Münih'te yayımlanan Süddeutsche Zeitung Türkiye'deki anayasa değişikliği referandumundan çıkan sonuçları ele alıyor. Gazetenin yorumu şöyle:

"Türkiye derin bir bölünme içinde, tıpkı Donald Trump'ın ABD'si gibi. Bu durum şimdiye dek hiç bu kadar net görülememişti. Türkiye'de seçimlere dair yolsuzluk suçlamaları ortadan kalkmadıkça, bu zaferde hükümet darbesinin kokusu kalacaktır. Açık konuşmak gerekirse, bu referandum Olağanüstü Hal koşulları altında, medyanın engellendiği, muhalif politikacıların tutuklandığı, Cumhurbaşkanı'na muhalif herkesin gözünün korkutulduğu bir ortamda yapılmamalıydı. Anayasa değişikliği ve Erdoğan'ın totaliter güce kavuşması ile Türkiye bir zamanlar izinden gittiği Batılı örneklere veda ediyor. Ortadoğu ve Kafkaslarlar'daki iktidar örneklerine dahil oluyor.”

Berlin merkezli Tagesspiegel gazetesinin aynı konudaki yorumundaysa şu satırları okuyoruz:

"Hemen farklı görüşlere sahip kesimlerden, Türkiye ile halihazırda ağır aksak ilerleyen AB üyelik müzakerelerinin tamamen durdurulmasından yana söylemler yükselir oldu. Otokrat Erdoğan'a sert çıkalım, onu kapı dışarı edelim sesleri geldi: Bazıları 'Avrupalıların terbiyesizliklere' o kadar tahammül etmelerinin ardından bu tür bir yanıtın uygun olduğunu düşünüyor. Ancak bu yine de yanlış olur. Çünkü Türkiye sadece Batı birliğinin ortağı değil aynı zamanda kolay kolay vazgeçilemeyecek güvenlik yapısının da bir parçası. Ayrıca Avrupa devletlerinin ekonomik partneri konumunda da. Unutulmaması gereken bir diğer konu ise kuşaklardır milyonlarca Türk'ün Almanya'da yaşıyor olması. Türkiye'ye şimdi aniden sırt çevirmek bu kişileri bir çatışmanın ortasına atmak olur. Ki bunun kimseye bir faydası olmaz, aksine büyük zararı olur."

Frankfurter Allgemeine Zeitung ise referandum sonuçlarını Türkiye - AB ilişkileri açısından yorumluyor. Yorumda şu satırlar dikkat çekiyor:

"Avrupalılar yeni bir realiteyi kabul etmeli ve zaten sadece komediden ibaret olan Türkiye ile üyelik müzakerelerini gerçekten kesmeli. En azından bunu. Evet Avrupa Birliği, NATO üyesi Türkiye ile sağlam ve sıkı ilişkilere sahip olmayı önemsiyor. Ancak sıkı ve sağlam ilişki Türkiye'nin AB üyesi olma eşiğinin altında da mümkün olabilir. Belki de İngiltere ile gelecekte kurulacak ilişki buna bir örnek teşkil edebilir. Türkiye'nin AB üyeliği zaten başından beri tartışmalıydı. Bunun dışında şu da düşünülmeli: Batı Avrupa'da yaşayan Türklerin büyük çoğunluğu, yani özgür, demokratik, ulusalcılığın sarhoşluğuna kapılmayan bir toplumda yaşayabilen ancak Türkiye için otoriter rejimi isteyen insanlar Erdoğan'ın tek adam sistemini onayladı."

Nürnberger Zeitung'un aynı konudaki yorumundaysa şu satırları okuyoruz:

"Erdoğan her zaman kutuplaştırmış, hedefine ulaşmak için bir 'düşmana' ihtiyaç duymuştur. Ancak şimdi Türkiye'de ve yurt dışında kendi halkını hiç olmadığı kadar derinden bölmüş oldu. Hatta bazıları bir iç savaş tehdidinden bile bahsediyor. Almanya'daki Türkler ve Türk kökenliler bu olası sonuçların bilincinde mi? Bu devlet (Almanya) Türkiye'nin kendi içindeki tartışmalarının buraya taşınmasına izin vermez ve veremez de. Ancak yine de böyle bir durumun ortaya çıkması halinde Erdoğan taraftarlarına Türkiye'ye geri dönme çağrısında bulunacaklar sadece AfD'li siyasiler olmayacaktır."(DW)