Recep Tayip Erdoğan’ın en önemli özelliklerinden biri birşeyler ortaya atıp ondan sonra günlerce toplumsal gündemi belirlemesinde usta oluşu. Erdoğan, bilgisinin olmadığı konuları bir „bilge“ edasıyla tartışmaya açarak, toplumu günlerce uğraştırır. Bu konuda oldukça da başarılıdır. Bu başarısı politik demogoji dilini iyi kullanmasından kaynaklanmaktadır.

Erdoğan 20 Mayıs 2017 tarihinde İbn Haldun Üniversitesi‘nin Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada İbn Haldun’un tarihsel önemini belirtirken, Auguste Comte’dan ‘sorunlu şahıs’ olarak bahsetmesi, onun her ikisini (Auguste Comte ve İbn Haldun ) iyi bildiğinden değildir.

Her konuda olduğu gibi burda da kendisinden emin bir bilgin‘in tavrını takınıp, akademik çevrelere ne yapmaları gerektiği konusuna dikkat çekerek, onları „milli tarihlerini“ okumaya çağırmaktadır. Burda da en iyi bilen ve belirleyen Sultan Erdoğan, bu çıkışıyla üniversitlerde ders veren bir hocanın misyonunu fazlasıyla üstlenmiştir.

19 Ocak 1798 yılında Montpelllier’de dünyaya gelen 5. Eylül 1857’de Paris’te ölen Auguste Comte, 19. Yüzyıl Fransa’sında fikirleri tartışmalı olmakla birlikte, De Saint-Simon’la birlikte pozitivizm akımının öncü felsefecisi ve sosyolojinin kurucusu olarak tanınmaktadır.

Comte olgulardan hareketle toplumsal gelişmeleri ve bu gelişmelerin gözlemlenerek olgulardan elde edilen sonuçların toplumsal ilişkilerin yeniden düzenlenip devrimin önlenmesinde kulanılabileceğini ve bunun mümkün olacağını savunmaktadır.

Bunu savunurken de evrensel kanunların tüm bilimlerde ayırt edilmesine dikkat çeker. Bunları üç aşama (hal) kanunu olarak değerlendirir "çocuksu din ", „gençlik dönemi metafizik“ ve sonuç olarak "erkeksi" pozitif bilim. Comte bu üç aşama kanunu ile geçmiş çağlarda vuku bulan dinlerin artık geçersiz olduğunu ve metafizik çağın sona erdiğini savunur.

Comte, 19. Yüzyılın positivizm ve bilim çağı olduğunu ve bu çağa göre insanlığın yeni bir dine ihtiyacı olduğunu vurgular.Bunun içinde kaynağı İnsan ve Toplum olan bir ‚İnsanlık Dini‘ne ihtiyaç duyulduğundan hareketle posivitizm teorisinin temeli üzerinde yeni bir Din inşaa eder. Burda Comte’a yapılan eleştiri, bir yandan var olan Din'leri red ederken, yeni bir Dine ihtiyaç duyulduğunu savunmasıdır.

Karl Marx’ın bu konuda Comte‘a getirdiği temel eleştiri ise yeni bir dine ihtiyaç duyulmadığı, dinlerin insanlığın uyutulmasında ve sömürülmesinde kullanıldığını, bu nedenden dolayı dinin insanlığın sömürüden kurtuluşunun önünde bir engel olduğunu ve bu engelin ortadan kaldırılması gerektiğidir. Marx’a göre Din insanlığın uyutulmasında kullanılan bir afyondur.

Comte'nin toplumsal olaylara yaklaşımı oldukça çelişkiler içermektedir. Bir yandan, "kuvvetli gerçekler" kanıtlanmış bilimsel bilgiye odaklanmayı ( 'doğanın değişmez yasaları, pozitivizm) savunurken, öte yandan metafizik çağın sona erdiğini varsayarak liberalizmden kaynaklanan mistik ruhlu renkli bir toplululuğun ihtiyacı gereği (zihinsel bir topluluk) var olan şüphecilik, bencillik,bireycilik yerine fedakârlığın (dayanışma) yerleştirilmesini temel alan yeni bir İnsanlık Dini öngörmesidir.

Comte, her şeyden önce teoremleri birleştirip, sistematik ve hiyerarşik sınıflandırmayı geliştirerek inorganik fiziği (astronomi, yer bilimleri ve kimya), organik fiziği (biyoloji), özellikle yeni "toplumsal veya sosyal fiziği" dahil edip tüm bilimlerin sistematik ve hiyerarşik sınıflandırmasını yaptıktan sonra bunları sosyoloji olarak adlandırmıştır. Comte bu bilim dalına aynı zamanda proto-davranışsal psikoloji ve etiki de dahil eder.

Comte tarafından savunulan pozivist düşünce 19. Yüzyılda özel bir bilim dalı olarak olarak - manevi bilim ve metafizik bilim bunun dışında tutulur - toplum bilimlerinde Comte’nin haricinde başkaları tarafından da yaygın bir şekilde savunulmaktaydı. Burda özel olan Comte’nin bunu kendine özgü yorumlayıp sunmasıydı. Bunu yaparken bu bilim dalını (Sosyoloji) en sonuncu bilim dalı olarak, tüm bilimlerin en büyük disiplin dalı dolarak görüp, sosyolojinin tüm bilimleri kapsadığını ve bunları bir bütünlük içinde entegre ettiğini savunur.

Comte’a göre Sosyoloji, tüm diğer bilimlerin kullandığı yöntemleri - daha az karmaşık - yani gözlem, deney, sınıflandırma ve karşılaştırma ve ek olarak tarihsel karşılaştırma yöntemini kullanır. Comte aynı zamanda tarihsel yöntemi, insanlığın ard arda yaşadığı tarihsel olayların ve bu gelişmelerin karşılaştırmasını Sosyolojinin en önemli bilimsel aracı olarak görür.

Comte‘nin savunduğu teoriler, onun yaşamında olduğu gibi, ölümünden sonrada bilim çevrelerinde çok etkili olmasına rağmen, aynı zamanda çok tartışmalı geçmiştir. Comte 1838 yılında Sosyoloji kavramını kullanmaya başladığında Sosyolojik alanda araştırmalar oldukça ileriydi. Fakat Comte’dan önce Sosyoloji kavramı bu disiplin içinde bağlayıcı bir terim olarak kullanılmıyordu.

Comte, özellikle farklı toplumsal unsurların birbirine bağlılığını vurgulayarak modern İşlevselciliğin belirleyici olduğunu kabul eder. Bununla beraber, birkaç istisna dışında eserleri eksantrik, mekanik ve bilimsel olarak eskimiş görülüp kulanılmamaktadır. Kısmen Pozitivizmden kaynaklanan saf bilgi kuramı, onun Doğrulamacılık kuramı fizikçi Max Planck tarafından eleştirilmiştir.

Buna rağmen, özellikle Fransa ve endüstriyel olarak gelişmiş ülkelerin yanısıra ve Katolik dinin etkin olduğu ülkelerde (Polonya, Brezilya ve diğerleri) Comte felsefesinin toplum üzerindeki etkisi küçümsenmez derecededir. Emile Durkheim‘in objektif yöntemi "sosyal gerçekler", Max Weber’in metodolojik bireycilik‘inden çok farklı olmasına rağmen, muhtemelen Comte’nin positivizm teorisine çok şey borçludur. Nobel ödüllü doğa bilimcisi Marie Skłodowska Curie’de Comte‘nin pozitivizm teorisinden etkilenen ve positivizmle ilgelenen bilimcilerden sayılır.

Aslında Comte‘nin üç aşamalı (hal) kanunu olarak bilinen teorisi teoloji ve felsefe tarihi içinde olmasına rağmen, kimileri tarafından görmezlikten gelinerek dışında tutulmaya çalışılıyor.Comte Sosyoloji çevrelerince en çok eleştirilen bilim adamı olmasına rağmen tanınmış sosyolog Pierre Bourdieu gibileri tarafından 1968 yılında en çok alıntılanan Sosyolog olarak geçmektedir. Sosyolog Norbert Elias’ta Comte’yi Sosyolojinin klasikleri arasında görüp övmektedir. Comte tarafından tüm bilimlerin kralı olarak görülen sosyoloji fikri hayata geçmemiştir.Buna rağmen bugün bile tartışmalı da olsa birçok kişi onu sosyolojinin babası olarak görmektedir.

Comte’nin "pozitivizm" teriminin kısmen Comte gibi pozitivistler tarafından yaygın olarak sosyal teknolojide enflasyoner bir biçimde kullanılması bir çok eleştirmen tarafından sorgusuz „iman-bilimcilik“ olarak eleştirilmiştir.Bu konu ayrı bir araştırma konusu.Daha sonraki dönemlerde sözde "mantıksal pozitivizm" olarak kullanılan kavramın ise Auguste Comte’nin pozitivizm kavramıyla doğrudan bir bağlantısı bulunmamaktadır.

Karl Marx’ta "pozitivizm" kavramını çok genel, kritik amaçla kullanmasına rağmen, bu terime kesinlikle Comte gibi özgün "gerçek" pozitivist bir anlam yüklememiştir. Comte pozitivist teorilerine ek olarak birde farklı pozitivist takvim sistemleri tasarlamıştır.

Comte'nin sloganı, „bilgi, hareket edebilmek için öngörmektir, öngörü, hareket etmek içindir“. Comte’nin bu sloganı bugün bile anket ve pazar araştırmalarında kullanılmaktadır. Buna rağman Comte bugün bile 19. Yüzyılın erken modern döneminin kesintisiz ve abartılı tipik temsilcisi olarak görülmektedir. Ancak Comte, kendisi tarafından telaffuz edilen determinizmin, onun enstrümentalizmini uzak galaksileri araştırmalarda kulanmasını gereksiz görüp, bunların insanlığın yararına olmayan ve doğa kanunlarını daha da karmaşık hale getireceğine vurgu yapmaktadır. Comte'nin temel sloganı olan "Düzen ve İlerleme" bugün Brezilya bayrağının sloganı olarakta kullanılmaktadır.

Erdoğan’ın bilmeden eleştirerek ‘sorunlu şahıs’ olarak dikkat çektiği Aguste Comte, kendisinin bugün kurduğu tek adam dikatörlüğünün idelojisine uyumludur. Erdoğan‘ın toplumu yeniden düzenlemek için kullandığı yöntemler, bir yandan eğitim aracılığı ile miliyetçi-islami ideolojiyi ilk okullardan başlamak üzere çocuklara aşılaması, öte yandan denetimindeki medya aracılığıyla topluma bilgi adı altında islami faşist bir ideolojiyi, tarihi de çarpıtarak yeniden yazıp empoze etme çalışmaları, toplumu İslam Dini adına yeniden düzenleme projesidir. Aralarındaki tek fark, Comte’nin pozitivist düşünceyi temel alan yeni bir İnsanlık Dini yaratma projesi geçmiş dinleri red ederken, Erdoğan ise toplumu yeniden düzenleme projesinde İslam Dinini kendisine referans olarak almaktadır.

İkiside toplumsal olguları dikkate alarak mevcut düzenin yeniden düzenlenmesini hedeflemektedir. Comte hayalini gerçekleştirmeden giderken, Erdoğan ele geçirdiği sistemi, tek adam olma hedefine ulaşmak için, onu adım adım değiştirerek yeniden düzenlemiştir.

Erdoğan’ın gündeme taşıdığı Comte, mezarında bayram ediyordur. Comte’nin pozitivizm teorisi çok çelişkili ve karmaşık olduğu kadar, onu bir yazıyla yorumlayıp anlatmakta bir o kadar zordur.

Erdoğan Comte’nin toplumsal olaylarda nedensellik yasası düşüncesini biraz daha deşerse belki de gelecek devrim dalgasını da önleyebilir. Fakat Comte‘nin pozitivizm teorisi şimdiye kadar hiç bir diktatörün gidişini önleyemedi. Erdoğan’da tüm diktatörler gibi gidicidir.

Bonn, 24.Mayıs 2017