Rehberde, kredi derecelendirmeleri ve sermaye piyasaları için sağladığı faydalar anlatıldı. Standard&Poor’s CreditMatters TV'de gazeteci Alpaslan Düven’in konuğu olan Standard & Poor's Türkiye Bölge Müdürü Zeynep Holmes, S&P tarafından ilk kez yayınlanan Türkçe rehber, kredi derecelendirmeleri ve ratingler hakkında merak edilen sorularını cevaplandırdı.

KREDİ DERECELENDİRMELERİ NEDİR?

Kredi derecelendirmelerinin, tahvil ve diğer sabit getirili yatırım araçlarının satın alınması hakkında karar veren yatırımcıların kullanabileceği çeşitli araçlardan biri olduğunu belirten Standard & Poor's Türkiye Bölge Müdürü Zeynep Holmes, kredi derecelendirmelerinin aslında kredi riskine dair görüşler olduğunu anlattı. Holmes, şöyle dedi:

"Standard & Poor's kredi derecelendirmelerini, Standard & Poor'sun bir kurum hakkında bu bir banka, şirket veya devlet olabilir. Bu kurumun mali yükümlülüklerini zamanında ve eksiksiz yerine getirme kapasitesi ve istekliliğine dair Standard&Poor's'un bağımsız görüşleri olarak özetleyebiliriz. Bunlar sadece o anı gösteren değil ileriye dönük görüşlerdir ve aynı zamanda sadece borç ihraç eden kurumlar değil bunun yanında ihraç ettikleri borç tahvilleri de reyting alabilir" diye konuştu.

KREDİ DERECELENDİRMELERİ NE DEĞİLDİR?

Kredi derecelendirmelerinin bir yatırım tavsiyesi olmadığına dikkati çeken Holmes, kredi derecelendirmelerinin hiçbir zaman bir yatırımın değerine veya alım ve satımının uygunluğuna işaret etmediğini, temerrüt ihtimali için mutlak ölçek olmadığını söyledi. Holmes, şöyle konuştu:

"Derecelendirmeleri aslında şöyle düşünebiliriz. Bir kredi evreni içinde en güçlüden en zayıfa doğru sıralanmış, o kurumun borcunu yerine getirme ihtimalini ölçen görüşlerimiz. Mesela double -A reytinginiz varsa öte yandan da bir triple- B reytinginiz varsa bu doule -A hiç bir zaman temerrüte düşmeyecek demek değil. Sadece double- A alan kuruluşun triple -B alan kuruluştan daha düşük ihtimalle temerrüte düşeceğini gösterir."

KREDİ DERECELENDİRMELERİ SERMAYE PİYASALARINDA NASIL KULLANILIR?

Kredi derecelendirmelerinin hem sermaye piyasalarınında hem de bunun dışında kullanıldığını ifade eden Holmes, bunun gittikçe özellikle gelişen ülkelerde daha fazla rastlanan bir durum olduğuna dikkati çekti. Holmes, kredi derecelendirmelerinin sermaye piyasalarında en çok yatırımcılar ve ihraçcılar tarafından kullanıldığını belirterek, yatıımcılar için kredi değerlendirmelerinin işe yaradığını şöyle anlattı:

"Küresel çapta çeşitli alternatiflerden çeşitli varlık sınıflarından seçim yapabiliyorlar . Mesela triple- B almış bir varlık sınıfına Japonya veya Türkiye veya Amerika’da olsa bile birbiriyle direk kıyaslanabiliyor. Kredi derecelendirmeleri hem küresel çapta kabul edilen benç mark kabul edilen bir gösterge, hem de ortak bir dil olarak düşünebilirsiniz. Yani triple- B’nin Single A’nın ne olduğunu dünya çapında herkes anlıyor. Bu yatırımcılara şöyle bir rahatlık sağlıyor. Kendi portföylerine uygun olan kredi derecelendirmelerini dünyanın herhangi biryerinden seçebiliyorlar. Öte yandan ihraçcıları düşünecek olursak yani şirkerler veya bankalar en yaygın iki örneğimiz. Şirketler, kredi derecelendirmeleri kendi kredibilitelerini daha iyi anlatabilmek için kullanıyorlar. Bir şirket olarak triple -B almışşanız bunu ortak bir dille bütün dünyaya duyurabiliyorsunuz. Dolayısıyla daha önce erişemediğiniz yatırımcılara da erişebiliyorsunuz bu şekilde."

Rating sürecine de değinen Holmes, bu sürecin aslında hem şirketler hem de bankalar ve devletler için birbirine benzediğini, sürecin tamamının aşağı yukarı 6- 8 hafta arasında sürüyordüğünü belirtti. İlk başında şirketlerin üst düzey yöneticileriya bir derecelendirme anlaşması imzaladıklarını söyleyen Holmes şüreci söyle özetledi;

"Standard & Poor's o şirketin reytin sürecinden sorumlu analist ekibini ve baş analistini belirliyor. Baş analist ve ekibi ilk başka bir ön bilgi toplama sürecinden geçiyorlar. Eğer şirket kamuya açıksa bu çok kolay bir şey toplanan bilgiler değerlendiriliyor. Eğer özel bir şirketse şirketten toplanan bilgiler değerlendiriliyor. İkinci fazlında şirketin üst yönetimiyle bir toplantı gerçekleştiriyoruz. Bu toplantı çok önemli çünkü reytingler ileriye dönük görüşler yani topladığımız bilgiler ve yaptığımız analizin interaktif olmasına dikkat ediyoruz. Gördüğümüz bilgileri üst yönetim ile konuşuyoruz, stratejlerini anlamaya çalışıyoruz. İleriye dönük planlarını dinliyoruz. Bu tekrar bir analiz sürecinden geçiyor. Analistler bir komite olarak toplanıyorlar. Genelde 5 ile 7 kişilik bir gruptan oluşuyor. Neden komitede karar veriliyor? Çünkü reytingin daha güvenli ve istikrarlı olması için tek bir analistin etkisini azaltmak için komitede baş analist tarafından prezentasyon yapılıyor, diğer analistler kendi görüşlerini bildiriyorlar. Sorular soruluyor konuya değişik perspektiflerden ele alınıyor ve sonunda reyting belirleniyor. Reyting belirlendiğinde bunu komiteden hemen sonra hem ihtaçcıya hem de eğer kamuya açıklıyoruz. Eğer kamuya açıksa tabii. Bazı özel reytinglerimiz de var . Faktörlere gelince... şirket metodolojimizde iki faktör var; iş riski ve finansal risk. İş riski derken, ülke riski, endüstrideki trendler, akran grubuyla karşılaştırma, rekabet. Finansal riskler değerlendirilirken de o grup içinde muhasebe, finans politikası, nakit akışı yeterliliği gibi faktörlere bakıyoruz. Bu iki ana unsurun birleşmesinden bir ön reyting çıkıyor. Komite bunu sonra aşağıya veya yukarıya doğru özeltiyor aldığımız bilgilere göre. Reyting sadece bu aşamada bitmiyor. Reyting açıklandıktan sonra da gözetim dediğimiz bir takip sürecine giriyoruz. Reyting ve analist grubu düzenli aralıklarla o şirketin işini verilerini olduğu ülkeyi endüstriyi takip edip bilgiyi değerlendiriyorlar. Senede bir tekrar üst yönetimle toplanıp reytingi güncel hale getiriyoruz."

 


AT(GE/İD)