Yağmur ertesinde toprak altından fışkıran karıncalar gibiydiler bugün yine! Şehir merkezine yönelen her sokaktan-caddeden, otobüs duraklarından fışkırıyorlardı adeta. 10 yaşından 20 yaşına; binlerce genç belediye binasının önünde toplandı. Abartısız, “iğne atsak yere düşmez”, tıkış tıkış karınca gibi, “Cuma Boykotları”na devam ettiler.

Ellerinde; “dünya bir banka olsaydı, onu çoktan kurtarmıştınız”, “neoliberal dünyanızı istemiyoruz”, “hangi dünyada yaşamak istersiniz? Plastikten, karbonmon-dioksitten, atom atıklarından ya da sadece ölümden ibaret bir dünyada mı?” ve “kâr”ın çeşit çeşit formüle edildiği plaketleri vardı. Yüzlercesi: Kendi yaratıcılıklarıyla çizdikleri resimlerle birlikte, gazete manşetlerinden topladıkları hava kirliliğinin doğaya verdiği zarar haberlerini sıralamıştı. Hem de gazete ismini ve haberin yayınlandığı tarihi vererek. Üşenmeden, ne emekler harcamıştı hepsi!

Konuşmaları dinlerken gözleri; çocukluğun-gençliğin en samimi acılarıyla bakmaktaydı. Hoş izin vermezler ya, o samimi gözlerinden öpesim geldi hepsini. Tanıdığım çocukları sıkıca kucaklamakla yetindim...

Kâr hırsıyla dünyanın talan edildiğini, okullarda verilen eğitimden de öğreniyorlardı. Ve bu kâr hırsına, dünya bilgilerinin en yalın haliyle karşıydı hepsi. “Okula gelin, hafta sonu eyleminizi yapın” diyenlere cevapları: “Bize nefes alabileceğimiz bir dünya bırakmayacaksınız. Nefes alabileceğimiz bir dünya sağlamayacaksanız, bize neden doğayı koruma dersleri veriyorsunuz? Verdiğiniz bilimsel bilgileri, hayatımızda uygulamak istiyoruz” oldu.

Radyolar, televizyonlar, tüm medya onların; “Cuma günleri okula gitmemek yerine, başka bir gün bu protestoyu yapabileceklerini” tartıştırıp durdu. Öyle ya! Yasalara göre yürüyüş yapmak serbestti, ancak okula gitmek de bir sorumluluktu. Yasalara göre (3 VOGSV- Befreiung und Beurlaubung, Abs. 2); okula gelinmediği güne ilişkin ailelerin imzalı gerekçe bildirmesi zorunluydu. Medya, onların taleplerinden çok bunu tartıştırıp durdu.

Oysa onlar, bunu özellikle “okul boykotu” olarak adlandırdılar. Çünkü 20 Ağustos 2018’de, İsveç’ten “Friday For Future” hareketinin startını veren Greta Thunberg, Stockholm’deki Meclis Binası önünde; “Sistem bu durumu değiştirmeyecekse, sistemin değişmesi lazım” diyerek ilk “ders boykotu” adımını atan olmuştu.

Bugün 75 ülkede ve yaklaşık 860 protestodan oluşan bir “genel öğrenci boykotu” gerçekleştirildi. Onlar; bu kâr sistemi değişmedikçe; doğanın korunamayacağını, doğanın kirletilmesiyle oluşan iklim değişikliklerininin, bunların yolaçtığı doğal afetlerin engellenemeyeceğini bilerek yürüdüler.

Peru’dan Almanya’ya, Afrika’dan Amerika’ya; tertemiz, taptaze, henüz yaşam yolunun başında olan öğrenciler, her biri kendi yaşadığı coğrafyada: Dünyayı değiştirmeyi, yaşanabilir bir dünyayı talep ettiklerinde nelerle karşılaşabileceklerini bizzat kendi deneyimleriyle öğrendiler, öğrenmeye devam edecekler. Abartısız her biriyle yaptığınız sohbetlerde bunları duymanız ve kulaklarınızın temizlenmesi mümkün!

Geleceği kazanmak mı! “Bugünü kazanmazsak, geleceğimiz zaten felâket: Farkındayız!” diyen bizzat kendileri!

Not: “Fridays For Future” ve “Klimaschutz” linklerine baktığınızda; bu harekete katılan ülkeler ve gençleriyle ilgili haberleri ve dillendirdiklerini, taşıdıkları plaketleri-taleplerini takibedebilirsiniz.