EBSO meclis toplantısında konuşan İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Avrupa’da yaşanan ekonomik krizin bankacılık sektörünü de zaafa uğrattığını, Türkiye’nin 2001 krizinden aldığı derslerle krizi fırsata çevirdiğini anlattı. Türk ekonomisinde cari açık probleminin iyi yönetilmesi gerektiğine dikkat çeken Bali, şöyle konuştu:

“Cari açık problemi mutlaka ve mutlaka iyi yönetilmesi gereken bir olgu olarak önümüzde sorun olarak görülüyor. Bu dönem firmalar açısından çok hassas yönetilmeli. Gerek işyeri gerek kamu ekonomisi açısından bakıldığında rutin bir süreçte yaşamıyoruz. İşlerimizi kendi haline bırakıp olağan bir şekilde yönetmeyi geride bıraktık. 2002’den 2008 yılı son çeyreğine kadar ciddi likidite bolluğundan beslenen bir konjonktür artık yok. Ciddi dalgalanma ve güven sorunları var. Avrupa Merkez Bankası Yunanistan başka olmak üzere piyasalara 1.1 trilyon dolara varan bir likidite enjekte ediyor. Avrupa ekonomilerinde bu sorunun ticaret kanalı yoluyla Türk ekonomisini ne kadar etkileyeceği tartışılıyor. İşlerinizi büyük ölçüde yakından takip edecek ve işinize hakim olacaksınız. Raporlamaların sonuçlarından sonra sinyal alıp politika geliştirmenin bu döneme yetmeyeceğini düşünüyorum. İşinize dair birkaç parametre ile fizibilite yapabilecek bir yapı oluşturmalısınız. Stoklar, satışlar, kredi bakiyesi nereye gidiyor. Bunları takip edecek bir yapı olmalı. Süreç devam ederken takip edilmeli.”

İZMİR PİYASASININ DAR OLDUĞU ALGISI DOĞRU DEĞİL

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Türkiye’de 27 milyar lira ile kredide fark yarattıklarını belirterek, İzmir’in yılda kullandığı ticari kredi artış oranının ülke genelindeki artış oranının üzerinde olduğuna dikkat çekti. Bali, şunları söyledi:

“İzmir’de bir yılda ticari kredi artış oranı Türkiye artış oranını üzerinde. Türkiye genelinde artış oranı yüzde 43. İzmir’de ise yüzde 56. İzmir’in en fazla kredi veren bankası olduk. İzmir’de 97 şube ile en fazla şubesi olan bankayız. İzmir’de kamu bankaları da dahil ilk sıradayız. İlk şubemizi 1925’te açtık. Bireysel kredilerde de birinci sıradayız. İzmir’in son dönemde ekonomik potansiyelini yeteri kadar kullanamadığı daralan bir piyasaya sahip olduğu söyleniyor. Ancak rakamlar böyle demiyor. İki yıllık dönemde nakdi ticari kredilerin artış oranı Türkiye ortalamanın üzerinde. Ülke genelinde yüzde 75, İzmir’de ise yüzde 81. Algılarla değil rakamlarla konuşmak lazım. İzmir’de büyük sanayi gruplarının sayısı artmıyor diye öyle görünüyor olabilir, ancak küçük ve orta boy işletmeler çok yaygın. İzmir’de hiçbir kredi ilişkisi kurmamış olduğumuz firmaların diğer bankalardan kullandığı kredi tutarı 3 milyar lira. Bunu biz kendimize yakıştırmıyoruz. Bunu mutlaka değiştireceğiz. Çünkü krizlerin olduğu bir ülkede uzun dönemde iş yapacak bir finansal partner gerek.”