Silopi, Cizre ve Sur'da sivil can kaybı artıyor. Abluka nedeniyle 10'u çocuk toplam 50 cenaze defnedilememişken,Silopi'de üç kadın ve bir erkek siyasetçi polis kurşunuyla yaşamlarını kaybetti.

Silopi'nin yası daha ortadayken Van'da 12 Kürt genci daha katledildi. Hakkari'de, Van'da, Mardin'de, Şırnak'da, Diyarbakır'de savaş hali var. Güneydoğu'da yaşam zor şartlarda devam ediyor. İnsanlar ev ihtiyaçlarını, yatak ve yorganlarını yanlarına alarak yollara düşüyor, öğretmenler valizleri ile yola düştüler. Kürt kadınları, gençleri, çocukları tencere, tava protesto gösterileri yapıyor. Sağlık bakanı hastane personelinin hastane'de yatacaklarını duyurdu. Güneydoğu'da açıktan savaş hali uygulaması var. Beyaz tülbentli anneler barış diyor, beyaz bayraklı insanlar sokaklara çıkıyor. Sokağa çıkma yasağı uygulandığı yerlerde fırınlara,marketlere akın ediliyor, yiyecekler stok yapılıyor. 

Türkiye'nin demokratikleşmesini istemek suç olamaz. Bu topraklarda özerklik tartışması 1921'de çözüm olarak sunuldu. Bu sorun taslak anayasa'sında yazıldı.  Özerklik, özyönetim demokratik bir taleptir. Bu talebin doğu'su batı'sı yoktur. Bütünü kapsayan demokratik eşitlik ilkesi isteniyor. 

Eğer demokrasi'den bahsediyorsak önce demokrasi kültürünü sahiplenmeliyiz. Demokrasi kendine gelince, tek dine, tek dile, tek millete uygun olursa iyi ve güzel, ama kendi kültürünü, dilini ve ibadetini isteyince, demokratik bir istemde bulununca vatan haini, bölücü demek; ne kadar hukuk devletine uygundur? Ne kadar insan haklarına saygıdır?

Şimdi savaş naraları atarak, barışı savunanlara, özerkliği dillendirenlere vatan haini ve şerefsiz diyenler, bu insanlık karşıtı düşmanlığı, bu kini ve nefreti nereden alıyor? Savaş ve vatan naralarıyla kahramanlık yapmanın kini ve nefreti yazmanın zamanı değil. 90 yıldır bu coğrafyanın kanayan yarasını sorgulamalıyız. Baskıyı ve zulümü, kan ve revanı, gözyaşı ve savaş durumuyla yüzleşmeliyiz. Devletin inkarcı yüzüyle hesaplaşmalıyız. 35 yıldır savaş halinde devletin askeri-siyasi operasyonlarından bir sonuç almadığı görülmesine rağmen hala vatan-bayrak ve Türklük naraları atarak Güneydoğu'nun her yerini kana bulayanlara karşı sesimizi çıkartmalıyız. İnsanlık için savaşa karşı barışı savunmalıyız. Halkın arasına kin ve nefret naraları atarak değil. Halkı sindirerek, yıldırararak değil, kürt halkının siyasal taleplerini, havan toplarıyla, tanklarla ve ağır silahlarla ölüm ve gözyaşına çevirenlere karşı gelme, tavır alma zamanı gelmedi mi?

Devletin baskıcı, ceberrut gücüyle yaptığı katliamlarıyla savaş hali ve Kürtlerin yaşadığı şehirlerdeki sokağa çıkma yasağı 35 gündür devam ediyor.

Güneydoğu'da katliamlar affedilemez. Yalan haber yapmakla Medya gerçekleri tersyüz edemez. Devlet gücüyle gerçeklerin üstü örtülemez. Devlet tarafından yapılan baskılar gizlenemez. Evinde kahvaltı yapan kadının, evinin önünde bekleyen yaşlı adamın, kapının önünde oynayan çocuğun havan ve tank mermileriyle öldürülmesi inkar edilemez.

Herşeyden önce, devlet terörünün Güneydoğu'da geçen yıllardan herhangi bir eksiği yok,fazlası var. Burjuva politikacıları ne derse desin, Güneydoğu'da olağanüstü bir hal var. Devlet terörü can almaya devam ediyor.

Havan ve tank toplarını kendi ülkesinde ilk defa kullanan Hitler'in Nazi Almanya'sıdır. Başkanlık sistemine örnek gösterilen Hitler Almanya'sında görülmüştür. Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan'ın örnek gösterdiği Hitler; devlet modelini ortadan kaldırmıştır. 

Şimdi kendine insanım diyen Güneydoğu'da neler oluyor diye hiç mi merak etmeyecek. Hiç mi değişik haber kanallarını izlemeyi düşünmeyecek? Bu haber kanallarından İMC TV, HAYAT TV, TV 10, YOL TV, ÖZGÜR GÜN TV'den gelişmeleri izlemeyecek mi? Gazetelerden Özgür Gündem, BirGün, Evrensel gibi  gazeteleri okumayacak mı?

Bu haber kanalları neden merak edilmez.

Kürt komşusuna sizin oralarda neler oluyor diye sormazlar mı? Sormayanlar, görmeyenler, okumayanlar 'suçludur'. Güneydoğu'da ne olup bittiğini öğrenmeyenler 'suçludurlar'. Üç maymunu oynayanlar kirlenmiş, körelmiş vicdanlardır. Dillerinde kardeşlik lafazanlığını bırakmayanlar insanlık nasibini almış olabilir mi?

HDP'li Belediyelere kayyum atamak, seçilmiş belediye başkanlarını tutuklamakta, görevden almakta demokrasi değildir.

HDP eş başkanlarının ve milletvekillerinin siyasi mücadelesinden dolayı dokunulmazlıklarının kaldırılması ve tartışılması demokrasi değildir.

HDP, DBP Parti; il ve ilçe başkanlarına, YK üyelerine yargısız infaz yapmak demokrasi değildir.

İstenildiği kadar demokrasi ve birlik nutukları atılsın, bugün vicdanlar bölünmüş , duygular karamış bir Türkiye var.

Hatalı olan AKP'nin ya da R.T. Erdoğan'nın başkanlık istemi sadece suçlu değil, suçlu olan bu körelmiş vicdan yoksunları da, fiili olarak sessiz kalanlarda 'suçludur'.

Halkların eşitliği için Demokratik bir cumhuriyet istemeyenler 'suçludur'. Özerklik talebine provakasyon, ihanet diyenler suçludur.

Biraz cesaret, biraz insan, biraz ses !

Kürt çocuklarının ahı sessiz kalanların yakasındadır.

Güneydoğu'da abluka altındaki şehirlerde yakınları öldürülen insanlar haykırıyorlar:

„Ölüler günlerdir sokaklarda!“

„Cenazeleri defnetmemize izin verilmiyor!“

„Sokağa çıkanı öldürüyorlar!“

„Sesimizi duyun-duyurun!“

„Türkiye halkı nerede?“