Dilhun GENÇDAL - İdris TİFTİKÇİ/İSTANBUL,  TÜRK  Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) Çırağan Sarayı'nda gerçekleştirilen 42. Olağan Genel Kurulu'na katılan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, burada yaptığı konuşmada, 2011 yılının her açıdan hareketli bir yıl olduğunu, Türkiye'nin son 9 yıldır elde ettiği başarıların, bundan sonraki dönemle ilgili ortaya konulan ciddi reform gündeminin sadece Türkiye açısından değil, içinde bulunulan coğrafya açısından da önemli olduğunu söyledi.


TÜRKİYE'NİN İÇİNDE BULUNDUĞU BÖLGE ZOR BİR DÖNEMDEN GEÇİYOR


Yeni bir birim kurduklarını ve bu birimin reform sürecinde olan ülkelerin kendi reform çabalarına destek olacağını anlatan Babacan, şu anda Tunus, Libya ve Mısır ile çok yakından çalıştıklarını, geçiş süreçlerinde onların kendi siyasi ve ekonomik reformlarına destek verdiklerini kaydetti.


Babacan, Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgenin zor bir dönemden geçtiğini ifade ederek, komşularla ilgili sıkıntılı bazı konuların olduğunu, özellikle "Arap Baharı" yaşayan, parlamenter demokratik sistemlere geçme çabası yaşayan ülkelerdeki bu süreci çok sıhhatli süreç olarak gördüklerini söyledi. Her geçiş döneminin sıkıntılarının, maliyetlerinin ve sancılarının mutlaka olacağını belirten Babacan, ancak Türkiye'yi kuşatan bölgenin daha istikrarlı bir bölge olması isteniyorsa bu dönüşüme destek verilmesi ve mümkün olduğunca olaysız, kansız, düzenli bir şekilde geçiş dönemleri konusunda söz konusu ülkelerin destekçisi olmak gerektiğini kaydetti. Babacan, bütün bölgede artık sınırların, hudutların anlamsızlaşmasını, insanların, sermayenin, ürünlerin, hizmetlerin ve enerjinin artık ülkeden ülkeye rahatça hareket edebildiği coğrafya istediklerini dile getirerek, bunu sadece Kuzey Afrika ve Ortadoğu için değil, Balkanlar ve Kafkaslar için de arzu ettiklerini, kazan-kazan sonuçların elde edileceğini belirtti.


Bölgede topyekun kalkınmayı gerçekleştirebileceklerini söyleyen Babacan, "Suriye'deki olaylar öncesi aslında Türkiye-Suriye-Ürdün-Lübnan'ı tek bir ekonomik bölge yapmak amacıyla yeni bir yapı kurmuştuk. Suriye'deki olaylar belki bunu bir süre askıya almamıza sebep oldu. Ama en kısa zamanda Suriye'de görünürlük, öngörülebilirlik oluştuğu anda o projeye devam edeceğiz ve onu genişleteceğiz. Bundan hem Türkiye hem pek çok ülke kazanacak" dedi.


TÜRKİYE'Yİ ÇOK DAHA YÜKSEK STANDARTLARA ULAŞTIRMAMIZ GEREKİYOR


Babacan, Türkiye'nin bugünkü gündem maddelerine baktıklarında yargının hep tartışılır bir konu olduğunu kaydederek, şunları söyledi:


"Ancak 2010 yılındaki anayasa değişiklik paketine kadar bizim maalesef yargı konusundaki adımlarımız sınırlı kaldı. Yargı alanında gerçekleştirmek istediklerimizin pek çoğu bizzat yargı tarafından engellendi. Ancak 2010 anayasa değişikliğinden sonradır ki, yargı konusunda reformun kapısı açılmış oldu. Bu konuda kararlı adımlarla mutlaka Türkiye'yi çok daha yüksek standartlara ulaştırmamız gerekiyor. Türkiye, gerçek anlamda bir hukuk devleti olmadıktan sonra ne birinci sınıf demokrasi olabilir, ne de hedeflediğimiz dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisinden birisi olabilir. Keyfiliğin olmadığı, 'illa onu tanıyorum, bunu tanıyorum onun için yatırım yapıyorum' demediği insanların, 'bu ülke bir hukuk devletidir, o ülkenin sistemine, yargısına, kurallarına güvendiğim için o ülkeye yatırım yapıyorum' diyebileceği bir hale Türkiye gelmedikçe ne demokrasimiz, ne ekonomimiz arzu ettiğimiz noktaya ulaşamayacaktır."


GÜN GEÇMİYOR Kİ, YENİ YARGI KARARIYLA UYANMIYORUZ


Hem siyasi, hem ekonomik reformlar yaptıklarını söyleyen Babacan, "Ancak yargı, belki de reform konusunda en geride kaldığımız alan oldu. Gün geçmiyor ki bir başka yeni bir haberle, bir başka yeni yargı kararıyla uyanmıyoruz. Toplumun her kesiminde ciddi tepkiler oluşuyor. Kamu vicdanında yer bulmayan, insanların bir türlü ikna olmadığı, aklında ya da kalbinde içine sindiremediği tablolar yaşıyoruz. Mutlaka çözmemiz gerekiyor. Bu konuda bizim hükümet olarak kararlılığımız tam. Kuşkusuz her reformda olduğu gibi, bu konuda da sancılar olacaktır. Mevcut düzenin bozulmasından rahatsız olanlar kuşkusuz olacaktır. Ama şunu açıkça ifade etmek istiyorum ki, bu konudaki kararlılığımız tam. Süre lazım, zaman lazım. Ama ne yapacağımızı da gayet iyi biliyoruz. O konuda da adımlar atmaya başladık ve devam ediyoruz" dedi.


FRANSA VE ALMANYA NİYE BU KADAR ÇABALIYOR?


Babacan, dünyada yaşanan ekonomik krize de değinerek, risk algılamasında ciddi bozulmalar olduğunu söyledi. Portekiz'e işaret eden Babacan, Portekiz'de ciddi bir hareketlenme olduğunu, İtalya'nın risk göstergelerinin bir türlü düzelmediğini, Fransa'nın da risk göstergelerinin ciddi ölçüde yükseldiğini anlattı. Babacan, şunları söyledi:


 "Almanya, Fransa sık sık bir araya gelerek, liderler ortak görüntü vererek, sanki 'Biz iki merkez ülkeyiz, biz ikimiz sağlamız, diğerlerinin sorunlarını çözmeye çalışıyoruz' gibi bir görüntü oluşturmaya çalışırken, gerçek durum yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Şu anda sorun yaşayan 5 ülke, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Portekiz ve İspanya'nın Avrupa'daki bankacılık sistemine olan toplam tahvil borcu 2.1 trilyon avro. Bu borcun yüzde 23'ü Fransa'ya ait. İkinci sırada Almanya var. Aslında bu Fransa ve Almanya niye bu kadar çabalıyor bir şeyler yapmak için, bu tablo belki daha iyi gösteriyor. Yüzde 40 gibi bir rakam bu iki ülkenin bankalarının elinde. Bu 5 ülkeyle ilgili çıkabilecek herhangi bir sorun, Fransız ve Alman bankalarını ciddi ölçüde etkileyecek sonuçlara ulaşabilir."


2011 YILINDA 3 OLAY BİZDE DERİN İZ BIRAKTI


TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Erkut Yücaoğlu da, 2011 yılının sevinçler ve üzüntülerle karışık birtakım olaylara sahne olduğunu kaydederek, geçen yıl kendilerinde 3 olayın derin iz bıraktığını belirtti. Yücaoğlu, bu olayları, Van Depremi, Uludere Faciası ve Fransa Meclisi'nin birkaç yüz bin oy için Ermeniler'in 1915 tehciri ile ilgili facialı bir soykırım olarak tanımayanları cezalandırmaya yönelik kararı olarak sıraladı.


Asırlarca demokrasi ve özgürlükler ülkesi olduğunu beyan eden Fransa'nın ifade özgürlüğünü sınırlayan bir karara imza atmış bulunduğunu kaydeden Yücaoğlu, "İnşallah bu karar pazartesi günü Fransız senatosundan da geçip yasalaşmaz. Çünkü aksi halde Fransa ile ilişkilerimizde tamir edilmesi zor bir zarar ortaya çıkabilir" dedi.


DG-İT (MK) (FOTOĞRAF)