Eski başbakan Nuri Maliki'nin Şiilerin hâkimiyetindeki hükümetine karşı silaha sarılan Sünni isyancılar arasında aşiret savaşçıları ve Sünni bölgelerinde askeri konseyler aracılığıyla örgütlenen eski ordu mensupları bulunuyor.

İsyancılar ABD ve uluslararası toplumun bu tür bir uzlaşmada garantörlüğünün hayati önemde olduğunu söylüyor.

Anbar bölgesindeki Ebu Muhammed el Zubai kod adlı aşiret reisi "Amerikalılardan silah istemiyoruz. ABD'nin yönetici kadrosuna dayatacağı gerçek bir siyasi çözüm istiyoruz" diyor.

İsyancılar adına konuştuğunu söyleyen El Zubai "IŞİD problemi sona erer. Bize bu çözümü garanti ederlerse biz de IŞİD'den kurtulmayı garanti ederiz" ifadelerini kullanıyor.

Ocak ayından bu yana hükümete karşı savaşan aşiret liderleri ve eski ordu mensupları, adını daha sonra İslam Devleti olarak değiştiren IŞİD'in ilerlemesinde rol oynadılar.

Ancak daha sonra Sünni gruplar bastırıldı ve IŞİD "ya silah bırakın ya da bize katılın" dedi.

El Zubai, "IŞİD'le birlikte yaşamak elinizde kor kömür tutmak gibi. Başka hiçbir bayrağın dalgalanmasına izin vermiyorlar. Şu anda tüm Sünni bölgeler denetimleri altında" diyor.

El Zubai aşiret savaşçılarının geçtiğimiz günlerde Felluce yakınlarındaki Garma'da IŞİD'le çatışıp, 16 militanı öldürdüğünü söylüyor.

"IŞİD'le kapsamlı bir çatışma ve bu bölgelerin denetimini onlara bırakma arasında bir seçim yapmak zorundaydık. Geri çekilmeye karar verdik. Çünkü bu koşullar altında IŞİD'le savaşmaya hazır değiliz. Kimin için savaşacağız ki?" diye konuşuyor.

'Kaybedecek bir şey kalmadı'

Son üç haftada yaşananlar Sünni isyancıların ikilemini daha da büyüttü.

IŞİD'in Kürt bölgelerine karşı giriştiği saldırılar pek çok bölgede peşmergeleri de savaşın içine çekti. IŞİD'in varlığı nedeniyle birçok Sünni bölgesi ekonomik ambargo altında.

İsyancılar Amerikalılar ve diğer güçlerin de müdahil olduğu bu savaşta IŞİD militanı olarak yaftalanmaktan ve Sünni bölgelerinin yerle bir edilmesinden korkuyor.

El Zubai "Sünniler herkesin kendilerini hedef aldıklarını düşünüyor. En kötüsü de artık kaybedecek bir şey olmaması. Durum çok kötü ve daha da kötüleşiyor. Kendinizi havaya uçurmaya yetecek kadar kötü. Siyasi sürecin bizi getirdiği nokta bu. En büyük önceliğimiz siyasi çözüm. Güvenlik temelli çözümle hiçbir şey elde edilemez. Bombardımanın durması gerek" diyor.

Aldatılmışlık hissi

Yeni hükümet kurulana dek vekâleten görevini yürüten ve bu kapsamda Irak ordusunun başkomutanı unvanını da hâlâ taşıyan Nuri Maliki yönetiminde, Felluce ve diğer Sünni bölgeleri günlük bombardımana tabi tutuldu ve çok sayıda sivil öldü ya da yaralandı.

İki ateş arasında kalan Sünni isyancıların tutumunda IŞİD'in ilerlemeye başladığı Haziran ayından bu yana büyük bir değişiklik oldu.

İlk aşamalarda Sünni isyanını Bağdat'a taşıyıp, Maliki hükümetini devirmeyi, anayasayı ve siyasi düzeni değiştirmeyi amaçlıyorlardı.

O aşamada IŞİD militanlarına karşı durup, 2007'de El Kaide'ye yaptıkları gibi IŞİD'i de bölgeden sürebileceklerini söylüyorlardı.

Ancak geçmişteki deneyimlerinde kandırıldıklarını; Sünnilere verilen taahhütleri yerine getirmeyen, 2012'den bu yana Sünnilerin barışçıl gösterilerini kanlı bir şekilde bastıran ve Sünnileri yavaş yavaş isyan edecek noktaya taşıyan Maliki tarafından aldatılmış olduklarını düşünüyorlar.

İşte bu nedenle muhtemel bir iktidar paylaşımı anlaşmasına uluslararası toplumun garantör olmasını istiyorlar. Şiilere güvenmiyorlar ve Maliki'yle aynı partiden gelen Haydar el Abadi'yle de durumun değişmeyeceğinden korkuyorlar.

El Zubai, "Maliki'nin halefini Dava Partisi'nden seçmek, Saddam Hüseyin'in yerine bir Baasçıyı getirmek gibi bir şey" diyor.

'Tecrit olma korkusu'

Sünni isyancılar uluslararası toplumun nezaretinde bir ulusal uzlaşma konferansı düzenlenmesini istiyor. Toplantıya "en az IŞİD kadar, hatta daha da kötü" olduklarını düşündükleri Şii milisler dışındaki tüm grupların davet edilmesini talep ediyorlar.

Benzer bir "ulusal uzlaşma" konferansı 2005'te Kahire'de düzenlenmiş ve bir sonuç alınamamıştı.

10 Eylül'e dek kabinesini sunması gereken Haydar el Abadi'nin yeni hükümeti için Bağdat'ta yoğun müzakereler yürüten Sünni siyasetçilerin kendilerini temsil etmediklerini düşünüyorlar.

El Zubai, "Bu insanlar 2003'ten bu yana siyasi sürecin içinde ve hiçbir şey başaramadılar" diyor.

Bağdat'taki Sünni liderler kabinede kendileri açısından iyi bir dağılımın yanı sıra iktidar paylaşımı yönteminin de değişmesini talep ediyor.

Sünnilerin adil bulacağı bir anlaşmaya varabilirlerse, isyancıların sürece katılmaktan başka seçeneği olmayabilir.

Aksi takdirde kendilerini siyasi tecrit ve hem ABD'nin desteklediği bir koalisyonun hem de IŞİD'in tehdidi altında bulabilirler.

Ancak aşiretlerin yüzde 90'ını harekete geçirebileceklerini söyleyen Sünni isyancılar sadece kendilerinin dışarıdan yardımla IŞİD'le başa çıkabileceğini söylüyor.

Irak ordusu cephede kabiliyetleri ve ahengi açısından çok kötü bir sınav verdi. Maliki Bağdat'ın savunması için büyük ölçüde Şii milislere ve gönüllülere güvenmek durumunda kaldı.

Batı'ya uyarı

El Abadi'nin yeni hükümetinde bu güçler ABD'nin hava desteğiyle IŞİD'in denetimindeki Sünni bölgelerinde savaşa sokulursa, Amerikalılar kendilerini kaçındıkları bir şeyi yaparken bulabilir; korkunç bir kaos ve yıkıma yol açabilecek bir mezhep savaşında bir tarafı destekliyor durumunda kalabilirler.

Ancak Sünni isyancılar destekleri alınırsa işin renginin bambaşka olacağını söylüyor.

Amerikalılara taleplerini ilettiklerini ancak kayda değer bir yanıt alamadıklarını vurguluyorlar.

El Zubai durumun böyle devam etmesine izin verilmemesi gerektiğini söylüyor.

"Böyle devam ederse, ABD, İran ya da Suriye'nin denetiminin dışında yeni bir kuşak yetişecek. IŞİD'e katılmaya gönüllü yüz binlerce genç olacak. Bu Batı'nın farkında olması gereken bir tehlike. IŞİD ideolojisini kucaklamaya, bayrağını sokaklarda sallamaya hazır milyonlarca Müslüman genç var" diyor.