HDP’nin 31 Mart Yerel seçimleriyle ilgili Büyük Şehirlerde aday çıkarmama kararı genellikle şaşkınlığa yol açtı diyebilirim. Bu kararın doğru olup olmadığına karar verebilmek için şu Marx’ist kurala bakalım derim.

Olayları(örneğin HDP’nin aldığı kararı) değerlendirirken öznel mi yoksa nesnel(objektif)mi davranıyoruz buna bakmalıyız? Eğer nesnel olanı temel alıyorsak olayı araştırma ihtiyacı duyarız. Bu da bizim sağlıklı karar vermemiz için gerekli olan temel yaklaşımı bize sunmuş olur. Yok, daha önceden soruna neden olan objeye ilişkin(örneğin HDP’ye veya uygulamalarına karşı) olumsuz veya olumlu bir bakışı ön yargı düzeyinde bilince çıkartmışsak, bu dürtüyle hareket ettiğimizde vereceğimiz karar öznel olacaktır. Buda, sözü edilen konunun araştırma fırsatını elimizin tersiyle itip, daha önceki bilgi ve duygularımızla bir karara varma yöntemini seçtiğimizi gösterir. İşte bu iki farklı yaklaşım sorunları doğru veya yanlış çözümleme yöntemidir. Burada sorun; Kitleler için doğru olanı tespit edebilme yeteneğidir. Devrimci siyaset de zaten, kitlelerle aramızda ki mesafenin, bizim onlara, onların bize yaklaşarak kısaltılmasından oluşan sonsuz zenginlikteki süreçlerden ibarettir.

Yukardaki analiz ışığında HDP’nin kararına baktığımızda, HDP’nin mevcut koşulları dikkate alan bir karar aldığını görüyoruz:

  • HDP’nin ikili bir celladı var. Birincisi şu an muhalefette olup geçmişte ona çok acı çektirmiştir. Bunlar CHP’nin YÖNETİMİ ve İYİ PARTİ’dir. İkinci cellat ise iktidardadır ve kendisini idam sehpasına çıkartmak üzeredir. HDP, iki düşmanla savaşmak yerine bunu yerel seçimlerde de olsa teke indirmek istemiştir. Bana göre şu an için onları yönlendiren düşünce, yakın tehlikeyi bertaraf etme isteğidir. İşin özü budur.

  • HDP, yukarıdaki iki düşman tarafından şovenizm ve ırkçılık obüsleri ile dövülmektedir: katliamlar, istilalar, hapisler, fiziki saldırlar, kayyumlar, işten kovulmalar vs. Bu saldırıları yapan iktidarın tabanına değil ama (çünkü bu tabanın her yönüyle içi boşalmış durumda), CHP’nin ve İYİ PARTİ’nin tabanına gerekli mesaj verilmek istenmiştir. Bu karar aynı zamanda demokrasi mücadelesinin bir parçası olarakta okunmalıdır.

  • İddiaların aksine bu kararıyla HDP, bir kere daha Türkiye Partisi olduğunu göstermiştir.

  • HDP kim ne derse desin ülkemizin siyasi arenasında üçüncü sıradadır. Bu partinin 4 yıl önce 3-4 misli büyüyerek bu aşamaya geldiğini biliyoruz. Stratejik bir okuma yaptığımızda HDP’nin iktidara gelemeyeceğini de görüyoruz. Koşullar elverse ve iktidara gelecek bir güce ulaşsa da buna İslam-Türk Sentezi devletin müsaade etmeyeceğini de biliyoruz. HDP Kürt halkının yasal partisidir ve yukarıdaki nedenlerle bu yapısına uygun adımlar atmak zorundadır. Bugün ona destek veren hiç bir Kürt aile, aydın ve devrimci yoktur ki baskı, tutuklama, öldürme vb. devlet şiddeti görmemiş olsun. HDP’nin bu şartlarda hızlı, keskin ve burnundan kıl aldırmaz tavırlar sergilemelerini beklemek kendi egomuza yenik düşmek demektir.

  • HDP’nin aldığı bu karar, seçim hileleri duvarına çarpıp sonuç olarak HEDEFİNE ulaşmayabilir. Bu konuda esas suçlu, hileler konusunda bir türlü sokağa çıkamayan CHP ve birleşerek bir güç oluşturma dirayetini gösteremeyen Marx’ist soldur. Kürtler her zaman siyaseten artçı ve potansiyel büyük bir güç olarak vardır. Bu açıdan, onları koçbaşı ve günah keçisi yapmak isteyenlerin aksine BU BAŞARISIZLIKTA HDP’nin kararı eleştiri konusu edilmemelidir. Hilelerle baş edememek hepimizin suçudur.

  • Can Ataklı ve diğer milliyetçi kesimin, HDP’nin bu kararını “ AKP’ye destek için yaptılar” diye değerlendirmesi, kişinin herkesi kendisi gibi sanmasının bir ürünüdür. Yani kendileri ağır baskı koşullarında güçlüye boyun eğdikleri yani onursuz ve kişiliksiz davranışlar içine girdikleri için HDP’nin de öyle davranacağını düşünmeleri normaldir. Örnek vermek gerekirse; ülkücüler ve ulusalcılar her seçim öncesi şöyle diyorlardı: “Bakın görün, seçimler sonrası HDP, AKP ile anlaşacak” Görüldü ki sonuçta anlaşan kendileri olmuştur.

  • HDP’nin aldığı kararın kitlelerde uyandırdığı yankılara bakmak gerekir. Örneğin Mersin Emek ve Demokrasi Platformunun CHP, HDP ve diğer sol partilerle birlikte imzaladığı ortak metin bu konuda oldukça aydınlatıcıdır.

HDP geçmişte BOYKOT kararıyla stratejik bir hata yapmışken şimdi stratejik değerde olumlu bir karara imza atmıştır diyebilirim.

 31.01.2019