Türkiye’nin Afrin’e yönelik askeri operasyonuna, ABD ve Batılı ülkelerden çok sert bir tepkinin gelmemesi, Avrupa kamuoylarında tartışmalara yol açtı. Düşünce kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu’nun (ICG) Ortadoğu Programı Direktörü Joost Hiltermann’a göre Batılı başkentler, Türkiye’nin operasyonunun kapsamının ve süresinin ne olacağını anlamaya çalışıyor ve buna göre politikalarını şekillendirmeye hazırlanıyor.

Hiltermann, “Hedef gerçekten sınır bölgesini güvenceye almak mı, yoksa bu YPG’yi tüm Afrin’den tasfiye etme yönünde bir girişim mi? Eğer hedefin, YPG’yi tüm Afrin’den tasfiye edilmesi olduğu netleşirse, Türkiye’ye yönelik tutum değişebilir” şeklinde konuştu.

ABD açısından Fırat’ın doğusunda IŞİD’e karşı PYD ile yürüttüğü işbirliğinin büyük önem taşıdığını, Fırat’ın batısındaki Afrin’in stratejik açıdan öncelik taşımadığını vurgulayan Hiltermann, bunun ABD yönetiminin Türkiye’nin askeri operasyonuna çok sert tavır almamasında etkili olduğunu kaydetti.

Suriye gündemiyle toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden (BMGK) de Türkiye yönelik bir kınama ya da askeri operasyonların sonlandırılması talebinin gelmemesi de dikkat çekti. Reuters'in eski Şam muhabiri ve Berlin Bilim ve Politika Vakfı'nda konuk araştırmacı olarak da görev yapmış olan Ortadoğu uzmanı Khaled Yacoub Oweis, Suriye konusunda küresel ve bölgesel güçlerin belirleyici olduğuna işaret ederken, “Suriye’de büyük aktörlerin sahada olduğu büyük bir mücadele var. Bu büyük aktörler Türkiye, Rusya, İran ve ABD’dir” değerlendirmesini yaptı.

Oweis, uluslararası aktörlerin Türkiye gibi bir bölge ülkesi ile gerilimi tırmandırmak isteyeceklerine ihtimal vermediğini, bu aktörlerin küçük bir alanı kontrol eden PYD için böyle bir krizi isteyeceklerini düşünmediğini söyledi.

Rusya neden yeşil ışık yaktı?

Merak edilen konuların başında, PYD ile işbirliği yapan, Moskova’da ofis kurmasına izin veren Rusya’nın Türkiye’nin Afrin operasyonuna neden yeşil ışık yaktığı ve Moskova’nın bundan sonra hangi adımları atabileceği geliyor. Türkiye ile Rusya arasında zımni bir anlaşma olduğu, Afrin operasyonuna yeşil ışık yakan Rusya’nın buna karşılık Ankara’dan İdlib konusunda istediklerini aldığı iddialar arasında.

ICG Ortadoğu Programı Direktörü Hiltermann, bunun gelecekte gerçekleşmesi muhtemel bir senaryo olduğunu, ancak kesin bir şey söyleminin zor olduğunu belirterek, gelişmelerin izlenmesi gerektiğini vurguladı.

Uzman Khaled Yacoub Oweis ise Ankara’nın böyle bir pazarlığa gireceğine ihtimal vermediğini vurgulayarak, “Türkiye kendi adına böyle bir vaatte bulunamaz. Ayrıca İdlib’teki insanlar nereye gidecek? Rejimin İdlib’i geri alma süreci Türkiye için yeni bir mülteci akını demek, çıkarına olmaz ki” değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da bu iddiayı, "Rusya ile gizli bir pazarlık yok. Yani Afrin'i alın İdlib'i verin. Bu tür şeylerin konuşulduğunu da duyuyorum. Bir kere böyle bir şey söz konusu değil” sözleriyle geri çevirdi.

Suriyeli Kürtler üzerinde baskı

Tartışılan bir diğer iddia, Rusya’nın PYD’den Afrin’in kontrolünü Esad rejimine vermesini istediği, bunun kabul edilmemesi üzerine de Ankara’ya yeşil ışık yaktığı şeklinde. “Madem böyle bir teklif vardı, Esad rejimi ile zaten işbirliği yapmış olan PYD neden bunu kabul etmemiş olsun?” diyen  Ortadoğu uzmanı Khaled Yacoub Oweis, bu iddiaları gerçekçi bulmadığını şu sözlerle aktardı: "PKK yani PYD, biliyorsunuz son derece pragmatik. Hatırlayacak olursak 2011 yılında Esad’a karşı barışçıl protestolar başlamasaydı, daha fazla demokrasi talep eden binlerce kişi öldürülmeseydi, bu süreçte PYD kendi çıkarı için Esad rejimi ile belirli bölgelerde işbirliğine gitmeseydi, bu denli güçlenemeyecek, bugün elinde tuttuğu topraklara sahip olmayacaktı. Böyle pragmatik bir PYD neden Esad rejimini, Rusya’yı geri çevirsin?”

"PYD için yüzleşme zamanı"

Deutsche Welle'nin aktardığı habere göre yaşanan son gelişmelerin PYD için artık "gerçeklerle yüzleşme zamanının” geldiğini gösterdiğini savunan Oweis, neden bu şekilde düşündüğünü şöyle açıkladı:

“Batı için gerçekte taşıdıkları stratejik önemi abarttılar, kendilerini süper güç olarak gördüler ama değiller ve bu çok acı bir durum. Belirli bir dönem için ihtiyaç duyulan rolü üstleniyorlar ve amaç hasıl olduğunda bu rolleri sona eriyor. Irak’ta da aynısı oldu. Şunu unutmayalım: PKK yani PYD, YPG, daha iki yıl önce Rusya bombardımanı desteği ile bazı bölgelerde Arap topraklarını ele geçirdi, Arap halkını kendi topraklarından kovdu." Batı kamuoylarında PYD konusunda abartılı, aşırı iyimser bir algının hakim olduğu yorumunu yapan Oweis, PYD ile ilgili bazı gerçeklerin ise gözardı edildiğini savundu. “PYD’ye ilişkin olumlu algı sadece IŞİD’e karşı mücadelede büyük müttefik olarak görülmelerine değil, aynı zamanda Batı’da ‘seküler olan her şey iyidir’ şeklinde, her şeyi siyah beyaz olarak kategorize eden, Müslümanlar ile ilgili mevcut yaklaşıma dayanıyor” diyen Oweis şöyle devam etti:

"Oysa sadece İslamcılar vahşi ve acımasız değil. PKK’nın Türkiye’de yaptıkları, Suriye’de PYD ve YPG ile yaptıkları hasıraltı ediliyor. PYD ve YPG, PKK'nın uzantısı, komutası PKK’nın kontrolünde ve burada yer alanlar büyük ölçüde Kandil’de eğitildi, Kandil’in talimatlarıyla hareket ediyor. Suriyeli Kürtler ile Suriye’deki Kürt bölgelerinde kontrolü elinde tutan Türkiyeli Kürtler arasında ayrım yapmak zorundayız. Silahlı ama makyajlı kadın fotoğraflarıyla yaptıkları propaganda yoluyla gerçekte ne olduklarını gizlemeye çalışıyorlar. ”

Dr. Joost Hiltermann

PYD yüzüstü mü bırakılıyor?

Rusya ve ABD başta olmak üzere, uluslararası toplumun Afrin operasyonuna sert tavır almamaları, Avrupa basınında yaygın olarak “bir kez daha Kürtler yüz üstü bırakıldı” yorumlarına yol açtı.

ICG Ortadoğu Direktörü Hiltermann, tarihte bunun birçok örneği olduğuna işaret ederken, “Kullanılıyor sonra yarı yolda bırakılıyorlar. Ancak gayet tabii ki Kürtler de kendi hedeflerinde ilerleme kaydetmek için dış güçleri kullanmaya ve manipüle etmeye çalışmışlardır. Kendi hedeflerinde hem Suriye’de hem de Irak’ta bir hayli yol aldıklarını da söylemek lazım” değerlendirmesini yaptı.

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler konusunda son derece hassas olmasında temel nedenin PKK olduğuna vurgu yapan Hiltermann, Ankara’nın burada otonom bir Kürt bölgesine itirazı olmadığını, ancak PKK’nın denetimini istemediğini, bu nedenle ihtilafın çözümünün hiç de kolay olmadığını kaydetti.

Hiltermann,“Konu PKK. Türkiye’nin yeniden PKK ile görüşme süreci başlatmasına ihtiyaç var. Aksi takdirde Suriye’deki gerilim devam edecektir. PKK’nın Suriye’nin kuzeyindeki uzantılarının karşı karşıya oldukları soru ise şu: Suriye’deki sürece müdahil olmaları, hem Suriye rejimi hem Türkiye için kabul edilebilir olmaları için PKK ile bağlarını gevşetmeleri mi gerekiyor? İşte asıl mesele bu. Şüpheci olmakla birlikte bu yönde atılacak adımların, gerilimin düşürülmesinde etkili olacağı kesin” görüşünü kaydetti.

Soçi’de kritik görüşmeler

Türkiye’nin Afrin operasyonunun, Suriye’de ateşkes ve siyasi çözüm için devam eden görüşmeleri nasıl etkileyeceği de merak edilen konular arasında bulunuyor.

Rusya, Türkiye ve İran öncülüğünde yapılan görüşmelerin bir sonraki ayağı, 30 Ocak’ta Soçi’de yapılacak. Buraya hangi Kürt gruplarının davet edildiği, katılıp katılmayacakları ile ilgili tartışmalar ise sürüyor.

Ortadoğu uzmanı Khaled Yacoub Oweis, Rusya’nın görüşmelerdeki ağırlığı ve rejime olan açık desteği nedeniyle bu süreçten çok da umutlu olmadığını, “Bu, Rusya’nın başlattığı ve Suriye’de rejimi muhafaza etme hedefi güttüğü bir süreç. Davet edilenler ya Esad ya da Rusya yanlısı. Bu süreçle Rusya, Suriye’de kendi istediği rejimi meşrulaştırmayı hedefliyor” sözleriyle aktardı.