Savcı Aziz Takçı’nın 7 Mayıs’ta Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada yaptığı savunma yayımlandı. Savcı Takçı MİT tırları olayından Reyhanlı’ya kadar pek çok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

‘SİLAHLARI BEN GÖRDÜM’

Takçı, 1 Ocak 2014’te durdurulan ve daha sonra MİT’e ait olduğu ortaya çıkan tırların ağzına kadar silahla dolu olduğunu bizzat gördüğünü aktararak, “ Aramayı ben yaptım. Silahları ben gördüm. Mühimmatı ben gördüm. Daha fazlasını da gördüm. Daha fazlasını da biliyorum”dedi.

Takçı savunmasına şöyle devam etti:


“Mesela şunu biliyorum. 01.01.2014 tarihinde arama izni verdiğim ancak uygulanmayan olayda olay yerine gelen başka bir sivil araçtan inen kişiler MİT görevlisi olduklarını iddia etmişler, benim önüme gelen tutanaklarda kimlik ibraz etmedikleri yazıyordu. Kolluğun bana verdiği bilgi de o yöndeydi. Ben bu aracın plakasını araştırdığımda bu aracın daha önceden El kaideden işlem yapılmış bir şahsa ait olduğunu tespit ettim. Dosyaya baktıysanız görürsünüz, daha fazlasını da biliyorum. Yeri geldikçe söyleyeceğim, istediğiniz kadar gizleyin üstüne alçı dökün benim bildiğimin dışında da dosyada başka da  bir delil yok.”

‘İHBARDA AÇIK BİR ŞEKİLDE SİLAH NAKLEDİLDİĞİ BİLDİRİLMİŞTİ’

Savcı Takçı 1 Ocak 2014’teki tırların durdurulmasına neden olan ihbarda açık bir şekilde tırların silah ve mühimmat naklettiğinin bildirildiğini söyledi. Takçı, “gelen ihbarda da çok açık bir şekilde silah ve mühimmat nakledildiği , tırların dorse numaraları efendime söyleyeyim, çekici plakaları detaylı bir şekilde bildirilmişti. Güzergahı bildirilmişti. Bir Cumhuriyet Savcısı olarak bundan ala gecikmesinde bir sakınca bulunan bir hal yoktu. Ben meslek hayatımda bundan daha acil bir arama talebi ihbar görmedim. Yol üstünde giden bir araba ya bunu durdurursun yada geçer gider, gecikmesinde sakıncalı bir hal bulunduğundan ve suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe olduğundan ve araçlara ilişkin güzergaha ilişkin detaylı bilgileri içerdiğinden arama kararı verdim. Normal bir Cumhuriyet Savcısı bunu yapardı, ben de bunu yaptım” diye konuştu.

‘SARI ÇİZMELİ KAMYON AĞA’

Takçı tırlarla ilgili Hatay Valiliği’nin tırların MİT’e ait olduğunu söyleyen bir yazı yolladığını belirterek, yazıda tırların aranmamasının istendiğini kaydetti. Takçı şöyle devam etti:

“Hangi plakalı araç nerde durdurulmuş, hangi soruşturmaya istinaden, hiçbir bilgi yok... Sarı çizmeli kamyon ağa... Ben de normal bir Cumhuriyet Savcısının yapması gereken işi yaptım. Dedim ki böyle böyle bir olay oldu. Sayın Hatay Valisi, bu yazıyı siz mi yazdınız, bu tır ne tırı, kimin tırı, böyle bir yazı yazdınız mı, bu kime ait bu kamyon, tır neyse... E cevap, cevap yok...  (...)

Ve gelen dosyada tutanaklarda, hiçbir MİT görevlisine ilişkin kimlik bilgisi yoktu. Hiçbir MİT görevlisine ilişkin en azından sicil numarası da yoktu. Ama ortada bir iddia var; MİT’e ait tırlar... MİT devlet kurumu değil mi, Cumhuriyet Savcılığı devlet kurumu değil mi, Jandarma devlet kurumu değil mi? Eğer bir araç bir kuruma aitse bunun bir görevlendirme belgesi olur.  Bir sevk irsaliyesi neyse bir belgesi olur ve hasbel kader bu belgeler düzenlenmeden bu hareket etmişse, bu sefer geriye dönük olarak okurum, otururum ve Cumhuriyet Savcısına hitaben ‘şöyle şöyle plakalı bir araç var, bu araç bize aittir. İçinde şu vardır, yoktur ya da sizi ilgilendirmez’ der, ben de alır dosyaya koyarım. Bende bu amaçla ikinci bir yazı yazarım.”

MİT BÖLGE BAŞKANININ HABERİ YOK

Takçı, MİT’in Adana ya da Hatay bölge başkanlıklarının olaydan haberinin olmadığını söyleyerek, “MİT’in müsteşarlığı varsa, Adana’da da bölge başkanlığı var. Hatay’da bölge başkanlığı var. Verirsin eline iki satır yazı, getirir savcının önüne koyar. ‘A öyle miymiş dersin’; var mı böyle bir şey, yok... Peki nasıl MİT tırı oluyor bu” diye konuştu.

Savcı Takçı, “Peki bunların MİT tırı olduğunu basına ben mi duyurdum” diye sorduktan sonra şunları söyledi:

“Dönemin başbakanı, dönemin dışişleri bakanı, dönemin bakanları, havuz gazeteleri  bas bas bağırdılar bunlar MİT tırı diye... Ya arkadaş, madem gizli bir iş yapıyorsun niye bunu bas bas bağırıyorsun? Bana iki satır yazı yazsan ben onu dosyaya koyarım kapağını kapatırım. Başbakanlığa hitaben yazarım ki böyle böyle sizin elemanlarınız böyle bir suç işledikleri iddia oluyor. MİT kanunu 26.maddesi gereğince soruşturma izni verilmesini taktirlerinize arz ediyorum. Bitti, bu kadar. Olay kapanıp gider, soruşturma izni verilmez, ben de  veririm takipsizliği... Niye böyle dallanıp budaklanıyor, demek ki başka bir niyet var.”

‘BİZ EL KAİDE’Yİ TERÖR ÖRGÜTÜ BİLİYORUZ’

Tırların içinde silah ve mühimmat olduğu yönünde detaylı ihbar olduğunu, bunun karşısında tırların MİT’e ait olduğuyla ilgili yazılı belge bulunmadığını söyleyen Takçı, “Bu tırla ilgili detaylı ihbar var. Hukuka uygun bir arama emri var ve bu arama emrinin metazori olarak, tamamen yasadışı ve kayıt dışı şekilde, hiçbir yazılı belgeye imza atmadan, kimlik ibraz etmeden, sicil numarası ve kimlik belgesi vermeden engelleyen birileri var. Ve bir de söylenti var, MİT tırı ve bunun aksine, bunun MİT tırı olmadığına ilişkin olarak, dosyada ne delilin var? Önce aracın kayıtlı olduğu kişi El Kaide bağlantılı bir kişi.. El Kaide’yi biz terör örgütü olarak biliyoruz ve bunlarla ilgili Türkiye de yüzlerce soruşturma yapıldı.  (...) Durum burda böyle ortada iken ve böyle bir silah sevkiyatı olduğu konusunda yoğun bir şüphe varken başka bir olay oluyor” dedi.

MİT MÜSTEŞARI GELSE...

Takçı olay günü durdurulan 3 tırda bulunan hiç kimsenin MİT mensubu olmadığını, tırların durdurulması üzerine olay yerine gelen bir araçtaki kişilerin MİT’çi olduklarını iddia ettiklerini ancak kimlik göstermediklerini söyledi. Takçı, “Oraya MİT Müsteşarı da gelse o kamyonla irtibatını ispat etmesi lazım” diye konuştu.

Bu olay üzerine bölgeye gittiğini söyleyen Takçı, “Gidip orada malzemelere baktım, ben de teyit ettim. Ağzına kadar çakılı silah ve mühimmat, 155’lik top mühimmatı, uçaksavar mühimmatı, başka değişik çaplı ebatlarda mühimmat, ben de gördüm... Ve olay yerine gelen jandarmaya bunları tespit etmelerini , fotoğraflarını ve numara almalarını söyledim. Bir C.Savcısı başka ne yapar, evime götürecek halim yok bunları” dedi.

REYHANLI’DA MİT İHMALİ

Savcı Takçı, savunmasında Reyhanlı patlamasıyla ilgili soruşturma hakkında da konuştu. Takçı, dün bir açıklama yaparak Reyhanlı’da MİT’in ihmali olduğunu iddia eden tutuklu Savcı Özcan Şişman’la benzer ifadeler kullandı. Takçı şunları söyledi:

“(...) Bu 52 vatandaşımızın şehit olduğu olayla ilgili olarak sonradan  öğrendik, Hatay’daki kolluk tarafından iletildi. Bu saldırı ihbarı, olaydan bir gün önce emniyete yapılmış. Ama nasıl yapılmış, MİT tarafından...”

“Bu olay 11.05.2013 tarihinde öğlen saatlerinde yanlış hatırlamıyorsam meydana geldi. Öğlen 12.00 veya 14.00 gibi, o saatlerde meydana geldi. MİT tarafından olaydan bir gün önce yani 10.05.2013 tarihinde kapalı bir zarf içerisinde akşam saat 5.00 – 5.30 sıralarında arşiv evrak memurluğuna ‘adi bir evrak’ olarak zarf bırakılıyor. Bir zarf ve oradaki polis durumdan vazife çıkartıyor, ‘bu MİT’ten geldi’ diyor; mesai de bitmiş bu konunun önemine ilişkin bir şey de söylenmemiş, ama ‘ben bunu amirime götürüyorum’ diyor.”

“Nöbetçi amirine götürüyor. Nöbetçi amir evrakı bir açıyor eyvah, detaylı araçlarla bombalar yüklenmiş... 2-3 tane araca, plakaları belli ve bunların metropol şehirlerden birinde patlatılacakları, Adana , Ankara, Konya , Mersin, neresi olursa... Ve emniyet tabi alarma geçiyor ve maalesef büyük şehirler öncelenerek tedbirler alınmaya çalışıldığı ve bu kansızlar Reyhanlı’ya araçların yönünü kırdıkları ve orada patlattıkları için, bu elim hadise önlenemiyor.”

“52 vatandaş ve 152 yaralı ve çoğu ağır yaralı ya insanın içi sızlıyor içi , bunların çoğu yetim kaldı. Çocukları öksüz kaldı. Bu 12 saat önce, adi bir evrak olarak ihbar edilecek bir olay mı? Takip etmişler biliyorlar, bunların bombaları yüklediklerini...”

CUMHURBAŞKANI YARGILANMALI

Savcı Takçı savunmasında, MİT tırlarıyla ilgili “devlet sırrını” açıkladığı için Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun yargılanması gerektiğini söyledi. Takçı şöyle konuştu:

“Sayın Başbakanın, şimdiki Cumhurbaşkanının devletin gizli bilgilerini açıklamaktan yargılanması gerekir. Bu bilgiyi [MİT tırlarının Suriye’ye gittiği bilgisinden bahsediyor] ilk defa sayın Cumhurbaşkanı açıkladı. Bu malzemelerin yurt dışına gittiğini açıkladı, ben böyle bir açıklama yapmadım. Başbakan açıkladı, şimdiki Cumhurbaşkanı... Şimdiki Başbakan da söyledi bunu, yani ‘Suriye'ye gidiyor’ diyor.”

“MİT belge vermiş dosyaya, [sevkiyat] ‘yurtiçi üniteler arası diyor’. Sen niye MİT'i yalanlıyorsun, belgesini sahte duruma düşürüyorsun? Ya MİT sahte belge verdi bana, ya sayın Başbakan veya Cumhurbaşkanı yalan söylüyor. Üçüncü bir halin imkansızlığı var, felsefe yapmaya gerek yok, bu ortada...”

“Sayın Başbakan, sayın Cumhurbaşkanı, hükümet yetkilileri, devletin gizli bilgilerini onlar açıkladı, varsa gizli bir bilgi, biz açıklamadık. Ben gizlilik kararını aldım, soruşturmam da gizliydi.”

“Mühimmat, sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanının söylediğine göre, yurt dışına gidiyor. Yurt dışına MİT zaten nakledemez de... Mühimmat nakledebilir mi, edemez... Kim eder, ihraç kim yapabilir? Bunun da yönetmeliği var. Kanun devletiyiz ya, al işte, bu görev TSK'ya verilmiş. TSK'nın haberi var mı bu olaydan? Albayım, (bu sırada geriye dönerek) Albayım, Genelkurmay sahip çıkmadı, Genelkurmay böyle cüzzamlı gibi uzak duruyor dosyadan, hatta soruşturmaya da takipsizlik yazdı burada casusluk yoktur diye.”

“(Mahkeme heyetine dönerek) tespit edilemedi diye, mühimmat nakletme yetkisi işte burada yönetmelik, nasıl nakledileceği ve yurt dışına çıkarmada genel esaslar... Yönetmeliğin 19. maddesi, TSK yapar diyor, Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanlığının görüşleri alındıktan sonra bakanlık tarafından izin verilir. MİT yapar demiyor, yapamaz zaten; başka görev verilemez, verilemez diyor. Silah ve mühimmat nakli görevi sadece silahlı kuvvetlere verilebilir; silahlı kuvvetler de böyle bir görev icra edeceği zaman önceden bu ilin valisine haber verir, o ilin valisi coğrafi sınırında bunlarla ilgili tedbiri alır, çıkana kadar refakat eder. Hiçbir savcı da, hiçbir kimse de gidip buna ‘arkadaş sen ne yapıyorsun’ demez, diyemez.”