Uzun yıllardır bu şehirde ve çevresinde yaşayan ve edebiyatı seven insanlara seslenen bir çağrıyı bilindiği üzere geçen ayın son günlerinde facebook aracılığıyla yaptım.

Çağrının ana fikri, dahası çıkış noktası nasıl bir platform, gerekli mi, genel hatlar, kırmızıçizgiler, içerik, siyasi esneklik ve benzeri birçok konuyu enine boyuna önce tartışma, konuşma, ortak bir çıkış yolu bulmaya yönelikti. Okumayı sevmeyen halkımızdaki genel algı, ha platform kurulmuş, iyi manitalar vardır, beleşe yemek de var, kitaplarımı satarım, ben de şöyle bir gözükeyim, merak ettim kimler varmış, bana söylemeden kim bu işe girişenler gibi karikatürize yönde oldu. Kısaca başlarken ne kadar çok umut kırılmasını teşvik eden varmış, ne kadar çok pusuda bekleyenler varmış şaşırdım.

Bu şehirde edebiyatla, kitapla ilgilenenler çok iyi bilirler, daha önce de benzer birkaç girişimim olmuş ama çabuk pes etmiştik. Hem koşullar uygunsuzdu, hem de göçmenler buna yeteri kadar hazır değillerdi. Ama gelinen noktada yarım düzine radyosu, bir o kadar internet medyası, yine bir o kadar tiyatro grubu, platform benzeri dar da olsa kendi çeperindeki, grubundaki insanlara hitap eden yapılanmalar söz konusu. Onlarca yazarı ve bunların yüzü aşmış eserlerini saymıyorum bile. Hepsi bize halkımızın koşar adım edebiyata doğru koşuştuklarının göstergesi.

Kime dokunsam, kiminle dertleşsem mevcut yapıların iyi olduğunu ama doyum vermediklerini, entelektüel açlığımızı gidermeye yetmediklerini kısık veya yüksek sesle itiraf ediyorlar. Bu halleriyle edebiyatın kıyısında bucağında dolanıp duruyorlar. Hiç kitap okumayan biri iyi bir tiyatrocu, iyi bir müzisyen, iyi bir gazeteci, radyo sunucusu, hele hele bir yazar olabilir mi? Olursa eksik olur. Bunu ben söylemiyorum okurun, izleyicinin, dinleyicinin sessiz beklentisi bunu dayatıyor, bunu bekliyor.

Tepeden inme olacak şekilde birkaç meslektaşın biraraya getirilmesiyle oluşmuş hazır bir yapıyla da kamuoyunun karşısına çıkılabilirdi. Geçmiş de bunu da denedik. Birkaç yıl sürmedi o da dağıldı. Zira göçmenlerin iç dinamiğini, genel ihtiyaçlarını, zihinsel beklentilerini karşılamaya uzaktı. Karşımızda hiç kitap okumayan insanlar olduğu kadar akşam yemeğinden gece yatana kadar ya televizyonun ya da internetin başında oturan insanlar var. Hemen hiç bilmediği bir konusu olmayanlar, hakkında fikir yürütemeyeceği hiç bir meselesi olmayan insanlar var. Tabi ki biz bunlara hitap etmiyoruz. Edebiyat elitisttir. Başından beri de böyle olmuştur. Geniş kitlelere ulaşması uzun yıllara sarkar. Nice edebiyat fakültesi olan memlekette bile edebiyat çevresinin Oğuz Atay’ı keşfetmesi kırk yıldan fazla sürmüştür. Ahmet Hamdi Tanpınar yine öyle.

Bu anlamda bizim göçmenin okumuş kesimine değil, edebiyatı seven, ona ilgi duyan, kitaplarla arasında karmaşık, hoş, güzel ve vazgeçilmez bağ kurmuş, onsuz yapamayan, şiirin tadına bakmış, öyküsüz yapamayan, romanlarla haşır neşir insanlarla yola çıkmak istememiz anlayışla karşılanmalı. Çağrım odur ki eğer Hamburg ve çevresinde yaşıyorsanız gelin tartışmalara siz de katılın. Bu güzel platformun oluşmasında sizin de bir katkı payınız olsun.

Bu platforma bizlerden çok çocuklarımızın, bizden sonraki nesillerin daha çok ihtiyaç duyacakları ortada. Edebiyat insanları hümanizmle, doğa, tanrı, insan sevgisiyle doldurur. İnsanlar arasında kin ve nefret tohumları yaymaz, buna izin vermez. Kitaplar suçlu değildirler, suçlu olanlar tarihin her aşamasında sadece ve sadece iktidarlar olmuştur. Edebiyat bu anlamda ayrıştırıcı değil birleştirici, yaraları sarıcıdır. Platformlar ise edebiyatın en yüksek seviyede yaşandığı ortak, demokratik, özgür ve çoğulcu ortamlardır.

15.05.2017