“Siyahî biri, Almanya'da toplumun her katmanında ırkçılıkla karşı karşıya kalıyor. Yani iş arama, ev arama, sıkıntılarını aktarma, siyasi problemleri bürokrasiye aktarma gibi pek çok alanda ırkçılık yaşanıyor, özel hayatta da tabii…” Bu sözler fotoğrafçı Tahir Della'ya ait. Della, Münih'te faaliyet gösteren ‘Almanya'da Siyahîler İnisiyatifi' adlı derneğin yönetim kurulu üyesi. Dernek, Afrikalı Almanlara destek olmayı ve ırkçılıkla mücadele etmeyi hedefliyor.



ABD'de siyahîlerin maruz kaldığı ayrımcılığa karşı toplumsal başkaldırı 1950'li yıllarda başlamıştı. Bundan tam 50 yıl önce, insan hakları savunucusu Martin Luther King meşhur konuşmasında, ‘I have a dream' (Bir hayalim var) sözlerini kullanmış ve ırkçılığın ortadan kalktığı, insanların ırkı, ten rengi ve etnik kökeninin hiçbir öneminin kalmadığı bir Amerika düşünden bahsetmişti. Peki, 50 yıl sonra Almanya'da durum nasıl? Tahir Della, yaşadıklarını şu sözlerle özetliyor: “Her gün yanınızda uyuşturucu olup olmadığı gibi sorulara maruz kalıyorsunuz.”


Irkçılığın farklı boyutları

Irkçılığın, herkesin üzerinde mutabık kaldığı, ortak bir tanımı yok. Alman İnsan Hakları Enstitüsü'nden Hendrick Cremer, ırkçılığın 'gizli ve açık', 'örgütlü ve kendiliğinden' olmak üzere farklı şekillerde ortaya çıkabileceğine dikkat çekiyor: “Irkçılığın farklı boyutları var. Şiddet olaylarında kendisi belli eden, şiddete dayalı ırkçılık bunlardan biri. Irkçı söylemler de bunlar arasında sayılabilir. Ancak günlük hayatta da ırkçılığa rastlanıyor.”


Uzman Cremer, artık ırkçılığın eskiden olduğu gibi yalnızca biyolojik faktörler ile değil, ‘etnik köken', ‘din', ‘millet' gibi faktörler ile gerekçelendirildiğini söylüyor. ABD'ye kıyasla çok daha az sayıda siyahînin yaşadığı Almanya'da ırkçılık farklı şekillerde ortaya çıkabiliyor. Örneğin Yahudi karşıtlığı, Roma ve Sinti karşıtlığı ya da Müslümanlara yönelik nefret de ırkçılığa dâhil ediliyor. Tahir Della, çok farklı gruplardan insanlara yönelik ayrımcılık olduğunu belirterek, tecrübelerin paralellik gösterdiğine dikkat çekiyor.

'Yasal boşluklar var'

Peki, Almanya'da ırkçılıkla ilgili olarak ne tür yasal düzenlemeler mevcut? Alman İnsan Hakları Enstitüsü'nden hukukçu Hendrick Cremer, Almanya'nın taraf olduğu çok sayıda uluslararası sözleşmenin ayrımcılık yasağı içerdiğine dikkat çekiyor. Ancak uzmana göre, Almanya'da hâlihazırdaki yasal düzenlemeler, ırkçılığa karşı ciddi bir mücadele yürütebilmek için yeterli değil. 2006 yılında Almanya'da Genel Eşitlik Yasası'nın yürürlüğe girdiğini belirten Cremer, istihdam piyasası ve konut piyasasındaki ayrımcılığın bu kapsamda değerlendirildiğini ancak yasada yine de boşluklar olduğunu belirtiyor. Almanya Anayasası'nda da ırka dayalı ayrımcılığı yasaklayan bir hüküm bulunuyor. Cremer, henüz bu konuda bir yargı kararının olmadığının altını çiziyor.

'Etnik profilleme'ye tepki

Alman devleti ırkçılığa karşı vatandaşları korumakla yükümlü, ancak bizzat devletin de ayrımcılık yapmaması gerekiyor. Ne var ki özellikle polis kontrollerinde bu sorun göze çarpıyor. Örneğin ‘etnik profilleme' yetkisi bulunan Alman polisi, havalimanlarında, tren garlarında, trenlerde kaçak göçmenlerin aranmasını gerekçe göstererek göçmenleri kontrole tabi kılabiliyor. Tahir Della, elle tutulur bir neden olmadan polis kontrolüne tutulan çok sayıda siyahî olduğunu ifade ediyor. Uzman Hendrick Cremer, Almanya'da ırkçılığın çoğu zaman gizli kaldığına dikkat çekiyor: “Çok açık olan bir şey varsa, o da Almanya'da ırkçılığın aşırı sağcılıkla eşdeğer görüldüğü. Toplumun tam orta yerindeki ırkçılık görmezden geliniyor ya da algılanmıyor.”


Uzman, ‘yabancı düşmanlığı' gibi kavramlara mesafeli yaklaşarak, tüm bu yaşananlar için ırkçılık kavramının kullanılmasını öneriyor. Zira uzmana göre, insanlar kafalarında birtakım klişe ve önyargılar olduğu için, bilinçsiz olarak da ırkçı davranışlar sergileyebilir. DW