Türkiye siyasal tarihinde önemli bir seçimin sonuna yaklaştık. Genel kanaat o ki Erdoğan, bu seçimde gidecek gibi görünüyor. ancak Erdoğan’ın iktidarda kalması, halklar açısında nasıl katliamcı savaşçı politikaların devamı anlamına geliyorsa, Erdoğan’ın iktidarı kaybetmesinin de bazı sonuçlarının olacağı açıktır.

Çünkü Erdoğan’ın gidişi basit bir hükümet değişikliği değildir. Erdoğan gitmesi demek, Osmanlı İslam devletini kurmak isteyenlerin Kemalist devletle hesaplaşmasını amaçlayan büyük bir projenin çökmesi demektir. Erdoğan büyük bir heves ve heyecanla Türk siyasal tarihin yüz yıllık kapanmamış Osmanlı/İslam devleti kurmak isteyenlerle, Kemalistler arasındaki çatışmanın defterini açtı ve Erdoğan, bu hesaplaşmada, padişah/halife olan “mağdur, mazlum, ama büyük ve ulu ecdadın”ın intikamını alan “kahraman ecdat” torunu olmak için çalışmaktadır. Bu argüman, Erdoğan’ın da, ekibinin de paramiliter kesimin de dayandığı temel motivasyonu olmuştur. Elbette buna bütün diktatörler gibi Erdoğan’ın kişisel rantını ve şatafatını da diğer bir motivasyon kaynağı olarak eklemeyi unutmamak gerekiyor.

Erdoğan’ın kaybetmesi tasarladığı yeni Osmanlı/İslam devletinin kurulamaması, bu yönlü bütün proje ve girişimlerin ortadan kalkması demek olacaktır. Böylece Erdoğan, hem kişisel yaşamındaki yolsuzlukların ve belirtilen politikaların yarattığı acıların bedelini ödemek zorunda kalacaktır.

O nedenle Erdoğan’ın kaybetmesi basit bir hükümet değişikliği değildir, öyle olmayacaktır. Erdoğan’ın bunca yıl iktidarda kalabilmesinin nedeni de, bugün iktidarı elinde bırakmamak için her yola başvuracak olmasının nedeni de budur. Erdoğan, her hangi bir hükümet başkanı gibi seçimleri kaybettiğinde çekip evinde oturmayacaktır. Erdoğan seçimleri kazandığından nasıl savaş ve katliamlar yaşanacaksa, Erdoğan iktidarı elinde bırakmamak için de elinden geleni yapacak, bütün katliamcı yolları hileleri, tuzakları ve sahtekarlıkları deneyecektir. Bunları yapmak faşist bir diktatörün fıtratının gereğidir. Ancak demokratik toplumun ve örgütlerinde bu konularda hazırlıklı ve donanımlı olması ve her türlü provakasyona karşı gereken dikkati gösterecek kadar reflekslerinin gelişmişliği hayati önemdedir.

Elbette böyle bir öngörüyü hele de seçimlere bir gün kala yazmak sempatik değildir. Ancak gerçek devrimcidir, yeri ve zamanı geldiğinde ifade edilmelidir.

Bu anlamda görülüyor ki Erdoğan’ın evdeki hesabı çarşıya uymadı. Nasıl Newroz’da Amed meydanına gelen kitleyi gören Erdoğan’ın polislerinden birisi “bak yine geliyorlar” ifşa etmek zorunda kaldıysa, Erdoğan’da aynı korkuyu, HDP seçmeninde duyduğu korkuyu, gizli toplantılarda, “size söylüyorum, başkasına söylemem, bir 7. Haziran yaşamayalım” diyerek ve dizleri titreyerek anlatmak zorunda kalmıştır.

Korkan canlı çılgınlaşır ve akla hayale gelmedik saldırılara başvurur. Erdoğan 7. Haziran döneminden de HDP’den ve halklardan korkmuş, bunun üzerine katliamlara başvurmuştu.

Bu korku ve kabusu yaşayan Erdoğan’ın demokratik sistemleri işletmesi kolay olmayacaktır. Olası bir dizi operasyon ve uygulama, insanlar komplocu oldukları için akıllarına gelmiyor. Erdoğan’ın siciline bakıldığında bu tür gelişmelerin olabileceğini düşünmemek safdillik olur.

Erdoğan’ın ortaya çakallarını salması, defalarca sokaklarda terör estireceklerini yaymaları mafya bozuntularıyla boy göstermelerinin hepsi bunu ifadesidir.

Bu günün meselesi bu tür saldırılara karşı hazırlıklı ve tedbirli olmaktır. Dolayısıyla Erdoğan’ın gidişi için mücadele etmek, bir büyük siyasal-toplumsal mücadele olarak görülmelidir. Yoksa Erdoğan, seçim sandıklarının sonucuna göre kaybetse bile, 7. Haziran’da ve 16. Nisan’da olduğu gibi, sonucu kabul etmeyerek, iktidarı gasp etmeye devam edebilir. Bu amaçla Erdoğan’ın yapacağı hırsızlıkların, saldırı ve katliamların, karanlık oyun, tuzak ve çirkinliklerin önlenmesi ve bunlara karşı mücadele, Erdoğan’ın gidişi için mücadelenin bir parçası olarak ele alınmalı, olası tuzak ve saldırılara karşı hazırlıklı olunmalıdır.

Bu durumda her ne kadar henüz seçim yapılmamış ve sayısal sonuçları açıklanmamış olsa da Erdoğan bu seçimi kaybetmiştir. Erdoğan’ın kaybetmeyi önlemek için ilk yapacağı iş sandıklara müdahale etmektir. Bunun için ilk olarak sandıkların korunmasını ve yapılacak hile, saldırı ve tuzakların boşa çıkartılmasını sağlamak gerekiyor.

Ayrıca Erdoğan’ın paramiliter katilleri aracılığıyla geliştireceği her türlü provakatif saldırıya karşı önleyici tedbirlerin yanında, bu saldırılara pabuç bırakmamak ve püskürtmek için şimdiden gerekli uyanıklılık geliştirilmelidir. Demokratik toplumun bütün bileşenleri ve kurumları her olanağını bu amaçla seferber etmeli, bu tür gelişmelere karşı, her imkanı değerlendirecek şekilde örgütlenmeli, hazırlanmalıdır. Nasıl bir sonuç ortaya çıkarsa çıksın, gerçek odur ki Erdoğan kaybetmiştir. Yarından sonra muktedir bir Erdoğan ve çeteleşmiş bir AKP, bu ülkeyi yönetme iradesine sahip olamayacaktır. Zaten 7. Hazirandan beri iktidarı gasp etmiştir, bu seçimler gerçeğin görülmesini sağlamak açısında çok daha fazla imkan sunacaktır. Erdoğan’ın olası saldırı ve hileleri de halkların ortak direnci ve kararlılığıyla boşa çıkacaktır.

Türkiye halkları, Erdoğan’ın varlığından da, gidişinden de bedel ödeyeceklerse, gidişi için bedel ödemenin daha doğru olacağını bilir ve bu bedeli de öderler. Çünkü bir diktatörlük yıkılacak, halklar özgürleşecekse, korkuyla yaşayanlar değil, direnenler geleceği kuracaklardır.