Geçtiğimiz Ekim ayı ortasında Türkiye Savunma Bakanlığı yetkililerinin Brüksel’de bir otelde İsviçreli bir firma üzerinden İsrail İHA’sı K1’i almak için görüşmeler yaptığı kaydedilmişti. İsminin açıklanmasını istemeyen üçüncü bir ülke diplomatınca aktarılan bilgilere göre, Türkiye’nin ilk etapta 6 silahlı İHA K1 almak istediği, ama görüşmelerde 10 rakamının geçtiği açıklanmıştı. Bugünlerde gündeme gelen görüşmelerin perde arkası vardı.

TÜRKİYE – İSRAİL GİZLİ GÖRÜŞMELERİ İKİ AY ÖNCE PATLADI


AKP içeride iktidarını pekiştirmek, dışta ise itibarını güçlendirmek için iki güce karşı savaş açmıştı. İçte ve dıştaki Sünni Müslümanları etrafında toplamak istiyordu: İçte mayıs 2006’da Danıştay saldırısıyla Kemalistlere (ordu), dışta ise 4 Şubat 2009’da Davos’ta “One Minut” ile İsrail’e karşı “savaş” başlattı. İki tarafla da çatışma o denli büyüdü ki, bütün köprüler atılmış sanıldı. Ne ki Suriye denklemi her şeyi etkiledi. AKP politikası bu denklemden dışlandıkça bir dönem çatışmalı olduğu güçlerle gizliden gizliye ilişkiler kurmaya başladı. Önce Ergenekon ve Balyoz davalarını düşürdü, şimdi ise İsrail ‘davası’nı.



Bugün, Türkiye-İsrail görüşmelerinin devam ettiğini en yetkili bakan ve kişiler doğruluyor. Bunda bir sorun yok.

Aslında, Türkiye-İsrail ilişkileri hiç kopmadı; sadece siyasi ilişkileri gerildi, hepsi bu kadar. Bu da kontrollü bir gerilmeydi. Gerçekte ise AKP Hükümetleri İsrail ile kamuoyu önünde ve arka planda çok daha farklı bir ilişki içinde oldular. Bu konuda iddialar üzerinde tartışmak yerine, devletin istatistiki verilerine bakmak yeterli. Türk-İsrail ticari ilişkilerine bakılırsa her şey anlaşılır...


İKİ AY ÖNCE GÜNDEME GELEN HABER, YALANLANMADI


Almanya’da yayınlanan Yeni Özgür Politika Gazetesi 26 Ekim tarihli baskısında Avrupa Postası yazarı
Hayri Argav'ın imzasıyla bir habere yer vermişti: Haber, ismi açıklanmayan bir diplomatik kaynağın Türkiye ve İsrail’in İsviçreli bir firma üzerinden yürüttükleri İsrail’in son ürünü olan K1 Silahlı İnsansız Hava Aracı’nın pazarlıklarını anlatıyordu.

K1, kent savaşlarında denenmiş, etkili bir silahlı hava aracıydı. O günlerde Cizre ve Silopi gibi ilçelerde yazdan beridir yapılan “handek direnişleri” yayılma eğilimi göstermişti. Türkiye’nin bu aracın peşinde olmasının nedeni de bu idi. Kent savaşında etkili olan K1 silahlı insansız hava aracını almak istiyordu. Ama İsrail ile süren siyasi gerilim nedeniyle iktidarını da riskte atmak istemiyordu. Haber bu silahın alımı için yapılan gizli ve de dolaylı pazarlığı anlatıyordu:


AKP halkı ve kamuoyunu Aldatmayı Sürdürüyor” dedikten sonra haber şöyle devam ediyordu:


Daha geçtiğimiz günlerde İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa’ya düzenledikleri baskında Erdoğan neredeyse savaş ilan edecekmiş gibi davranmıştı. Erdoğan’ın bu kükreyişi, tamamen sahte ve hedef şaşırtma amaçlıydı. Çünkü Erdoğan’ın Mescid-i Aksa’ üzerinden İsrail’e “saldırı” yaptığı saatlerde Türkiye Savunma Bakanlığı yetkilileri İsrail İHA’si K1 aracı almak için Brüksel’de bir otelde pazarlık görüşmeleri yapıyorlardı.

İsminin açıklanmasını istemeyen üçüncü bir ülke diplomatı, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin İsviçreli bir firma üzerinden İsrail İHA’sı K1’i almak için görüşmeler yaptığını söyledi. Görüşmelerin epeyce ilerlediğini belirten kaynak, tarafların sessiz bir şekilde bu işi halletmek istediklerini de belirtti. Aynı kaynak, Türkiye’nin ilk etapta 6 silahlı İHA K1 almak istediğini bildiğini, ama görüşmelerde 10 rakamının geçtiğini öğrendiğini de söyledi. Bu görüşmelerde İsrail’i temsilen birilerinin olup olmadığını bilmediğini belirten kaynak, İsviçreli firma ile Türkiye arasında İHA K1 uçakları için yapılan görüşmelerin ne zaman sonlanacağına ve devir teslim işinin zamanlamasına ilişkin net bir bilgiye sahip olmadığını da ekledi.”


Haber ne Türkiye, ne İsrail ve de İsviçre tarafından yalanlandı. Demek ki o gün böyle bir pazarlık vardı. Kamuoyunun tepkisinden korkan AKP, doğrudan İsrail’le ilişki kurmak yerine, aracı bir ülkeyi, İsviçre’yi seçmişti.


Ama bugün artık bir aracı ülkeye bile gerek görülmüyor. Sıkışan AKP her şeyde olduğu gibi İsrail konusunda da çark etmeye başladı.


Bu daha başlangıç. Türkiye çok farklı anlaşmalara girer ve çok farklı yapılar içinde yer alırsa buna şaşırmamak gerek. Çünkü Türkiye rotasını kaybetmiş bir halde, akıntıya kürek çekiyor.

Hayri Argav / Almanya