İlhan Tanır / Gazeteci, Washington



Özellikle ABD Kongre’sindeki 47 milletvekilinin Nisan ayında yazdıkları bir mektupla Halk Bankası hakkındaki iddiaları hem ABD Dışişleri Bakanlığı’na hem de Hazine Bakanlığı’na sorması, 17 Aralık operasyonlarının da Halk Bankası’na odaklanmış olması, muhafazakâr bazı Türk basın organları tarafından Washington’ın ve diğer bazı yabancı başkentlerin bu operasyonlarda etkisinin olup olmadığının sorgulanmasına neden oldu.

ABD’li milletvekilleri o mektupta kısaca, Halkbank'ın İran'a yaptığı altın ihracının incelenmesi istenmişti.

Bu talebin de İran'a uygulanan ambargoları sıkılaştırmak ve ayrıca terörist faaliyetlerin finansını durdurmak için yapılması gerektiği kaydedilmişti.

Halk Bankası’na yoğun eleştiri

Sadece Amerikan Kongresi değil, Halk Bankası’nın İran ile ilişkileri, Hindistan gibi bazı ülkelerin İran’a enerji ödemelerini yine bu banka üzerinden yapması, Amerikalı yetkililerin de Halk Bankası’nın faaliyetlerini sıkça şikayet etmesine yol açıyordu.

Şu anki ABD Hazine Bakanlığı’nın Terörizm ve Finansal İstihbaratından sorumlu müsteşarı David S. Cohen ve selefi Stuart A. Levey’nin Türkiye’ye yaptıkları ziyaretlerde başta Halk Bankası olmak üzere Türkiye’deki diğer finansal kurumlara, İran ile finansal ilişkilerinin, kendileri için ABD’nin finansal sisteminden izole etme riski taşıdığı yolundaki ikazları, hem Amerikan hem de Türk gazetelerine yansımıştı.

Washington’da konuyla ilgili belki de en çok inceleme kaleme alan uzmanlardan birisi Jonathan Schanzer.

Schanzer, hem İran ambargoları hem de terörizm konularında uzman olarak ‘Demokrasileri Koruma Vakfı’ adlı muhafazakâr düşünce kuruluşunda çalışmalar yapıyor.


Daha önce ABD Hazine Bakanlığında terörizm finans analisti olarak çalışmış Schanzer, Türkiye’nin ‘illegal finansal işlemlerle ilgili olarak ciddi bir problem haline gelmesi geçen yılın başlarına rastlar, ve aylardır büyüyerek devam ediyordu’ dedi.

‘Türkiye’nin, terör-finans konularında uluslararası normlara uymuyor’ eleştirisi

Schanzer, Türkiye’nin İran ile olduğu kadar Hamas örgütü ile olan parasal ilişkilerine de dikkat çeken yazılar yazdığı için Türkiye’de, özellikle Gezi protestoları döneminde Türkiye’nin aleyhine yayın yapan figürlerden biri olarak bazı medya organlarında hedefe oturtulmuştu.


Schanzer,
yolsuzluk davalarının Gülen Cemaati ile AKP hükümeti arasında yaşanan bir kavganın sonucu olduğu hakkında yorum ve haberleri basından takip ettiğini ifade ederken, Türkiye’de özellikle son yıllarda sayısı hızla artan İranlı şirketlerin 2000’i aştığını ve bunun para aklamaktan başlayarak birçok şüpheyi üstüne çektiğini iddia ediyor.


Schanzer,
Türkiye’nin sadece İran ile yaptığı altın ticareti ile değil, son zamanlarda Suriye’nin kuzeyindeki Cihatçı gruplara yardım ettiği iddiaları, Hamas’ın bazı üst düzey figürlerine ev sahipliği yapması gibi konularla da, ‘finansın merkezi’ olarak algılanmaya başladığını işaret etti.


Schanzer
ayrıca Türkiye’nin böyle bir merkez haline gelme nedenlerinden bir başkasının, Suudi Arabistanlı işadamı Yasin El Kadı’nın Türkiye’de başta BİM süpermarketler zinciri ortağı olmak üzere, birçok üst düzey AK Parti yetkilisi ile yakın ilişkiler içinde olduğunun bilinmesi olduğunu ifade etti.


Schanzer,
bu kişinin El Kaide’ye finansal yardım yapmaktan ABD’de ‘özel olarak tanınmış global terörist’ sınıfında olduğunu hatırlattı.

Türkiye’nin, terör-finans konularında uluslararası normlara uymadığının altını çizen Schanzer, şu anda yaşanan yolsuzluk olaylarının bu konuda bir ‘katalizör’ fonksiyonu görerek, Ankara’nın bundan sonra yeni bir sayfa açmasını umut ettiğini söyledi.


Schanzer: Kimse kimsenin hükümetini alaşağı etmeye çalışmıyor


Schanzer
’e göre, Türkiye’deki bu yolsuzluk baskınlarının AK Parti hükümetine karşı İsrail, CIA veya kendisinin de içinde bulunduğu bir grup veya başka gruplar tarafından kasten organize edilip edilmediği hakkındaki şüpheleri ilettik.


Schanzer bununla ilgili şunları söyledi:

“Kimse kimsenin hükümetini alaşağı etmeye çalışmıyor. Halk Bankası ve altın ticareti ile ilgili haberler ilk olarak Türk basınında çıktı."

"ABD yetkilileri de yıllarca Türkiye’ye bir müttefik olarak, karşılıklı saygı çerçevesinde, kapalı kapılar arkasında yapılanın yanlışlığını anlattı. Onun yerine Ankara bu problemlerin giderek artmasına göz yumdu."


"İran ile altın ticareti ayrıca uluslararası toplumun İran’a uygulamaya çalıştığı ambargoları doğrudan aykırı olmasa da, ruhuna da aykırı idi. Buna rağmen ABD, Halk Bankası’na ambargo koyma yoluna gitmedi.”


ABD Dışişleri operasyonu yakından takip ediyor


ABD Dışişleri Bakanlığı da, konuyla ilgili olarak günlük basın toplantılarında sorulan sorulara karşılık, rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu yakından takip ettiklerini açıkladı.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf gelişmeyle ilgili medyadan çıkan haberleri gördüklerini dile getirdi.

Gözaltına alınan isimlerin yolsuzluk iddiaları ile suçlandığını ifade eden Harf, “Gelişmeyi yakından takip ediyoruz. Bu konuda özel bir yorumumuz yok” dedi.

Harf, Türkiye'nin yargı sisteminde şeffaflık, zamanlılık ve adalet için en yüksek standartları karşılamasını beklediğimizi tekrarlamak isteriz" şeklinde konuştu.

Bu gelişmeler ışığında, ABD Dışişleri Bakanlığının şimdilik Türkiye’de hızla gelişen yolsuzluk ve rüşvet olaylarını izlemeyi tercih ettiği görülüyor.