EKONOMİST İLHAN DÖĞÜŞ: ‘EKONOMİK KRİZİN TEMEL NEDENİ AKP HÜKÜMETİNİN İZLEDİĞİ YANLIŞ POLİTİKALARDIR’

Hamburg Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde bir dönem araştırma görevlisi olarak görev yapan Dr. İlhan Döğüş Türkiye’nin şu anda ağırlaştırılmış bir ekonomik krizin içinde olduğunu belirterek bunun  hane halkını aşırı borçlanmaya götüren AKP hükümetinin izlediği yanlış iktisadi politikalardan kaynaklandığını söyledi.

Türkiye’de mevcut ekonomik krizin nedenleri ve çözüm önerileri konusunda sorularımızı yanıtlayan Döğüş şunları söyledi: ‘Geçen yıl doların minumum 4,5 olacağını ve üç yıl önce de Türkiye’de ekonomik krizin başgöstereceğini yazmıştım. Şu andaki kriz  Türkiye’de yaşanan ağırlaştırılmış siyasi kriz ile iktisadi krizin iç içe geçtiği bir krizdi.  Ancak siyasi baskılardan dolayı kriz açıkça dile getirilememektedir. Firmalar iflaslarını ilan edemiyor gibi görünüyor.’

Türkiye’de ekonomik krizin anlaşılabilmesi için 2002’den sonra AKP’nin Kemal Derviş programıyla uyguladığı iktisadi rejime bakmanın gerekli olduğunu ifade eden Döğüş ‘ 2002’den sonra Batı ülkelerinde faizler düşürüldü, yatırımcılar  oradan aldıkları düşük faizli borçları Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yüksek faizle karşılığında getirdiler. Böylelikle bu ülkelere sıcak para akışı sağlandı. Bu sıcak para akışı doları düşürdü. Dolar düştüğü zaman da maliyetler ve enflasyon düştü. İçerdeki  üretici de ucuz ithalata karşı fiyat artışı yapamadı ve enflasyon kontrol altına alındı. Bu gelen fonlarla otoyolları, köprüler, binalar  yapıldı, ithal edilen ürünlerin tüketimi finanse edildi. Oysa bu sektörler katma değer üretip alınan borcun kolaylıkla geri ödenmesini sağlayan verimli sektörler değil. Bu şekilde Türkiye cari açık  girdabının  içine girdi. ABD Merkez Bankası FED faiz artırımına gidince ve Türkiye’nin aldığı borçları geri ödeyemeyeceği belirince sıcak para çıkmaya başladı, dolar yükseldi’  dedi.

Krizin nasıl ortaya çıktığı çıktığı ile ilgili olarak da Döğüş şunları söyledi: ‘Bütçe açığı durdurulmuştu ama bu sefer de borçlanan kesim geliri baskılanan hane halkı oldu. Hane halkı tüketimini ancak kredilerle finanse etmeye başladı. Bankalar da artık yatırım yapan firmaları ve kamuyu değil, hane halkının açığını finanse etmeye başladı. Kredilerle hane halkı ev aldı, araba aldı. Bunun her zaman böyle devam edeceği, zenginleşildiği zannedildi. Bugün de borçlar geri ödenemeyecek  bir düzeye geldi. Bankalar geri ödeneyemecek kredi alacaklarını ucuza başkalarına satmaya çalışıyor. İflaslar başgöstermeye başladı. ‘

KRİZ ERDOĞAN’IN AŞIRI ÖZGÜVENİNDEN KAYNAKLANIYOR

Türkiye’de ekonomik krizin temel nedeninin Erdoğan’ın aşırı özgüveninden kaynaklandığına da dikkati çeken Döğüş ‘ İktisadi krizler yöneticilerin aşırı özgüveninden ve aşırı borçlanmadan kaynaklanmaktadır. Firma yöneticileri aldıkları kararların doğruluğunu yineledikten sonra bu kararın her zaman işleyeceğini düşünür. Kapasitenin üzerinde borçlanmaya giderler. İşlerin her zaman böyle gideceğini düşünürler. Siyasette de Erdoğan her zaman kendisinin aldığı kararların doğru olduğunu düşünerek başkalarını dinlememeye başlamıştı. Erdoğan siyasetin ve ekonominin kurallarını aşırı özgüven duygusuyla gözardı ederek, Türkiye’de krizin yaşanmasına yol açmıştır’ şeklinde konuştu.

KEMER SIKMA POLİTİKASI GERÇEKÇİ DEĞİL

Döğüş sözlerine şöyle devam etti: ‘ Merkez Bankası’nın da yapabileceği çok birşey  yok. Kuru düşürmek için faizleri artırsa şimdiye değin ucuza aşırı borçlanmış olan firmaların, inşaat şirketlerin, hane halklarının iflaslarını tetikleyecek. Rezervleri eridiği için fazla dolar da satamıyor. Faizleri artırmasa, kur dolayısıyla enflasyon yükselmiyor, sadece özel firmaların dolar borç yükü de artıyor.’

Ekonomik krizi önlemeye yönelik kemer sıkma politikalarının reel olmadığını da ifade eden Döğüş ‘Kemer sıkma politikaları çare değil. Kemer sıkma politikalarının tam tersine kamu yatırımı ve istihdamının teşvik edilmesi gerekir. Krizler ancak eşitsizliklerin giderilmesiyle köklü bir biçimde  önlenir. Krizi önceden önlemek ve dindirmek için asgari ücret artırılabilinir,  toplu sözleşmeler sayesinde maaşlar  üzerindeki baskı kaldırılabilinir, emekliye ayrılan bütçe yükseltilebilinir, eğitim ve sağlık sektörleri kamusallaştırılabilinir. Bu sayede iç talep ve yatırım ortamı canlandırılabilinir’ dedi.

KOALİSYON HÜKÜMETİNE İHTİYAÇ VAR

Ekonomik krizlerin önlenebilmesi için koalisyon hükümetlerinin bir çözüm olabileceğine inandığını söyleyen Döğüş konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘ Türkiye’de tek parti iktidarının istikrar getireceği varsayıldı. 2015 seçimlerinde olası bir koalisyon hükümetinden korkuldu. Öte yandan tek parti iktidarının getirdiği aşırı özgüven istikrarsızlığın kaynağı oldu. Başkalarını dinlemeyen bir iktidar risk yarattı. Türkiye’de aşırı kutuplaşma nedeniyle sağlıklı bir koalisyon hükümeti de zor görünüyor. Türkiye toplumu müzakere, uzlaşma ve koalisyon kültürünü öğrenmelidir’.

Türkiye’nin sektörel kompozisyonunun değiştirmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Döğüş ‘ Devletin kamu harcamaları yoluyla bütçe harcamalarını gözönüne alıp ekonomik yatırımı tekrar harekete geçirmesi ve iç talebi desteklemesi gerekiyor. Sektörel kompozisyon yüksek katma değer üreten sektörlere doğru  değişmesi gerekir. Hatta cari açık sorununu kökten aşmak için demokratik reformları yapıp, AB üyesi olup  avroya geçilmeli. Zayıf TL ile Türkiye bu sorunları hep yaşar’ dedi. 

Süheyla Kaplan/ Hamburg