Büyükada'da tutuklanan aralarında Alman Peter Steudtner ile İsveçli Ali Gharavi'nin de bulunduğu 8'i tutuklu 11 insan hakları savunucusu ilk kez hakim karşısına çıktı.

Duruşmada sanıkların savunmalarının dinlenmesinin ardından mütalaasını açıklayan savcı, Alman vatandaşı Peter Steudtner ve İsveç vatandaşı Ali Gharavi'nin de bulunduğu 7 sanığın şartlı tahliye edilmelerini istmişti. Ancak mahkeme heyeti 8 tutuklu sanığın tümünün serbest bırakılmalarına karar verdi. Sanıklardan sadece Özlem Dalkıran ve Veli Acu'nun şartlı tahliye edildikleri bildirildi. 

Bu durumda adli kontrol şartı konulmayan Steudtner ve Gharavi'nin ülkelerine dönme şansı bulunuyor. Mahkeme heyeti ayrıca Taner Kılıç'ın dosyasının da Büyükada davası ile birleştirilmesine karar verildi. Ancak Kılıç'ın başka bir dosyadan tutukluluğu devam ediyor. 

Mahkeme heyeti bir sonraki duruşmayı ise 22 Kasım'a erteledi. 

Sanıkların tümü duruşmaya katıldı 

İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde görülen duruşmada, tutuklu olan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, Yurttaşlık Derneği üyeleri Özlem Dalkıran ve Nalan Erkem, İnsan Hakları Gündemi Derneği üyeleri Veli Acu ve Günal Kurşun, yabancı eğitmenler Alman Peter Steudtner ve İsveçli Ali Gharavi ile tutuksuz yargılanan Eşit Haklar İçin İzleme Derneği Genel Koordinatörü Nejat Taştan ve Hak İnisiyatifi Temsilcisi Şeyhmuz Özbekli hazır bulundu. 

İzmir’de tutuklu bulunan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç ile Sincan Cezaevi’nde bulunan Kadın Koalisyonu’ndan İlknur Üstün ise SEGBİS ile duruşmaya bağlandı. 

İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmayı CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Direktörü Emma Sinclair-Webb’in yanı sıra TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu da takip etti. 

“Gizli toplantıya tanınmayan kişi alınmaz”

İddianamenin okunmasının ardından ilk savunmayı, Yurttaşlık Derneği üyesi Özlem Dalkıran yaptı. Dalkıran, toplantının gizli değil, kapalı olduğunu belirterek “Gizli toplantıya tanınmayan kişi alınmaz. Dışarıdan hiç tanımadığımız tercüman kiraladık. Toplantı otelin en kalabalık yerinde yapıldı” diye konuştu. Dalkıran, insan hakları kuruluşlarının bilgi gizlemediğini, aksine ifşa ettiğini ancak hakları ihlal edilen mağdurların bilgilerinin ele geçmemesi için tedbir almak zorunda olduklarını dile getirdi. Bir toplantıya katıldıkları için suçlanamayacaklarını söyleyen Dalkıran, “Hayatım boyunca silahlanmaya karşı kampanyalar yürüttüm. Bugün silahlı örgüt üyeliği ile suçlanıyorum” diyerek beraatini talep etti. 

Mahkeme heyeti, duruşma boyunca toplantının yapıldığı otelin parasının nasıl ödendiğini ve toplantının nasıl finanse edildiğini sordu. Avukatlar heyete, toplantının sıradan bir toplantı olduğunu anlattı. 

“Temel haklarım ihlal edildi”

Peter Steudtner

Alman eğitmen Peter Steudtner, 20 yıldan fazla süredir eğitimci ve kolaylaştırıcı olarak çalıştığını, çalışmalarının insan hakları ve şiddetsizlik odaklı olduğunu ve strese müdahale ile travmayla başa çıkma konusunda çalıştığını söyledi. Daha önce Türkiye’de herhangi bir organizasyona katılmadığını dile getirerek bugüne kadar hiçbir terörist örgütü destekleyici çalışmalarda bulunmadığını söyledi. 

Deutsche Welle'nin haberine göre savunmasını İngilizce yapan Steudtner’ın konuşmasının Türkçe’ye çevrilmesi sırasında sıkıntı yaşandı. Avukatlar, yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için arada müdahale etmek zorunda kaldı. Alman eğitmen, günümüzde dijital dünyadaki olması tehlikelere dikkat çekerek “Bugün herkes tehdit altında. İnsan hakları savunucuları hem hem duygusal hem dijital stres altında” dedi. 

Steudtner, Büyükada’daki çalıştaya bir diğer eğitmen müsait olmadığı için tesadüfen katıldığını, hakkındaki bilgilerin Türkiye’deki bazı medya kurumlarında önyargılı bir şekilde aleyhinde kullanıldığını, temel haklarının ihlal edildiği ve Türk adalet sisteminin haklarını korumak için başvurusuna rağmen bir şey yapmadığını dile getirdi. 

“Karakolda ajan olduğum söylendi”

Peter Steudtner, polisin otele baskın yaptığı sırada adını bağırdığını, bunun nedenini hala bilmediğini ifade ederek “Karakolda bilgi işlem uzmanı olarak çok fazla bildiğim söylendi. Planımın çok daha farklı olduğu ve ajan olduğum söylendi” diye konuştu. Terör örgütüne destek vermenin çok ciddi bir suç olduğunu söyleyen eğitmen, “Terör örgütlerinin isimlerine bakınca sadece iki tanesini bildiğimi fark ettim, diğerleri bana tamamen yabancı” dedi. İddianamede yer alan delillerin kendisiyle nasıl ilişkili olduğunu anlayamadığını belirten Steudtner’e ayrıca, CHP tarafından düzenlenen Adalet Yürüyüşü’nü bilip bilmediği soruldu, eğitmen ise bilmediğini söyledi. 

“Fon başvurusu yasaldır”

Kadın Koalisyonu’ndan İlknur Üstün, kadın hakları alanında çalışmalar yaptığını ifade ederek, “Bütün bu çalışmalarda her bir noktayı tespit ederek çeşitli raporlar yazdım. Dişimiz tırnağımızla topladığımız veriler sadece kendimiz için değil, herkes için bir kaynak oluşturdu” dedi. Üstün, çalışmalarının terör örgütleriyle bağdaştırılmasının imkansız olduğunu söyleyerek, “Ben bu çalışmaları kadın ve insan hakları örgütleriyle, milletvekilleriyle yaptım. Fon başvurusu yasaldır. Adalet bakanlığı da diğer kamu kurumları da kullanır. Burada suç oluşturacak bir şey yok” dedi. Duruşmaya Ankara’dan bağlanan Üstün savunmasını, “Bugüne kadar vermiş olduğum kadın hakları ve insan hakları mücadelesinin arkasındayım” diyerek bitirdi.

“Pişman olacağım hiçbir şey yapmadım”

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, toplantının sosyal medyadan duyurulmamasının gizli olduğu anlamına gelmeyeceğini söyleyerek, “Ankara’da yetkililerle de görüşüyorum ama onu da sosyal medyadan duyurmuyoruz” dedi. Eser, etkin pişmanlıktan yararlanmak istemediğini dile getirerek, “Çünkü pişman olacağım hiçbir şey yapmadım. İnsan hakları savunucusu olarak yapmam gereken şeyleri yaptım” diye konuştu. 

“Hayvan gibi hissettim"

İsveç vatandaşı eğitmen Ali Gharavi savunmasına, “Öncelikle bu oturum için teşekkür ederim. Kaç gündür karanlıkta hissediyorum kendimi. Karşımda dinleyecek biri var” diye başladı. Gharavi, gözaltına alındığı zaman hakkındaki suçlamalar konusunda bilgi verilmediğini, tercüman sağlanmadığını söyledi. İsveçli eğitmen, gözaltındayken iki sivil polis tarafından bir aracın arkasına koyularak hastaneye götürüldüğünü ancak gidene kadar nereye götürüldüğünü bilmediğini ifade ederek, “Yol boyunca hiç konuşmadılar. Kendimi hayvan gibi hissettim” dedi.
 
İnsan Hakları Gündemi Derneği üyesi avukat Günal Kurşun 8 metrekarelik yerde 13 gün boyunca 5 kişi ile gözaltında kaldığını, bir arkadaşıyla arasındaki borç ilişkisinin dosyada delil olarak gösterilmeye çalışıldığını söyledi. 

“Şiddetle mücadele eden insanlarız”

Tutuklu avukat Nalan Erkem, toplantı boyunca Instagram adlı platformdan otelin ismiyle beraber fotoğraflarını da paylaştığını dile getirerek, “Bu nasıl gizli toplantı” diye sordu. Tedaviye erişim hakkının kısıtlandığını belirten Erkem, “Bizler hayatımızın bütün aşamalarında şiddetle mücadele eden insanlarız” diyerek iddianamede somut delil olmamasına karşılık neden tutuklu olduğuna bir avukat olarak anlam veremediğini dile getirdi.

“İçeride 18 kilo verdim”

İnsan Hakları Gündemi Derneği üyesi Veli Acu, gözaltına alındıktan sonra delillerin yaratılmaya çalışıldığını savunarak, “112 gündür tutukluyum. Bu süreçten öğrendiğim artık hayatta daha temkinli olmak. Burada yardım etme duygum yargılanıyor” diye konuştu. Acu ayrıca sol gözünün protez olduğunu, tek başına bakım yapamadığını da dile getirerek, “Hastaneye kontrole gidemiyorum. İçeride 18 kilo verdim. Eşim 10 gün sonra doğuracak, gebeliği riskli” dedi.