"Kriz yönetimini o yüzden iyi bilen bir ülkeyiz. Tecrübelerimiz fazla. Çünkü çok yaşadık. Bu global kriz sırasında da tecrübemizi taşıyabileceğimiz öğeler oldu diye düşünüyorum şu an. 2001 yılındaki krizde ciddi bedeller ödedik. Ama bugün de o bedellerin geri dönüşümünü görüyoruz."

"EN İYİ ÖRNEK TÜRKİYE VE RUSYA"

Bali, gelişmekte olan ülkelerde hızlı bir büyüme süreci görülmeye başlandığını, 2008 krizinin arkasından 2009 ciddi daralmalarla karşılaştıktan sonra ekonominin hızlı bir refleks verdiğini bildirdi. Genel Müdür Adnan Bali, şöyle konuştu:

"Bu hızlı refleksinin en iyi iki örneği de Türkiye ve Rusya’dır. Türkiye'de geçen yıl yüzde 8.5'ik büyümeden sonra bu yıl yüzde 4 civarında bu büyüme hedeflenirken fiili rakamda ilk altı ayda yüzde 3.1’dir. Biz buna mesela 'Yetersizlik hissiyle' yaklaşıyoruz. Fakat kendi performansımıza göre bu büyüme hızlarını Avrupa'da yakalamak asla mümkün görünmüyor. Enflasyon oranlarına bakıldığında genel eğilimin aşağı yönde olduğu görüyoruz."

"REFAHINIZLA VEDALAŞIN"

İş Bankası Genel Müdürü Bali, ekonomik krizin çözümüne yönelik görüşlerini ise şöyle anlattı:

"Ekonomik krizin çözümünde genişletici para politikaları. Mümkün olabildiği kadar problemi az hissetmemize neden olabilecek türden antibiyotik. Ülke ekonomisi açısından bakıldığında şayet ödeyemeyeceğiniz derecede borçlu hale geldiyseniz aslında gelememeniz gerekirdi ama gelinmiştir, bir şekilde gelinmiştir. Eğer böyle olduysa ve bu noktadan sonra siz borçlarınızı ödeyemiyor iseniz, fiili gelir akışlarınızla ödeyemiyor iseniz bankacılık sisteminde bir bankacı size şunu söyler hemen 'Size getirisi olmayan aktifleriniz ile vedalaşın. bunları hemen satın. Aslında onu ben şöyle ifade ettim hep; Refahınızla vedalaşın. Çünkü bu refah artık sizin olmayan bir refah haline gelmiştir. 'Borç, gelecekten ödünç alınmış bir refahtır' dedim. Eğer borç ödenemiyorsa o gelecekten ödünç alınmış refahta size borç verenlere iade edilmek durumundadır. Türkiye 2001 yılında bu problemi sonuna kadar yaşadı. Bunu hepimiz, farkında olmalıyız. Biz bedel ödedik, Türkiye bugün olumlu manada ayrışıyor ise biz bir bedel ödedik. İstanbul gibi bir kentin tersine göç yaşadığı bir konjonktür yaşadık. Ailelerin aynı arabaları kullanarak, ya da belli yerlerde belli işbirliklerinin mecburi hale geldiği... Bunların hepsini yaşadık biz. Sokaklarda in cin top oynuyordu ve insanlar temel ihtiyaçlarını en ucuz nerede karşıların hesabını yapar hale gelmişlerdi. Henüz bugün bu derece bir algının, problemin yoğunlaştığı, yaşandığını ya da hissedildiğini düşünmek mümkün değil. Çünkü halk bu problemi kendine yakıştırmıyor. Bu ülkelerin yöneticileri de aslında kendilerine yakıştırmıyor. Aslında olmaması gereken bir problemle karşı karşıya oluyormuş gibi oluyor. Krizler onlara ait problemler değil çünkü. Bizler gibi ülkelere hep aitti. Bütün mesele şudur sonunda; kimin ne kadar kaldıraç kullandığı, kimin ne kadarı bir koyundan kaç post çıkarttığıdır. Reel olanla reel olmayanın hangi orantıda gerçekleştiğidir."

İş Bankası Genel Müdürü Bali, Türkiye'de o dönem krizin bunun tesadüfi hakiki gerekçelere dayanmayabileceği kaygıları bulunduğunu, zaman içerisinde göstergelerin de bunu ortaya koyduğunun görüldüğünü ifade ederken şöyle dedi:

"Şimdi, bütçe disiplini açısından bakıldığında Türkiye'de tam da bu bütçe disiplini nedeniyle borçların yükü azaltılıyor. Rusya'da ise petrol dışı enerji dışı açığı tolere edebilir düzeyde bir açık verme politikası ile yürütülüyor işler. Böyle baktığınız zaman hakiki gerekçeleri var. Demek istediğim, yani bir piyango çekildi de bu ülkelere çıktı, değil, bunların gerisinde hakiki ekonomik gerekçeler var. Son 10 yıla yakın süre içerisinde her alandaki reformların her alandaki iyileştirmelerin ve disiplinli kamu ekonomisi yönetiminin biz faydalarını yaşıyoruz şu anda. 10 yıl içinde bu disiplinden özellikle de bu kriz sürecinde hiç sapılmaması önem arz ediyor."

Türkiye'de yüzde 4 olacağı belirtilen büyüme hızının aşılacağı görüşünde olduğunu ifade eden Bali, "Türkiye, genç nüfusu olan bir ülkedir. Türkiye büyüme hızını öyle kolay düşürme lüksüne de o bakımdan da sahip değildir. Bütün mesele yüzde 8.5-9'larla büyümek ve sonra da hızlı daralmalara uğramak değil. istikrarlı bir şekilde yüzde 5 -5.5 gibi 6 gibi ekonomin potansiyeline yakın ve makroekonomik dengeleri bozmayan finansal istikrarı bozmayan büyüme performanslarını yakalayabilmekti" dedi.

"DİSİPLİN ŞART"

Bütçe istatistikleri açısından Türkiye’nin seçim döneminde bile disiplinini bozmadığını, kararlılığını gösterdiğini ifade eden Bali, önümüzde ki dönemde siyasal bakımdan zorlaşacağı belli olan bir konjonktüre girildiğini de hatırlattı. İş Bankası Genel Müdürü Bali, şöyle devam etti:

"Umalım ki göstergeler de o yöndedir, bu disiplinli sürecin sürdürülmesi konusunda herkes, her taraf mutabık olsun diye konuştu. Türkiye’nin bugünkü enflasyon performansının geçmişe göre çok daha kıymetli olduğunu vurgulayan Bali şöyle devam etti “ Enflasyon açısından ara ara endişelendiğimizi örneğin bir ara yüzde 10.65 gibi çift basamaklı bir rakama dokunduk, geri döndük. Şimdi yıl sonuna doğru bu baskının bir miktar azalmakta olduğunu görüyoruz. Orada çok kayda değer bir problem yok. Hatta bugünkü enflasyon performansının Türkiye'de geçmişteki enflasyon performansından daha kıymetli olduğunu düşünmekteyim. Geldik yumuşak karnımıza cari açık. Türk ve Rus ekonomilerinin birbirinden ayrıştığı yer burası. Türkiye hızlı büyüdükçe cari açık problemiyle karşılaşıyor neden Türkiye'de büyüme ile ithalat arasında net bir pozitif korelasyon var. İhraç mallarımızın içerisindeki ithalat kompozisyonu da son derece yüksek. Ne kadar ihracat yapıyorsanız yapmaya kalkıyorsanız o kadar da ithalatı tetikliyorsunuz. Sadece enerji faturası bir puan daha fazla büyümenin bir ithalat karşılığını sizin önünüze koyuyor. Bir cari açık karşılığını sizin önünüze koyuyor. bu dönemde cari açığın örneğin aşağıya düşmesi büyük ölçüde yapısal önlemler alınması ve onun sonuçlarının almaya başlamamızdan değil, büyüme hazını aşağı çekmemizle çok ilgilidir. Bunun sürdürülebilir olması bu yapısal önlemlerin alınmasını da gerektiriyor. Yani net ihraç edilen değeri arttırmanız gerekiyor."

TÜRKİYE VE RUSYA’NIN BENZERLİKLERİ VE İLİŞKİLER

Türkiye ve Rusya’nın borçlanma dinamikler açısından çok ciddi bir benzerlik gösterdiğini de ifade eden İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Bütçe, hızlı büyüme ve işsizliği azaltma performansı açısından da bu dönemde aynı benzerliğin görüldüğünü vurguladı. Bali, Türkiye'de hızlı büyüyen cari açık riski ile Rusya'da ise petrol dışı açığın tolere edilebilir seviyelerin üzerine çıkmasını benzerlikler arasında saydı. 

Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi Aydın Sezgin de konuşmasında, Türk işadamları ve ticaret erbabının bugünkü koşullara uyarak yeni bir çağ atlama hamlesi gerçekleştirmelerini beklediklerini söyledi. Büyükelçi Sezgin, ekonomik ve ticari ilişkilerin her halükarda Türkiye ile Rusya arasındaki sağlam ilişkilerin esas güç kaynağını oluşturduğunu söyledi.

Moskova’da Ritz Carlton Oteli’nde yapılan zirvede Sinerji kelimesinin çok sık kullanıldığını da vurgulayan büyükelçi, "Çok sık kullanıldığı için ben çok fazla kullanmayı sevmiyorum ama onun yerine geçecek başka bir kavram bulamıyorum ve sinerji yaratmanın işadamları derneğinin esas misyonu, görevi ve esas işlevi olduğunu düşünüyorum" dedi.

 "TÜRK İŞ HACMİ, TÜRK SERMAYESİ İLE BÜYÜMELİ"

RTİB Başkanı Dr. Naki Karaaslan da konuşmasında, Rusya ekonomisini değerlendirdi, hedefler ve beklentilerini açıkladı. Rusya ekonomisinin son 20 yılda ciddi dalgalanmalar görülmesine karşın günümüzde dünya ekonomisinde ön sıralara yükselmeyi başardığını anlatan Karaaslan, "Bugün Rusya’nın stabil bir ekonomi ve dengeli bir büyüme politikası ile yönetilen bir ekonomisi var" dedi. Karaaslan, DTÖ üyeliği ile Rusya’nın ekonomisinin rekabet gücünü arttırmak istediğini ifade ederken, "Üyelik ile Rusya'da artması beklenen yabancı sermayede Türkiye’nin coğrafik yakınlıkla verdiği avantaj ile daha çok pay alacağının ümit ediyoruz. Özellikle tarım, tarım makineleri, gıda, otomobil endüstrisi, ilaç sanayisi ve sağlık sektörlerinde problemlerle karşılaşması beklenen Rus ekonomisine bizim güçlü olduğumuz sektörlerde doğrudan yatırımların artması gerektiğine inanıyoruz dedi.

"BANKALARIMIZIN DESTEĞİNE İHTİYACIMIZ VAR"

Türk bankacılık sektörünün 961 bankanın yer aldığı Rusya’da 175 milyar dolar toplam öz kaynak tutarına karşın payının 250 milyon dolar seviyesinde olduğunu ifade eden Karaaslan, Türk şirketlerinin Rusya'ya doğrudan yaptığı yatırım tutarının 10 milyar doları geçtiğinin tahmin edildiğini söyledi. Karaaslan, “Rusya’da faaliyet gösteren yaklaşık 3 bin adet Türk şirketinden 500 tanesinin yatırımı 5 milyar Dolar'ın üzerinde. Türk müteahhitlerimiz de 37milyar Dolar'a yaklaşan miktarda proje yapıp teslim etti. Rusya’da yapılan büyük ölçekli yatırımların yanı sıra büyüyen camiamızın gereksinimleri paralelinde küçük işletmelerin sayısı da artmaya başladı. 35milyar Dolar Dış Ticaret hacmini katlayarak 100 milyar dolarlara çıkarmayı hedefleyen bir iş hacmi potansiyeline sahip olduk. Bu potansiyeli gerçeğe dönüştürebilmemiz de ekonomin tüm kilit oyuncularına iş düşüyor. Daha fazla lojistik altyapısına daha fazla depoya yan sanayiye okullara, hastanelere ihtiyaç var. Ve tabii ki, bankalarımızın desteğine de her zamankinden daha çok ihtiyacımız olacak" diye konuştu.