Almanya´nın yakın geçmişinde Yahudilere yönelik işlenen soykırım, bazı çevrelerce görmemezlikten gelinse de, halen güncelliğini koruyor. Almanya´nın Yahudilere karşı işlediği soykırım, insanlık suçu kategorisine girmektedir. Bu tür suçlar insanlığa karçı işlenmiş bir suç olarak kabül gördüğü için, zaman aşımına uğraması sözkonusu değildir. Federal Almanya Cumhuriyeti (FAC) hem devlet olarak hem de bir çok kurum ve kuruluşu ile, Yahudilere karşı işledikleri insanlık suçunun unutulmaması ve yenilenmemesi için  büyük bir hassasiyet göstermektedir. Bu hassasiyet dolaysıyla bir çok çevre, bir yandan Filistin halkının haklı kavgasına omuz verirken diğer yandan da konunun hassasiyeti nedeniyle „acaba bana da Yahudi düşmanlığı yapıyorsun derler mi“  türünden bir duyguya kapılıyor.  

“Yahudilere karşı duyulan ırkçı nefret“ olarak bilinen „antisemitizim“, İsrail´in Gazze´ya yönelik başlattığı bombalı, tanklı ve tüfekli savaşta hayatını yitiren çocukların, kadınların, yaşlıların ve bir bütün olarak sivilerin mağdur olmalarına seyirci kalmak istemeyen barış severlerin başlattığı protosto yürüyüşlerine karışan, Yahudi düşmanlığı yapan marjinal grupların varlığı dolaysıyla yeniden gündeme geldi.

İsrail Devleti'nin Filistini işgalinden beri Filistin halkına karşı gerçekleştirdiği sayısız katliamın olduğu ve Hamas’ın İsrail‘ın varlığını tanımadığı da bilinmektedir. Bundan dolayı, başta Yahudiler olmak üzere, herhangi bir ulusa, dine ve inanca karşı nefret içermeyen bildiri dağıtma, basın açıklaması yapma, yürüyüş ve miting hakkını kullanma gibi barışçıl yollardan yapılan elyemlere, ideolojik motifli katılan küçücük grupların varlğı da bilinmektedir. Bu marjinal grupların Yahudi düşmanlığı içeren söylemleri ile İsrail devletinin terörüne karşı barışçıl eylemler içinde olanların arasına karışması, Filistin halkının haklı davasına destek veren Avrupa´daki savaş karşıtı güçlere de zarar vermektedir. Bundan dolayı İsrail Devleti'nin Filistin halkına yönelik sürdürdüğü işgalci, zalim ve gaddarca uygulamalarına karşı gelinirken, bu karşı gelişi Yahudi düşmanlığına dönüşmesi kesinlikle kabül edilemez. İsrail gibi bir devletin işgalci ve zalimce ve uygulamaları protesto edilirken, bu protestoyu bir bütün olarak o devletin vatandaşlarına karşı bir eyleme dönüştürülmesi de, hem ırkçılık hem de antisemitizim olarak algılanır ve kabül görür. Bundan dolayı da FAC, hem devlet hem de o devletin sınırları içinde yaşamını sürdüren herkesin antisemitizimi besleyen, körükleyen yada maruz gören davranışlara karşı duyarlı olması hem yerindedir hem de doğal bir reflekstir.

FAC´nin büyük şehirlerinde gerçekleşen İsrail karşıtı gösterilere marjinal denebilecek kesimlerin ellerinde Hamas, Filistin ve Türk bayrakları ile katılarak Yahudi düşmanlığı içerikli sloganları  atması ve ırkçı davranış içinde bulunulmuş olmaları, bir bütün olarak FAC´da yaşayan yaklaşık 4,5 milyon civarındaki İslam dini mensuplarını da üzmekte ve konumlarını zorlaştıracak uygulamalara zemin hazırlamaktadır. Bundan dolayı FAC´de yaşayan göçmen kökenli yapıların kendi saflarında İslam, Yahudi, Türk, Kürd, Arap, Alevi ve Sünni vs. karşıtı unsurları dışlamalıdırlar. Kendi inancını koruma, yaşama ve yaşatma adına başka inançlara saygısızlık ve saldırganlık hoşgörü ile karşılanamaz. Adolf Hitler- in yaptığı gibi kendi ulusunu diğer uluslardan üstün gören faşist ve ırkçı yapılanmalar, mazlum Filistin halkının haklı mücadelesine destek vermek ve İsrail devletinin katliamlarına karşı olmak bahanesi ile, kendi içlerinde besledikleri düşmanlıklarını Yahudilere, İslam dini mensuplarına ya da bir başka azınlığa karşı kusmalarına fırsat verilmemelidir.

Şu an Gazze ile sınırlı kalacakmış gibi görünen İsrail katliamlarına karşı gelen özellikle de Sünni müslümanların, İsrail ile içli dışlı olan hükümetlere karşı sus pus olmaları, o hükümet ve sorumlularını desteklemeleri anlaşılır değildir. İsrail´in Filistin halkına kan kusturan uygulamasının ardında, AKP iktidarı dahil olmak üzere, Ortadoğu´daki müslüman geçinen ülke yöneticilerinin tamamına yakınının payı vardır. Gazze´da çocukları katleden İsrail jetlerinin yakıtlarını AKP hükümetinin onayı ve bilgisi dahilinde Türkiye´den temin ediyor olması, Kürecik´deki radar sisteminin İsrail lehinde aktif görevede olması gibi uygulamalar, İsrail ile yakın işbirliğinin somut örnekleridir. Bu örneklere rağmen yine de başta AKP ve irili ufaklı  yandaş medyaları, dinci tarikatları, etnik milliyetçilikten beslenen marjinal grupları olmak üzere; bildik çevreler bir yandan AKP için seferber olurken, diğer yanda da güya İsrail katliamlarını protesto etmek bahanesiyle kursaklarında besledikleri Yahudi düşmanlığını kusmaları, dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu tür davranış içinde olanların takkiye yapmaları ve iki yüzlü olmaları, Recep Tayyip Erdoğan´ın terbiyesinde söylemek gerekirse tam da şerefli olmaktan yoksun ve „utanç verici bir davranıştır“.  

Türkiye‘de, Katar’da, Arap Emirlikleri'nde ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde yaşanan ırkçı, faşist ve şovenist uygulamalara karşı gelmeyenlerin, FAC´de sokaklarında ellerinde ait oldukları ülke bayrakları ile miting alanlarında güya Filistin halkı ile dayanışma adına boy göstermesi, çifte standartlı ve iki yüzlü bir tutumdur. Bu türden davranışların Filistin halkının senelerdir yiğitçe sürdürdüğü haklı mücadelesine yarardan çok, daha fazla zararı olduğu açıktır.    27 Temmuz 2014.