FAO Konferansı 38. Oturumu nedeniyle İtalya’nın başkenti Roma’da bulunan ve bazı temaslar gerçekleştiren Bakan Mehdi Eker komisyon toplantısında yaptığı konuşmada, 2016 yılının neden Uluslararası Bakliyat Yılı ilan edilmesi gerektiğine değindi. Bu girişimin, bakliyat üreticisi üye ülkelerin desteği ile geçen yıl başladığını söyleyen Eker, bakliyatların dengeli ve sağlıklı beslenmeye katkıda bulunmanın yanı sıra gelecekteki küresel gıda güvenliği ve çevre sorunları ile başa çıkılırken temel bir rol oynayacaklarının altını çizdi.

62 MİLYON TON BAKLİYAT ÜRETİMİ

Güncel FAO verilerine göre dünyadaki toplam bakliyat üretiminin 62 milyon ton civarında olduğunu hatırlatan Bakan Eker, “Bunun 11 milyon tonu ticari amaçla kullanılmakta ve bu da 7 milyar ABD Doları’na tekabül etmektedir. Bakliyatlar farklı iklim koşullarına uyum sağlayabilmekte ve sonuç olarak dünyanın birçok bölgesinde üretilebilmektedirler. Bu bakliyatları küresel gıda güvenliğinde önemli bir oyuncu yapmaktadır.

Özellikle kalkınmakta olan ülkelerdeki küçük çiftçiler yaşamlarını devam ettirmek için bakliyat üretimine bağlılardır. Bakliyat yetiştiriciliğinde çalışan kadın çiftçiler toplam iş gücü içerisinde daha büyük bir paya sahiptir “ diye konuştu.

BAKLİYAT, FAKİR ADAMIN ETİDİR

Bakliyatların yüksek besleyici değerleri ve düşük fiyatlı ve kolay ulaşılabilir alternatif bir protein kaynağı olmalarından dolayı dünya çapında birçok kültürde ‘fakir adamın eti’ olarak tabir edildiğini dile getiren Eker, “Bakliyatlar, kalkınmakta olan ülkelerde beslenmenin temel bileşenidir. Kalkınmakta olan ülkelerde, bakliyatlar işlenmiş ürün olarak un, şehriye, ekmek, hamur ve aperatif gibi ürünler halinde tüketilmektedir” dedi.

Baklagillerin birçok geleneksel yemeğin temel parçası olduğuna da değinen Eker, buna ilk örnek olarak da Türk mutfağındaki kuru fasulye ve pilavı verdi. 2016 yılını Baklagiller yılı olarak kutlayacak olmanın, gıda zinciri aracılığıyla bağlantıları kuvvetlendirmek adına eşsiz bir fırsat olacağını da sözlerine ekleyen Eker, “Baklagiller, gıda ve besin güvenliği, sağlık, yoksulluğu azaltma, sürdürülebilir tarım ve çevreye olan katkılarındaki farkındalığı arttıracaktır” dedi.

Arkeolojik araştırmalara göre, Anadolu’da mercimek ve nohut üretiminin milattan önce 7-8 binli yıllara dayandığını da belirten Eker, “Günümüzde, mercimek ve nohutların yabani akrabaları Türkiye’de Güneydoğu Anadolu’da görülmektedir” dedi.

Bakanın konuşmasının ardından, söz konusu konuya ilişkin Türkiye tarafından hazırlanan kısa bir tanıtım filmi gösterildi.