Çağıl Kasapoğlu




Enerji ve petrol uzmanlarına göre Suriye, ‘proxy savaşları’ yani, yabancı ülkelerin petrol uğruna vekâleten savaş yürütecekleri kadar zengin yataklara sahip değil.

Fakat hali hazırda komşu ülkelerin petrol açısından zengin olması, Suriye'nin ise coğrafi olarak bunları uluslararası piyasalara ulaştıracak deniz kapılarına sahip olması bu ülkeyi önemli kılıyor.



Özerklik arayışları perspektifinden bakıldığında ise, Suriye’nin kuzey doğusundaki petrol yataklarının, o bölgede yaşayan Kürtlerin kendi yağıyla kavrulmasına yetecek zenginlikte olması, oradaki yapılanmaya siyasi güç kadar ekonomik bir güç de katıyor.



Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile 2009 yılında Ankara’da bir araya gelen Beşar Esad, enerji yollarının geçtiği bu coğrafyayı “Dört Deniz Stratejisi” çatısı altında toplayıp Suriye’nin bir ticaret ve enerji merkezi haline geleceğini söylüyordu.

Ne var ki, ülke artık bir bütün olarak değil, daha çok birbirlerinden etnik ve siyasi yapılar çerçevesinde ayrılan toplumlar olarak uluslararası piyasaya açılma gayretinde.

Rimelan petrol açısından zengin



Kürt gruplar ve İslamcı militanlar arasındaki mücadelenin en çok yoğunlaştığı yerlerden biri, Suriye’nin kuzeydoğusunda doğal kaynaklar açısından zengin, Kürtçe’de Batı anlamına gelen ve ‘Batı Kürdistan’ olarak bilinen Rojava’nın da önemli bir kısmını kapsayan Rimelan bölgesi.



Kuzeydoğudaki Cezire bölgesinde bulunan Rimelan’ın yanı sıra yine Kürt bölgesindeki Suveydiye de Suriye’nin petrol açısından en zengin bölgeleri.



El Kaide bağlantılı El Nusra ile Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) kuzeyde İslam devleti kuracağını iddia eden Kürt grupların kendi öz yönetimlerini oluşturmak istedikleri bölgede etkin olan Kürt siyasi yapılanması PYD (Demokratik Birlik Partisi).

PYD’ye yakın YPG (Halk Savunma Birlikleri) doğal kaynaklar açısından önemli görülen Rimelan’ı İslamcılara kaptırmamakta kararlı.



Kürt kaynakların aktardığına göre kuzeydoğudaki petrol kaynakları “tüm Rojava’ya yetebilecek güçte.”

Kürtlerin yanı sıra, Arap, Ermeni ve Süryanilere de ev sahipliği yapan bölge, petrol yatakları kadar etnik yapısıyla da Kerkük’ü andırıyor.



Yayınına dün son veren Kürt televizyon kanalı Nuçe TV'den gazeteci Amed Dicle, daha önce rejime bağlı özel eğitimli personel ile korunan Rimelan’ın, Mayıs ayından bu yana YPG kontrolünde olduğunu belirtiyor.

Dicle, “Rimelan, YPG kontrolüne geçene kadar El Nusra ile çatışma yoktu. Ne zamanki YPG, Rimelan’ı ele geçirdi, orada bulunmayan Nusra, oraya ulaşmanın yollarını aradı” diyor.



Kürtlerin Rimelan’daki doğal kaynaklara ilişkin tutumunu Amed Dicle şu sözlerle ifade ediyor:

“Kürtlerin tutumu şudur: ‘Biz buradan rejimi çıkardık. Buradaki petrol enerji potansiyelini halklar paylaşacak. Burada herkes, sadece Kürtler değil, Araplar da dâhil birlikte paylaşırız,’ dediler.”



‘Bazı petrol alanları el Kaide'nin elinde’



"Bölgede enerji savaşı mı yürütülüyor?” sorusuna, Radikal Gazetesi Dış Haberler Müdürü Fehim Taştekin iki açıdan bakarak cevap veriyor:

“Suriye üzerinden enerji savaşından bahsedilecekse büyük resimde, Suudi Arabistan’ın başını çektiği Körfez’in ülkelerinin, Hürmüz Boğazı’nı bypass etmek için Esad rejiminden kurtulup, petrol ve doğalgaz boru hatlarını Suriye üzerinden Akdeniz’e çıkarma planları var, derim. Küçük resimde ise petrol sahalarının paylaşılması savaşını görüyoruz. Rimelan başta olmak üzere Cezire bölgesindeki bazı petrol alanları el Kaide’nin fiilen gelir kaynağına dönüşmüş durumda.”



Taştekin’in aktardığına göre, el Kaide bağlantılı grupların kuzeydoğudaki [Kürtlerin yaşadığı] Cezire bölgesinde ele geçirdiği petrol bölgelerinden biri, Şedadi.



“El Kaide, ele geçirdiği kuyulardan çıkartılan petrolü ilkel yöntemlerle arıtıp, üçüncü taraflara satmakla kalmayıp, rejimin kontrolü altındaki kentlere giden petrol boru hattına dokunmaması karşılığında Şam’dan para da alıyor” diyor Taştekin ve ekliyor:

“Kürtlerle ve yer yer yerel Arap aşiretleriyle yaşanan çatışmanın tetikleyicisi petrol. Başta Rimelan olmak üzere bölgedeki petrol ve doğalgaz yatakları Kürtler açısından müstakbel Kürt özerk varlığının en temel güvencesi.”



Kürtler, Suriye’de Beşar Esad rejimine karşı mücadelede ‘üçüncü bir yol’ seçmiş ve savaşı bölgelerinden uzak tutma amacı gütmüşlerdi.



Taştekin’e göre “Çatışmasız mevzi kazanma ve çatışmasız kazanımları koruma taktiği doğrultusunda, Kürtler kendi öz kaynaklarını sonu gelmez çatışmalarla tüketmek istemiyorlar.”

Uzmanlara göre, tüm Suriye’nin idaresinden çok kendi bölgelerinin kontrolünü ellerinde tutma hevesindeki Kürtler için, Rimelan’daki yataklar değerli. Fakat, yeni yeşeren emirliklerini Suriye’ye yaymak isteyen El Kaide’nin gözü daha tıklayınyükseklerde olabilir.



Komşular açısından petrol değil nüfuz önemli

Yerel düzeyde bilfiil çatışan taraflar açısından petrol kaynaklarının denetiminin önemi ortada ama Ortadoğu gaz ve enerji uzmanı Siamak Adibi’ye göre, Suriye’deki petrol kaynakları önemli fakat bölgede yabancı ülkelerin çıkar gözetecekleri kadar büyük değil. Dolayısıyla amaç “Ortadoğu’daki değişimin parçası olmak.”



Suriye’nin kuzeyindeki Kürt nüfusun ve Kürt siyasetinin varlığını, yalnız etnik ortaklık açısından değil, zengin enerji hattının çıkış kapısı olması açısından da Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden bağımsız düşünmek zor.

Sünni ağırlıklı Kuzey Irak Kürt yönetimi ve Şii Bağdat yönetimi arasında iplerin gerilmesi de kuzeyi daha bağımsız diplomatik ve ekonomik ilişkiler kurmaya yönlendiriyor.



Uluslararası enerji uzmanı Necdet Pamir’e göre, Suriye’deki enerji eksenli mücadelede asıl amaç Irak’ın kuzeyindeki petrolün “merkez hükümetinin onayı olmadan, Türkiye ve Suriye üzerinden bölgeden çıkarılması.”

Böylesi bir denklemde geçiş hatları açısından Suriye'nin yanısıra Türkiye’nin konumu da önem kazanıyor.



Çıkış kapıları: Suriye ve Türkiye



Kuzey Irak’ın petrolünü ithal etmek için Türkiye’ye muhtaç olduğunu belirten enerji uzmanı Cüneyt Kazokoğlu, Kuzey Suriye’de ya da Rojava'da özerk bir Kürt oluşumun Kuzey Irak’la işbirliğine gitmesiyle Kuzey Irak petrolünün ihracatının kolaylaşacağını söylüyor.

Suriye’nin denize açılan kapısı ve asıl petrol ithalat alanı Tartus ve Lazkiye arasındaki Banyas. Suriye’nin kuzeydoğusundaki petrol sahalarından çıkan boru hatları da Banyas’a gidiyor.



Kuzey Suriye ve Şam arasındaki ilişkiler Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor.



Zira Kuzey Suriye'de oluşacak bir yapılanma, örneğin el Kaide'yi saf dışı bırakacak bir Kürt özerk yönetimi Şam ile yakın ilişki içinde olursa, Irak Kürdistanı ve Rojava'dan gelecek Kürt petrolü uluslararası piyasaya Banyas’tan açılabilir.

Banyas halen merkezi yönetimin kontrolünde.



Mevcut durumda ise Cüneyt Kazokoğlu’na göre petrol ihraç etmek isteyebilecek bir Kürt yapılanmasının “Suriye’nin geri kalanıyla kavgalı olduğu da düşünülürse Türkiye’den başka kaçarı yok.”



Türkiye, coğrafi konumu gereği, enerji kaynağı olarak görülmese de, enerjinin uluslararası piyasalara açılacağı az sayıdaki kapılardan biri olma açısından kritik öneme sahip.

Bu konumu ne kadar iyi değerlendirebileceği ise, şu anda hem Irak hem de Suriye'nin kuzeyindeki Kürt yönetim ve yapılarıyla ilişkilerinin seyrine bağlı görünüyor.