Koruma, 'ordusu mu' yoksa saldırı ordusu mu? Türkiye Cumhurbaşkanı, AKP genel başkan adayı R.T. Erdoğan geçtiğimiz günlerde, önce Çin ve daha sonra ABD'yi ziyaret etti.

Her zaman olduğu gibi, R.T. Erdoğan bu ülkeleri ziyaret ederken, yanında bir o kadar da, güvenlik ordusuyla gitmektedir. Her nedense R.T. Erdoğan'la, birlikte başlayan bir süreç olması gerek ki, başka ülkeleri ziyaret ederken neredeyse bir tabur ordu ile gidilmektedir.

AKP genel başkan adayını koruyan bu güvenlik ordusunun bir özelliği var. R.T. Erdoğan'ı, korumak adına kendileri için, 'muhtemel tehdit' olarak algıladıkları her hareket eden canlıya saldırmaktadırlar. R.T. Erdoğan'ı, korumaktan çok ve olabilecek bir saldırıyı engellemeye yönelik hamlelerden çok, gittikleri ülkelerdeki gazetecilere, yazarlara, protesto hakkını kullananlara saldırarak ün kazanmaya çalışıyorlar.

Alışkanlıklarından mı olması gerek, bilinmiyor ama kendileri gibi düşünmeyen ve inanamayanları gördüklerinde, 'ayranları kabarıyor' olmasından mı, kaynaklanıyor oda bilinmiyor, hemen saldırıyorlar ve ortalığı kan revan içinde bırakıyorlar. İşin ilginç yanı, bu saldırlar yaşanırken, saldırganların vahşiliğini bir film şeridi izler gibi izleyen TC devlet büyükleri, Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar, Parti başkanları, gülünç duruma düşüyorlar.

Ülkemiz insanları bu tip, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Bakanlık korumalarının vahşice saldırılarını, 'alışkanlık' haline geldiklerine, 'inanır' durumda dersek, yerindedir. Hafızalarımızı yoklarsak, 'anam ağladı' söyleminde bulunan, çitçiye, ''ananı da, alda git'' diyebilen başbakan, ''hele bir takla aşta görelim'' diyen İç-işleri bakanı, tazeliğini korumaktadır. Manisa Soma maden katliamında, katliama uğrayan madencilerin yakınlarını tekmelerle saldırarak döven başbakanlık koruma müdürleri, yine Soma da, bir Market'te, tezgâhtarı tokatlayan Başbakan gözlerimizin önüne geldiğinde, bugün yaşananlara, 'şaşırmıyoruz'.

Türk güvenlik güçlerinin, polisin, Özel Tim'in, Çevik Kuvvet'in Jandarmanın, Ordu güçlerinin toplumsal olaylardaki TOMA'larla olan, saldırganlığının en yakın tanıklarıyız. Eh birde, TBMM kulislerinde dolaşan, 'dedikodulara' göre, Bakanını, 'tokatlayan' Başbakan bu, 'efsaneye' eklendiğinde, ülkemizin yöneticilerinin içine düştükleri zavallılıklarını görmezden gelmek için, 'kör' olmak gerekmektedir.

Bütün bunlara, yabancı ülke topraklarında, demokratik veya demokrasiyi içine tam olarak sindirememiş ülke topraklarında, Türkiye Cumhuriyeti armasını taşıyan güvenlik kuvvetlerinin, gittikleri yabancı ülke topraklarında yaşayan vatandaşlarını veya misafir olarak bulunan insanların protesto etme haklarını, 'tanımayarak' onlara karşıda saldırganlık yapmaları, kabul görür cinsten değildir.

16 Mayıs Salı günü ABD'nin başkenti Washington da, AKP genel başkan adayı R.T. Erdoğan'ın, ABD başkanı Trump'ı ve Oval ofisi ziyarete hazırlandığını bir süreçte, sokakta protesto hakkını kullanan, ABD vatandaşı ve misafir olarak bulunan, demokratik haklarını kullanmak isteyenlere, Cumhurbaşkanlığı korumaları tarafından vahşice bir saldırı gerçekleşmiştir. Bu davranışlarıyla korumaların, misafir oldukları yabancı ülke topraklarında, hukuk, 'tanımaz' bulundukları ülkelerin kanunlarına saygı, 'göstermeyen' vahşilikler yapmaları, gündeme gelmiştir. Korumaların bu davranışı, çağ dışı ve anti demokratik bir davranış biçimidir.

İşin ilginç olan yanı, korumaların, demokratik protesto hakları kullanan insanlara yönelik bu vahşice saldırıyı gerçekleştirirken, Cumhurbaşkanı, AKP genel başkan adayı, R.T. Erdoğan'ın, makam aracında ve indikten sonra bir film şeridi izler gibi, 'tepkisiz' kalarak izlemesidir. Ve olağan karşılamasıdır.

Türkiye Cumhuriyetinin yetkili makamları arasında sıkça yaygın olan, bulundukları ülkelerin veya misafir oldukları ülkelerin, kanunlarına, hukuk sistemine riayet, 'etmeme' gibi bir, 'alışkanlığa' sahip olmaları, hiçte diplomatik nezaket içeren bir davranış değildir. Diplomatik dokunmazlıklarının arkasına sığınarak, söz konusu türden saldırganlıklarına devam etmeye çalışmaları, kabul görür cinsten değildir. Arkalarına dahi bakmayı düşünemeyen bu tarz basitlikler, yaşanılan bu vb. skandallardan sonra gülünç duruma düştüklerini, 'düşünerek' gözlemleme zahmetine dahi girmiyorlar.

Bu ülkelerin vatandaşları, bu ülke topraklarında yaşayan misafir olarak bulunan başka ülkelerden insan toplulukları, yaşanılan bu olumsuzlukları, 'vahşi Türkler'den' ne beklenir diyerek, 'dalga' geçip, gülmektedirler. Bu ise tabiî ki, yurtdışında yaşamak durumunda kalan, güzel ülkemizin, güzel insanlarını ve beni derinden yaralamaktadır. Tabiî ki, bir gerçeğin altını çizmeyi ihmal etmeyelim, yaşanılan ve yanlış algılar sebep bu durumdan dolayı, utanması gereken, güzelim ülkemizi ve insanlarımızı hu duruma düşürenler olduğu gerçeğini unutmamalıyız!

Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle,

19 Mayıs 2017