyetsiz ama çok değerli bir şahsiyettir, kimseye eyvallahı yoktur. Seveni de sevmeyeni de çoktur.’’
 

Evet, tanıdığım Kadir’in kimseye eyvallahı yoktur!

Tanıyanlar bilir!

O’nun gerçekten kimseye eyvallahı yoktur!


Parayla pulla işi hiç yoktur! Hayatını olabildiğine yalın ve mütavizi yaşar. İsyancı ruhu, muhalif olma, sınırlarını zorlayan, kurallara eleştirisel bakan bir kişiliğe sahiptir. Kelimelerin dilini iyi bilen yazarımız Konuk, yüreğinde tuhaf bir sıcaklıklığı ise her zaman barındırır. Bu sıcaklık onu, bezen çocuk, bazen yazar, bazen içe kapanık, bazen köşe yazarı, bezen eğitmen, bazen insan hakları savunucusu, bazen anlaşılmaz bir kişilik yapar. Ama o, herşeyden öte, özgürlüğüne sonuna kadar düşkün biri dir. Özgürlüğü elinden alındığında ise hırçınlaşır, asabi olur, yaratıcılığı ölür. Sudan çıkmış balığa döner. Sınırlar ona göre degildir. Bazen sınırların aşılması gerektiğini çok iyi bilir. Sınırları aşar da bazen. İşte bu sınırları aşma zamanında yazarımız Konuk’un yazarlığı, yaratıcılığı, hayata dair üretimi başlamış olur.


Evet, tanıdığım Kadir’in kimseye eyvallahı yoktur!


’’Benim sadece bir tek yüzüm var. Maske kullanmıyorum. Kızgınlığım, sevincim, üzüntüm hep aynı yüzde şekilleniyor. Aynaya baktığımda rahatlıkla ’’İşte bu benim’’ diyebiliyorum.’’


Romanın 10’uncu sayfındaki bu alıntı roman kahramanı Micheal’e ait.
Roman, bir otist olan Micheal’in iç dünyası ve çevresinde olup bitenler üzerine kurulu. Micheal, romanda okuyuculara kendi hakkında bilgi aktarırken aynı zamanda çok iyi anlaştığı ve ağırlıklı olarak otistlerin eğitim gördüğü okulda çalışan eğitmenler gibi Herr Gast’ı, yani  Konuk’u anlatmakta. Konu, roman kahramanın ağzından anlatılıyor olsa da bazen olaylar iç içe geçip Herr Gast’ın, yani yazarın, yani A. Kadir Konuk’un kendi ağzından hayat felsefesinin en yalın bir dille anlatımına dönüşmekte.  Bir dil çambazı olan yazarımızın romanda kurduğu kurgu, roman yazılımı takdire şayan!......


Köln'lü yazarımız Konuk, bulunduğu ortamı her zaman
gözlemleyip yorumlarken, bu gözlemlerin kısa bir zaman sonra roman ya da bir hikayeye dönüştüğüne tanık oluyoruz hep. Bu özelliğini bu kitabında da kullanmış olan yazarımız, bir kaç yıldır çalıştığı otistlerin okulunda bire bir ya da günlük tanığı olduğu olayları kendi penceresinden aktarırken, sevdiği konularda öğrenme güçlüğü çekmeyen, sevmediği konularda ise hiç bir çaba harcamayan, içe kapalı, dışa ilgisiz, gözlere bakmayı sevmeyen, yanlız kalmaktan hoşlanan ve yanlızca bazı alanlarda yoğunlaşan otistler ile sıcak bir dokunma ile iletişime geçebileceğimizi, çok basit, ama o kadar da edebi bir dille anlatmakta.


Okumanızı öneririm.