Mustafa Akpolat


Yaklaşık bin polisin görev aldığı yürüyüşte, polisin sakin tutumu ve gerginliğe neden olacak bir tavır takınmaması dikkat çekti. Feldstr. U / Bahn (Metro) Tren istasyonunu önünde başlayan yürüyüş, ''Tehlikeli bölge'' ilan edilen semtlerin sokaklarından geçerek, Rota Flora Alternetif Kültür Merkezi önünden devam ederek, bir gece ansızın boşaltılan Esso Evleri'nin bulunduğu Reperbann'da son buldu.

Otonom sol gruplar, Anti-faşist inisiyatifler
, Korsanlar Partisi, Sol Parti, Yeşilerin gençlik örgütü ve değişik kurum ve kuruluşlarca desteklenen eylemde, ''Herkese kalma hakkı, hiç kimse illegal değildir, Rote Flora Kalacak,'' Tehlikeli bölge uygulamasına son'' gibi pankartlar taşındı. Birçok  göstericinin bebeklerini ve küçük yaşta çocuklarını da yürüyüşe getirmeleri dikkat çekti.

Reeperbahn’daki daha önce saldırıya maruz kaldığı iddia edilen David Polis Karakolu yanından geçince kitlenin hep bir ağızdan  emniyet müdürüne yönelik ‚yalancı, yalancı‘ diye tempo tutması alkışlarla destek buldu.

 Yapılan konuşmalarda; SPD'den oluşan Hamburg Eyalet hükümetinin Belediye başkanı, içişleri senatörü ve Senatonun, şehrin politlk sorunlarını gözlerden gizlemek için, polisin provokasyon yaratarak, gerçek dışı haberler yayarak tehlikeli bölge uygulaması ile gündemi değiştirmeyi amaçladığı belirtildi. Politik sorunlara, politik çözümler bulmak yerine, eyalet hükümetinin Polisi devreye koyarak, göstericileri ve tüm semt halkını potansiyel şüpheli ilan etmesi kınandı. Bu uygulamalara derhal son verilsin ve mültecilere kalma hakkının verilmesi dile getirilerek , mültecilerle dayanışma eylemlerinin devam edeceği belirtildi. Yürüyüş, konuşmaların yapıldığı bir mitingle olaysız şekilde son buldu.

AKP güdümlü medyanın Hamburg olaylarına gösterdiği özel ilgi nedeniyle, bazı Türk TV kanallarından haber için çekimler yaptılar. Yürüyüş esnasında gazeteci Adil Yiğit de Gezi Parkı olayları ile Rote Flora dayanışma eylemleri arasında kıyaslama yapan bir konuşma yaptı. Konuşmanın bir bölümü şöyle;

Sevgili Hamburg’lular 21 Aralık tarihindeki 10 bin kişinin katıldığı Rote Flora Alternatif Kültür Merkezi’nin boşaltılmasını protesto amacıyla düzenlenen yürüyüşte,  orantısız polis şiddetine bir gazeteci olarak yakından şahit oldum.

 İzinli gösterinin 50 metre dahi devam etmesine müsaade etmeyen Hamburg polisi, barışçıl göstericilere planlı bir şekilde tazyikli su , biber gazı ve coplarla saldırdı. Saatler süren olaylar sonrası yüzlerce kişi yaralanarak gözaltılar yaşandı. Hoşgörünün ve çok kültürlülüğün simgesi konumundaki Hamburg şehrinin imajı, sosyal demokrat partili (SPD) eyalet hükümeti içişleri bakanı Michael Neumann’ın emriyle büyük yara aldı. Bu durumu şiddetle kınıyorum.


Hamburg’da Rote Flora ile başlayan, Esso evleri ve Lampedusa mültecileri ile dayanışma olarak devam eden gösteriler,  28 Mayıs 2013 yılındaki İstanbul Gezi Parkı olayları ile bazı noktalarda benzerlikler taşımaktadır.


Bilindiği üzere Gezi Parkı kapitalist rant çıkarları uğruna yıkılarak yerine AVM, (Alışveriş merkezi) yapılacaktı. Dozerler park yerine gelmiş, inşaata dahi başlanmıştı. Başbakan ne pahasına olursa olsun,  Parkı yıkacağız diye tehditler savurdu.  Bir grup gencin kıvılcımını yaktığı direniş ateşi, kısa sürede geniş kesimlerce desteklendi.  35 gün  boyunca bedeller uğruna devam eden direniş , Gezi Parkı sınırlarını da aşarak tüm Türkiye’ye ve Avrupa’ya yayıldı.


Nasıl ki, Rote Flora kültür merkezi ile dayanışmak için Hamburg’da başlayan barışçıl gösteriler ve spekülatörlerin çıkarları için eğlence merkezi St. Pauli’nin göbeğinde ani olarak boşaltılan yoksulların yaşadığı Esso evleri, 10 gün boyunca Almanya’nın gündemini etkileyerek, birçok şehirde destek buldu.


Hamburg içişleri bakanı Michael Neumann bir gazeteye verdiği demecinde, olaylar esnasında gözaltına alınan göstericilerin „pahalı marka elbise taşıdıklarından“ söz ederek, göstericileri „aşırı solcu ve kaotlar“ olarak adlandırmış ve birnevi, polis şiddetine meşruluk sağlamak istemiştir. Nasıl ki, başbakan Erdoğan’ın Gezi direnişine destek verenleri „marjinal gruplar“ diyerek, olayların ardında „faiz lobisi ve dış mihraklar“ var yalanıyla, eyleme gölge düşürmek istemesi ve polis şiddetine zemin yaratmak boş çabası gibi.

 Gezi olayları boyunca Türkiye’deki barışçıl gösterilere kan bulaşarak, polis kurşunları sonucu 12 kişinin gözü kör oldu, 7 kişi öldürüldü. 8.200 kişinin hastaneler kaldırıldığı açıklandı. Onbinlerce kişinin hala polis şiddetinden dolayı, travma geçirdikleri insan hakları kuruluşlarınca ve tabip odalarınca açıklandı.


 Hamburg’da ise,  21 Aralık Rote Flora ile dayanışma gösterisine katılan 10 bin kişiden 700   göstericinin yaralandığı açıklandı. Gezi olaylarıyla kıyaslamak için elbetteki birilerinin gözlerin kör olması ve polis şiddeti sonucu ölmesi gerekmez..


Altı çizilmesi gereken bir başka nokta ise, Gezi olayları esnasında Penguen dizileri gösteren TV kanalları, üç maymun rolünü oynayan haber kanalları ne tesadüftir ki, Rote Flora ile dayanışma gösterileri esnasında Hamburg’u mesken eyleyerek, adeta Gezi’nin rövanşını almak istemişlerdir.  Yandaş muhabirleri eşliğinde günlerce Hamburg’da konaklamışlardır. NSU cinayeti davalarını dahi bu „hassasiyet“ ile izleme gereği duymamışlardır. Ama aradıkları magazin sahneleri bulamadan geri dönmüşlerdir.


Sevgili Hamburg’lular, Rote Flora Alternatif Kültür Merkezi‘nin boşaltılmasına karşı yapılan eylemlilkler haklılığını kabul ettirmiştir. Bugünkü 5 bin kişinin biraraya gelmesi bunun açık göstergesidir.(yürüyüş sonunda katılım 6 bin kişi olarak verildi) Yaklaşan seçimlerle birlikte, günden güne oy kaybeden SPD Eyalet hükümetinin geri adım atması tesadüfi değildir.Direniş kazanmıştır.