12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası dönemin yakın tanıklarından, Devrimci Yol eski yöneticilerinden ve Taraf gazetesi yazarı, Amerika'da yaşayan Prof. Taner Akçam'ın yazdığı MHP ile ilgili 'Bilirkişi Raporu'nun tam metnine yer veriyoruz. 

12 Eylül öncesi Maraş, Malatya ve Çorum olmak üzere birçok kentte MHP organizeli kanlı katliamlar yaşanmış ve bu partinin militanları tarfından Türkiye'nin birçok yerinde aydınlar, gazeteciler, profesörler ve öğrenciler düşüncelerinden dolayı hunharca katledillmişlerdi. TBMM'de grubu olan MHP tarafından geçmişe yönelik en küçük bir yüzleşme ve muhasebe yapılmamıştı.  

TANER AKÇAM'DAN MHP İLE İLGİLİ 'BİLİRKİŞİ RAPORU'


Prof. Taner Akçam tarafından üç madde olarak ifade edilen ve Hamburg Yeşiller Partisi için yazılan raporda MHP'nin 1980'li yıllardaki gibi olmadığı, özellikle de 2000 yılları sonrası AKP ve CHP gibi 'sıradan bir parti' olduğuna yer veriliyor.

BİLİRKİŞİ RAPORU NEREDEN ÇIKTI?

Kamuoyunda son üç haftadır gündemde olan olay Hamburg Türk Toplumu başkanı ve Yeşiller Partisi adayı Nebahat Güçlü'nün 15 Şubat eyalet seçimleri öncesi MHP'nin yurtdışı teşkilatı Türk Federasyonu tarafından düzenlenen "Kültür ve Ülkü Şoleni" toplantısına partisinden izinsiz olarak katılmasıyla başladı. Aşırı sağcı ve milliyetçi çevrelerin oyuna ihtiyacımız yok açıklaması yapan Yeşiller, Güçlü'yü bu davranışından dolayı uyardı. Gittiği adresin Bozkurtlar olduğundan haberdar olmadığını açıklayan Güçlü'ye inanılmadı ve "adaylıktan çekil" denilerek üyeliği donduruldu. Bunun üzerine atağa geçen Güçlü, Prof. Taner Akçam'la konuyla ilgili rapor yazması konusunda görüşür ve 13 Şubat tarihli Taner Akçam imzalı 'Bilirkişi Raporu' yazılır.

'NE ŞERİAT NE DARBE' DİYEN ALEVİLER VE CHP DARBE ÇAĞRICILARI OLARAK GÖSTERİLİYOR

"2000′li yıllarda, Türk siyasetine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin darbe yapma girişimleri damgasını vurdu.(...)  Bu dönemde Türkiye’nin laik ve ilerici olarak bilinen kesimleri (örneğin Aleviler) ve politik partileri (özellikle Cumhuriyet Halk Partisi) Darbe çağrısı yapan Cumhuriyet Mitinglerinin en büyük destekçileri olurlarken, MHP tabanını bu çatışmanın dışında tuttu. Ve bu nedenle, Ergenekon adlı örgüt MHP lideri Bahçeli’yi devirmek için planlar yaptı. Bu planlara Ergenekon iddianamesinde yer verildi."

 HDP MHP'DEN ÖZÜR DİLEDİ

Akçam, Yeşiller Partisi için hazırladığı MHP raporunda konuyu 3 örnekle ele aldı. MHP’nin 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren AKP ve CHP gibi sıradan bir parti olduğuna dikkat çeken Akçam, 1990’lı yıllarda şehirlerde Kürt-Türk savaşı çıkmamasını MHP’nin olumlu tavrına bağladı. 2000’li yıllarda MHP’nin kendisini “darbe çağrıları”nın dışında tuttuğunu belirten Akçam, 2014 yılı Ekim ayındaki Kobani olayları sırasında MHP’nin yapıcı tutumu nedeniyle HDP’nin MHP’ye teşekkür ettiğini açıkladı.

Akçam, raporun son bölümünde MHP’ye ilişkin şunları söyledi: “Tekrar etmek isterim ki, eğer Türkiye 1990′lı ve özellikle de 2000′li yıllarda, iç savaşa da yol açabilecek bir şiddet ortamına sürüklenmemiş ise, MHP’nin bu konudaki ısrarlı tutumunun özel bir yeri vardır. Görüşlerini beğenmeyebiliriz, fakat parti sivil demokratik normlara uyan ve saygı gösteren her hangi bir partiden farksızdır. Ve hatta, eğer geçmişi de düşünülürse, Türkiye’de bu özelliği ile diğer partilerden daha da sorumlu davranmaktadır.

İşte Prof. Dr. Taner Akçam'ın 'Bilirkişi Raporu':

Sayın Nebahat Güçlü, şahsıma Yeşiller Partisi Hamburg tarafından kendisine karşı partiden ihraç davası açıldığını bildirdi. Gerkçe olarak sayın Güçlü’nün Almanya’da “Kuzey Almanya ve Hamburg Türk Federasyonu adlı kurumun düzenlediği bir kültür toplantısına katılmış ve burada Yeşiller Partisinin seçim programı çerçevesince – özellikle entegrasyon ve eğitim – konusundaki görüşlerini anlatan bir konuşma yapmış olması gösteriliyormuş. Yeşiller Partisi MHP’ye (Milliyetçi Hareket Partisi) yakın olarak bilinen bu kurumu “fanatik, ırkçı ve aşırı sağcı” olarak değerlendiriyor ve sonuç olarak sayın Güçlü’yü toplatılarına katılımından dolayı partiden ihraç etmek istemekteymiş. Kendisi benden profesör sıfatıyla bu kurumun ve kuruma yakın olarak bilinen MHP Partisi hakkında görüş bildirmemi rica etti. Bu ricayı burada yerine getiriyorum.   Olayı ve ilgili haberleri duyunca, önce “kötü bir şaka” olarak telakki ettim. Çünkü, bu atma girişimi, eğer ciddi bir bilgi eksikliğinin sonucu değilse ancak kötü bir 1 Nisan şakası olarak telakki edilebilir. Güçlü’yü Partiden atmak isteyenleri “bilgi eksikliği” ile suçlamak istemem. Ama anladığım kadarıyla bu kararın arkasında hala 1960 ve 70′li yıllardaki Türk siyasal hayatının parametreleri etkin. Bu kararı alanlar 1980 Askeri Darbesi sonrası Türk siyasal hayatının geçirdiği evrimden habersiz görünüyorlar ve özellikle de MHP’nin 2000′li yıllarda izlediği siyasi çizgiyi bilmiyorlar. Yine anladığım kadarıyla, MHP ve bu partinin Almanya’daki uzantıları NDP veya benzeri Neo-Nazi gruplarla eş tutuluyor ve Güçlü’ye tavır bu temelde alınıyor. Oysa, Türk siyasal hayatını yakından takip edenler bilirler ki, 1980′li yılların ikinci yarısından sonra, Türk siyasal hayatının normalleşmeye başlaması ile birlikte, MHP son derece sıradan bir [bürgerliche] parti haline geldi. Onu elbette siyasi görüşleri itibarıyla öteki partilerden ayırabilirsiniz ama o kadar… Bu “sıradan parti” haline gelme konusunda bir çok örnek verilebilir. Sadece üç örnekle yetineyim. Örneklerimin anlaşılabilmesi için bir hususun bilinmesi gerekir; burada kullandığım “sokağa çıkmak” tabiri, izinli gösteri yürüyüşü ve toplantı düzenlemekle ilgili değildir. Kastedilen, “sivil direnişin” ötesinde, binalara ve insanlara yönelik şiddet kullanmayı da içerek şiddet eylemleridir:

Birinci örnek: Özellikle 1990′larda PKK, Türk Devleti ile girdiği savaşı Batı illerine de yaymak istiyordu. Bu nedenle büyük metropollerde Alış-veriş merkezleri yakmak vb. bir dizi eylemle, Türk-Kürt savaşını teşvik etmeye çalışıyordu. Kürtlere yönelik ırkçı ve nefret dolu duyguların arttığı bu yıllarda, MHP tabanına sahip çıkarak, onların sokağa çıkmasına engel oldu. Özellikle Ege Bölgesinde, (Türkiye’nin Batı illerinde) Kürtlere karşı ırkçı ve şöven saldırılar olduğu dönemlerde Parti kendisini bu saldırıların dışında tutmaya özel bir gayret gösterdi. Bu eylemlere ama Parti tabanının ve bazı üyelerinin katıldığı iddia edilebilir. Fakat bu iddia o dönem faaliyet gösteren, sağ ve soldaki tüm siyasi partiler için geçerlidir. Eylemleri yapanlar, tüm partilere mensup milliyetçiler idi. Ve ama önemli olan MHP ve diğer tüm parti merkezlerinin dikkatli tutumu nedeniyle çatışma bir iç savaşa dönüşmedi. Zaten, PKK daha sonra kendisi de bu eylemler ile arasında mesafe koydu. Fakat şurası çok açık ki, PKK-Devlet çatışması, Devlet içindeki karanlık güçler tarafından çok istenmesine rağmen, eğer bir Türk-Kürt sivil savaşına dönmemişse bunda MHP’nin de kısmi bir payı vardır.

İkinci örnek: 2000′li yıllarda, Türk siyasetine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin darbe yapma girişimleri damgasını vurdu. Özellikle şu anda iktidarda partisi olan AKP’nin, 2002′de iktidar olması ile birlikte bu darbe girişimleri hız kazandı. Türk Silahlı Kuvvetleri bu darbe örgütlenmesini 3 farklı kanaldan yürütmeye çalıştı. Birincisi, Kürt bölgelerinde faili meçhul cinayetler işlemek; ikincisi en son Hrant Dink cinayetinde tepe noktasına ulaşan politik assassiantion’lar yapmak ve üçüncüsü Cumhuriyet Mitingleri olarak bilinen kitlesel gösteriler düzenlemek. Darbe plancıları, eylemlerinin büyük bir kısmını, Ergenekon olarak bilinen yarı-gizli örgütü aracılığı ile yaptı. Bu dönemde Türkiye’nin laik ve ilerici olarak bilinen kesimleri (örneğin Aleviler) ve politik partileri (özellikle Cumhuriyet Halk Partisi) Darbe çağrısı yapan Cumhuriyet Mitinglerinin en büyük destekçileri olurlarken, MHP tabanını bu çatışmanın dışında tuttu. Ve bu nedenle, Ergenekon adlı örgüt MHP lideri Bahçeli’yi devirmek için planlar yaptı. Bu planlara Ergenekon iddianamesinde yer verildi.

Üçüncü örnek: 2014 Ekim ayında, Kobani çatışmaları sırasında, HDP (pro-Kurdish party), Kürtleri izinsiz sokak eylemlerine davet etti ve bu davetin sonucu 50′nin üzerinden vatandaş hayatını kaybetti. Parti yöneticileri daha sonra yaptıkları bu çağrı nedeniyle özür dilediler ve hata yaptıklarını kabul ettiler. HDP’nin önde gelen bazı politikacıları, özür dilerken ayrıca MHP’ye de, provokasyona gelmediği ve kendi üyelerini sokağa çıkartmadığı için teşekkürler ettiler. Bu örnekler artırılabilir. Ama özeti şudur ki, MHP her hangi bir demokratik rejimde yer alan sıradan bir partidir. Eğer demokrasi, kanunların egemen olduğu ve herkesin kural ve kurallarına uymak zorunda olduğu bir rejimin adı ise, Türkiye’de bu rejimin gereklerine en uygun davranan partilerden birisi de MHP’dir. Burada, özellikle altı çizilmesi gereken husus, Türkiye’de demokratik sistemin kurum ve kurallarıyla tam olarak oturmamış olmasıdır. Ve hemen hemen tüm politik partiler, ellerine fırsat geçtikçe bu kurum ve kurallara aykırı hareket etmekten çekinmemişlerdir. Eğer bu kurallara hangi parti daha çok riayet ediyor biçiminde bir test yapılırsa, MHP muhtemel bu testi başarı ile geçecek partilerden birisidir. MHP’nin görüşlerini beğenmemek hakkına sahibiz. Sonuçta aşırı milliyetçi ve sağcı bir partidir. Fakat parti bu görüşlerini, Devlet içindeki gizli odaklardan veya diğer siyasi partilerden, aksi yöndeki tüm davet ve kışkırtmalara rağmen, demokratik rejimin kuralları içinde hayata geçirmiştir ve geçirmektedir. Bu konuda, Türkiye’deki tüm diğer partilerden, özellikle 1970′li yılların tecrübeleri nedeniyle, daha da titiz davranmaktadır. Bunun aksini iddia edecek kişi, ispatını da beraberinde getirmek zorundadır. Tekrar etmek isterim ki, eğer Türkiye 1990′lı ve özellikle de 2000′li yıllarda, iç savaşa da yol açabilecek bir şiddet ortamına sürüklenmemiş ise, MHP’nin bu konudaki ısrarlı tutumunun özel bir yeri vardır. Görüşlerini beğenmeyebiliriz, fakat parti sivil demokratik normlara uyan ve saygı gösteren her hangi bir partiden farksızdır. Ve hatta, eğer geçmişi de düşünülürse, Türkiye’de bu özelliği ile diğer partilerden daha da sorumlu davranmaktadır. Nitekim, Kürt hareketinin temsilcileri de MHP ile sürekli bir diyalog içinde olmaktan, sorunları MHP ile tartışmaktan çekinmemişlerdir. Hatta buna özel bir önem vermişlerdir. Özetle, Nebahat Güçlü’nün, MHP’ye yakın olanKuzey Almanya ve Hamburg Türk Federasyonu kuruluşunun toplantısına gitmesi ve konuşma yapması cezalandırılması değil, takdir edilmesi gereken bir eylemdir. Aksi, söylediğim gibi, kötü bir şakadan öteye gitmez. Hatanın bir an önce düzeltileceğini ümit etmekteyim".