Berlin'de yayımlanan Die Welt gazetesi sağ popülist partilerin Avrupa Parlamentosu seçimlerinden güçlenerek çıkmasını şu sözlerle yorumluyor:

“Avrupa'da kokuşmuş bir şey var. Ve büyük Avrupa parti bloklarından siyasetçilerin tepkisi sorunun nerede yattığını ortaya koyuyor. Her iki tarafın açıklamalarına göre popülistlerin gücünü dikkate alarak, birlikte daha sıkı çalışmak şart. Bunun anlamı şu: Kuruluş olarak safları sıklaştıralım ve kulaklarımızı tıkayalım. Martin Schulz ve Jean-Claude Juncker Avrupa'nın geleceğinin aralarından birinin Avrupa Birliği Komisyonu başkanı olmasına bağlı olduğunu sanabilir. Gerçekte ise Avrupa'nın geleceği siyasetin sunduklarına bağlı: Dış politik güvenlik, ortak ve dayanışmacı bir enerji politikası, nihayetinde ekonomik büyüme, istihdam ve daha fazla demokrasi. Bu hedeflere hizmet eden manalıdır; bunlara aykırı olansa Avrupa coşkusuyla dolsa bile anlamlı olmayacaktır.”

Münster'de yayımlanan Westfälische Nachrichten gazetesi İngiltere'de sağ popülist UKİP'in Fransa'da aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin Avrupa seçimlerinde sandıktan birinci parti olarak çıkmasını şu sözlerle yorumluyor.

“Görünüşe göre Paris ve Londra, Berlin'den çok uzak. Fransa ve İngiltere bir siyasi depremin sonuçlarıyla mücadele ederken Berlin'de Başbakan Angela Merkel ve Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel Avrupa Birliği'nde yönetici mevkilerin pazarlığını yapıyor. Siyasete olan ilgisizliğe neden şaşırıyoruz ki? Avrupa Birliği Komisyonu'nun güçlü bir başkana ihtiyacı olduğu ortada. Ama Avrupa'nın artık insanî bir çehreye de ihtiyacı var. Radikal partilerin başarısı kulakları tırmalayan bir uyarı işareti: İnsanların başka dertleri var. İşsizlik ve katı tasarruf operasyonlarının yarattığı sosyal kırılmalar kıtayı sarstı. Şimdi vatandaşların Avrupası düşüncesini idrak etmenin tam zamanı.”

Ludwigshafen'da yayımlanan Rheinpfalz gazetesi Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin seçim başarısını şu şekilde değerlendiriyor:

“Ulusal Cephe'nin başarısını şiddetli ama geçici bir protestonun ifadesi olarak değerlendirirken biraz sakınmak lazım. Bunun için kriz çok çarpıcı, halk ile siyasi sınıf arasındaki yabancılaşma ileri düzeyde. Ulusal Cephe uzun süreden beri yabancı düşmanı şiarlarla ya da grotesk bir biçimde yükseltilmiş milliyetçilikle ilgisi olmayanlar için de seçilebilir bir parti. Bu durumu daha iyi kılmıyor daha da zorlaştırıyor. Ulusal Cephe'ya daha fazla zemin vermeme kaygısıyla diğer partiler iç politikada, dış politikada ve Avrupa politikalarında şiar ve konseptlerinin bazı bölümlerinde değişikliğe gidecektir. Ancak bu siyasi kabuk değiştirmenin başarılı olacağı ve görülebilir bir zaman içerisinde Ulusal Cephe'nin beslendiği damarı kurutacağı son derece şüpheli.”

Frankfurter Allgemeine Ukrayna'da “Çikolata Kralı” olarak bilinen milyarder işadamı Petro Poroşenko'nun seçim zaferini şöyle yorumluyor:

“Petro Poroşenko Ukrayna devlet başkanlığı seçimlerinde güçlü bir temsiliyet elde etti. Seçimleri siyasi açıdan uzun süredir bölünmüş ülkenin, sadece Batı tarafında değil Doğu'nun geniş kesimlerinde de kazandı. Önünde duran ödev, yolsuzluk tarafından kemirilmiş olan, etkisiz Ukrayna devletinin bir nevi yeniden kuruluşu. İdare, yargı ve polisin temelden yenilenmesi gerekiyor ancak şimdiye kadar buralarda etkili olmuş aynı insanlarla. Ve bunu devletin iflası tehlikesi sürerken ve hükümet serbest düşüş halinde bulunan ekonomiyi istikrara kavuşturmak için zaten yoksul Ukraynalılardan hiç de popüler olmayan tedbirler beklerken yapması gerekiyor. Bu dostane komşuları olan barışçıl bir ülkede bile çok zor.”