Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında merkeze çağırdığı diplomat, asker ve kamu görevlilerinden bazılarının “geri dön” çağrısına uymayarak Almanya‘da sığınma başvurusunda bulunması, Berlin ile Ankara arasında yeni bir gerilimin kapılarının aralanmasına yol açtı.

Alman hükümetinin bir soru önergesine verdiği yanıta göre, Türkiye’de Gülen hareketine yönelik başlatılan soruşturmalar sonrasında, 35 diplomatik pasaport sahibi Türk vatandaşı Almanya’ya sığınma başvurusunda bulundu. Bu kişiler arasında, diplomatlar, askeri ataşe ve aile üyelerinin bulunduğu belirtiliyor.

İptal ettiği diplomatik pasaportlar hakkında Almanya dâhil bütün ülkeleri, isim listelerini göndererek ilgili kişilerin herhangi bir dış temsilcilikle bağlarının kalmadığı konusunda bilgilendiren ve pasaportlarına el konulmasını isteyen Türkiye, sığınma başvurusunda bulunanların bu taleplerinin reddedilmesi beklentisi içerisinde. Ankara ilgili kişilerin “müttefiklik ilişkisi” gereği geri gönderilmesini istiyor. Ayrıca hakkında dava açılanlarla ilgili de resmi iade süreçlerinin başlatılması bekleniyor.



DW’nin edindiği bilgilere göre Berlin geri gönderme taleplerine soğuk bakıyor ve Türkiye ile bir krize yol açmayacak bir tavrın arayışı içerisinde. Sığınma başvuruları ile ilgili kararlar Federal Göç ve Mülteci Dairesi’nin (BAMF) yetki alanında. Ancak Federal Hükümet, BAMF’ın isteği üzerine Türkiye’deki gelişmeler ile ilgili bilgilendirme yapıyor ve kritik siyasi konularla ilgili olarak içişleri, adalet ve dışişleri bakanlıkları yetkilileriyle ortak istişarelerin ardından kararlar alınıyor.

Almanya arayış içinde

Almanya başvuranlara doğrudan sığınmacı statüsünün tanınmasından öte geçici çözümlerle koruma sağlayabiliyor. Bunlardan bir seçenek de “Duldung” olarak adlandırılan, geçici ikamet müsaadesi. Böylelikle siyasi ve hukuki bir anlam taşıyan mülteci statüsü verilmese de, başvuru sahiplerinin Almanya’da ikamet edebilmelerine imkân sağlanıyor.

Öte yandan Alman hükümeti, Türkiye’de insan hakları ihlallerinin önlenmesi,  yeniden demokratik hukuk düzeni işleyişine dönülmesi için de ikili düzeyde siyasi temaslarını sürdürüyor.

Hukuk devleti ihlalleri

 Alman yetkililer, Türkiye’de olağanüstü hal kapsamında atılan adımların yakından izlendiğini, işkence iddiaları başta olmak üzere adil yargılama hakkı ve bağımsız yargı gibi konularda ağır ihlaller nedeniyle Ankara’nın taleplerine yeşil ışık yakılmasının çok güç olduğunu aktarıyor.

Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişimine katılanların yargılanarak cezalandırılması ve demokratik hukuk devletinin korunmasına destek olunmasını istediği, ancak hukuk devleti ihlallerinin bu çabaları gölgelediği ve meşruiyetinin sorgulanmasına yol açtığı ifade ediliyor.

Almanya bu kaygılarını basın önünde tartışmak yerine, kapalı kapılar ardında ikili düzeyde diyalog yoluyla ele alma arzusunda. Federal Hükümet kaygılarını Devlet Bakanı Maria Böhmer’in önümüzdeki hafta Ankara’ya yapacağı ziyaret sırasında Türk hükümetine iletmeye hazırlanıyor. Bu ziyaret sonrasında da Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'in Ankara’yı ziyaret edebileceği belirtiliyor.

Kopp: İade zor

Almanya'da mültecilere destek veren en büyük sivil toplum örgütü olan Pro Asyl'ün Avrupa Sorumlusu Karl Kopp, Ankara’nın iade taleplerini değerlendirirken, Türkiye’nin şu aşamada bir hukuk devleti olduğunu söylemenin çok güç olduğunu belirterek, “Ne yazık ki birçok hukuk devleti ilkesi askıya alınmış durumda” dedi.

Kopp, “İşkence raporları, seçilmiş belediye başkanlarının gözaltına alınması, televizyon ve gazetelerin kapatılması tabii ki hukuk devleti ile çelişiyor. Ve işkenceye sıfır tolerans döneminin son bulup yeniden yapılır olması zaten iadelerin gerçekleşmesini imkânsız kılıyor” şeklinde konuştu.#

Suçu ne olursa olsun herkesin adil yargılama hakkına sahip olduğunun altını çizen Kopp, kimsenin işkence ve insanlık onuruna aykırı, kötü muameleye maruz bırakılamayacağına vurguladı.

Kopp, uluslararası hukukun bu kişilere koruma sağladığını söyleyerek, adil yargılama hakkına sahip olmayacakları, işkenceye maruz kalabilecekleri bilinenlerin de Türkiye’ye geri gönderilmeyeceğinin altını çizdi. Pro Asyl’ün Avrupa Sorumlusu, “Alman mahkemeleri ve AİHM’de böyle bir iadenin önlenmesi için çok güçlü nedenler mevcut“ şeklinde konuştu.

Şu anda Türkiye’den gelenlerin iltica başvurusunda bulunmaktan öte eğitim, burs ve iş bularak kalmaya öncelik vereceğini söyleyen Kopp, “Bu sürede Türkiye’de neler olduğunu görüp hareket etmeyi tercih ediyorlar. Sadece olağanüstü acil koruma ihtiyacında insanlar sığınma başvurusunda bulunuyor. Çünkü Türkiye’den gelenler aslında kariyer sahibi, ülkelerinin gelişimine katkıda bulunmak isteyenler var çünkü sığınmacı olmak çok keskin bir adım. Sürgünde olmak çok ağır… Çünkü bir akademisyen veya gazeteci ülkesinde üretken olmak istiyor dil nedeniyle bir diğer ülkede çok zor. Ama gerçek şu ki, ne yazık ki bu kişiler Türkiye’de de işlerini kaybediyorlar dolayısıyla pek seçenek kalmıyor” diye konuştu.

Türkiye güvenli ülke mi?

AB ile Türkiye arasındaki mülteci mutabakatı ve Türkiye’ye güvenli ülke statüsü verilmesini de değerlendiren Kopp, “Bu, güncel gerçekler ışığında tasavvur edilemeyecek bir ölçüsüzlük olur” dedi.

Kopp, “İnsan haklarına saygı duyulmadığı, on binlerce kişinin tutuklandığı, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün de duyurduğu gibi işkencenin yeniden başladığı, koruma tedbirlerinin askıya alınarak işkenceye açık çek verilen bir ülkeyi güvenli bir ülke olarak tanımlamanız artık zaten mümkün değil” görüşünü dile getirdi.

Bu yılın Ocak-Eylül döneminde Türkiye’den gelerek Almanya’ya iltica başvurusunda bulunanların sayısı 3 bin 793 oldu. 2015 yılında Almanya’ya iltica başvurusunda bulunan Türk vatandaşlarının sayısı bin 767 olarak kaydedilmişti.

DW/Değer Akal / Berlin