Mustafa Kuleli, "Gazetecilik Suç Değidir", "Türkiye'de basın özgürlüğü ve baskılar" konulu bir dizi toplantılar için Almanya'ya geldi. Kuleli, Stuttgart ve Braunschweig kentlerinden sonra Hamburg'da Alman Sendikal Birliği ( DGB) binasında düzenlenen toplantıda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

"Eğer bugün demokrasi mücadelesi verenlere destek verilmezse, ülkede iç savaş da dahil, çok kötü gelişmeler yaşanabilir. Hükümete yakın sivil grupların silahlandırıldığı haberleri gelmektedir"

TGS YÖNETİMİ OLARAK 'GEZİ KUŞAĞIYIZ'

Konuşmasında, Türkiye'de aktif 16 bin gazeteciden 1100'ünün TGS üyesi olduğuna yer veren, Kuleli, Gezi direnişi öncesi sendikaya üye sayısının 800 civarında olduğunu, sonraki zamanlarda ise, bu sayıda ciddi artış yaşandığını ifade etti. TGS yönetimini yaş ortalaması olarak geçmişe kıyasla genç ve "Gezi kuşağıyız“ diye tanımlayan Kuleli şunları söyledi: TV, İnternet ve haber merkezlerinde örgütlü ve yetkili sendikayız. Üyelerimiz arasında AKİT, TGRT, ATV-Sabah, Cumhuriyet, Hürriyet ve diğer gazetelerden gazeteciler bulunmaktadır. Sendika olarak, gazetecilerin haklarıyla ilgili sosyal,ekonomik ve hukuki destek veren bir kuruluşuz .

GAZETECİLER TUTUKSUZ YARGILANSIN

Ahmet Şık'tan, Nazlı Ilıcak'a kadar tüm gazetecilerin yazdıklarından dolayı tutuklu yargılanmasına karşıyız. Tutuklu gazeteciler için Cumhuriyet davasını örnek vermek gerekirse, 9 aydır tek bir kez hakim yüzü görmeyen gazeteciler şimdi 24 Temmuz'da başlayacak dava gününü bekliyorlar. Türkiye'de tutukluluk başlı başına bir işkenceye dönüşmüştür.

Silahlı olaylara bulaşmadıkları sürece tüm gazetecilerin haklarında iddia edilen suçlamalar ne olursa olsun, tutuksuz yargılanmaları gerekir.

TGS'nin kapatılma ile tehdit edildiğine de yer veren Kuleli, şunları söyledi:

Biz 10 yıl önce Ergenekon davasında yargılanan Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'lara da sahip çıktık. Daha sonraki KCK davası

olarak tanımlanan Kürt politikacıların tutuklanmasına da karşı olduk. Bugün de tutuklu gazeteciler ve Gülen hareketi davasında yaşanan hukuksuzluklara sessiz kalmıyoruz. Aradaki farklılık, geçmişte cezaevlerini ziyaret edebililirken, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası bu mümkün değildir. Günümüzde hükümet kendisine muhalif gördüğü herkesi susturmak istiyor.

ORTADOĞU'NUN BU HALE GELMESİNİN SORUMLUSU AB ÜLKELERİDİR

Kuleli konuşmasına şöyle devam etti:

AB için belki geç olabilir. Beş yıl önce Suriye'nin bugünkü halini kim düşünürdü. Avrupa'dan Şam'a gidip rahatça şampanya içenlerin yerinde bugün radikal islamcılar geziyor. Eğer yakın gelecekte Türkiye'nin de bu hale gelmesi istenmiyorsa ve Suriyeli mülteciler gibi karşınızda Türkiye kökenli mültecileri görmek istemiyorsanız, Merkel'i sıkıştırın ve Türkiye'deki demokrasi güçlerini destekleyin. Türkiye'de yaşananların asıl sorumluların başında Merkel'in izlediği „kaygılıyız“ politikasını gelmektedir. AB ülkeleri başta olmak üzere Merkel, 2007'den beri Türkiye'de yaşanlar için hükümete karşı hiçbir yaptırım uygulamadı. Ekonomik yardımlar ve silah satışları devam etti.

Sonradan AB üyesi olan Balkan ülkeleri için demokratik değerleri savunan ve bunu başaran AB, Türkiye'ye gelince zaman zaman „kaygılıyız“ şeklinde açıklamalarda bulundu ve ekonomik iliökilerden, ticarete, silah ve mülteci anlaşmalarına devam etti.

ALMAN HÜKÜMETİNE VE MERKEL'E BASKI YAPILSIN

Almanya'dan ne bekliyorsunuz? şeklinde bir soru üzerine de, "Alman hükümetine baskı yapılmalıdır. Merkel sıkıştırılmalıdır. Seçim yatırımı yapan ve çifte vatandaşlığı diline dolayan, Merkel eleştirilmelidir. Ortadoğu'nun bu duruma gelmesinin temel sebebi AB ülkeleridir. Bir takım planları olsa da bu oyun Erdoğan'ı aşar. Eğer bugün ülkedeki demokrasi mücadelesi verenlere destek verilmezse, ülkede iç savaş da dahil çok kötü gelişmeler yaşanabilir. Hükümete yakın sivil grupların silahlandırıldığı haberleri gelmektedir" dedi.

15 TEMMUZ'UN GÜLEN'Cİ SUBAYLAR TARAFINDAN YAPILDIĞNA ŞÜPHEM YOK

15 Temmuz darbe girişiminin Gülen'ci subaylar tarafından yapıldığına hiç bir şüphem yok diyen Kuleli, Gülen hareketi 70'li yıllardan beri tüm devlet kademelerine sızmış örgütlü bir kadro hareketidir. Almanya'da dinci bir yapılanma hükümette kadrolaşıyor olsa, Alman Anayasayı Koruma Dairesi ne yapardı? dedi.

GAZETECİLERİN FINANSAL KAYNAKLARI ŞEFFAF OLMALIDIR

15 temmuz sonrası Almanya'ya gelmek zorunda olan gazeteciler ile ilgili ne düşünüyorsunuz? sorusu üzerine de, eleştirel bir yaklaşımda bulunarak şöyle dedi: Tüm mağdurların sesi olmak istiyoruz. Ancak kamuoyundaki şu yargının da açıklığa kavuşması gerekir. Bu tür girişimlerin ardında Alman hükümeti veya Gülen hareketi mi var? sorusu açıklığa kavuşmalıdır. Kim bunlara finansal destek sunmaktadır?. Bunlar şeffaf olmadığı sürece haklılığınız gölgelenebilir.