İşte ilgiyle okunacak o makale :

Güney Afrikalı politik mültecilerin bir çocuğu olarak büyüdüm.  Dört yaşımdan itibaren babam bana “Bir gün Güney Afrika özgür olacak ve Güney Afrikalı olmaktan gurur duyacaksın” diye anlatırdı. O zaman çoktan geldi.

Yirmi yıl önce bu baharda Channel 4 News için apartheid sonrası ilk seçim kampanyasını izlemeye geldim. Mandela’nın ANC’sinin ezici bir çoğunlukla zafer kazanacağından kimsenin kuşkususu olmamasına raümen, kampanya oldukça gergindi. Zululand’daki mitinglerde beyaz bir TV ekibinin mutlaka ajan provokatör veya casustan  başka bir şey olamayacağını düşünen öfkeli gençler kafama silah dayıyordu. Otelin dışında yakılan arabalarının içinde ölen seçim görevlilerinin cesetlerini görüyordum. Şehirlerin dışındaki semtlerinde geleceklerinden büyük kaygı duyan ve Mandela’yı “şeytanın kendisi” olarak gören endişeli beyazları dinliyordum.

Seçim günü, ilk kez oy kullanmak için sabırla ve sevinçle bekleyen halkın oluşturduğu uzun kuyrukların filmini çekerken, ağlayacak denli etkilenmiştim. Bazıları, kendilerine iş, konut, onur ve daha iyi bir gelecek vaadeden bir hükümeti seçebilmeyi garantilemek için üç saatlik yol yürüyerek gelmiş ve bir de üstüne sekiz saat kuyrukta sekiz saat beklemişti.

Seçim sandıkları kapanıp da Johannesburg’da bir lokantaya gittiğimizde, zalim bir dönemin sona ermekte olduğunun coşkusu vardı. Araba parkındaki siyah bekçi, koşarak yanımıza geldi ve ITN’ye (International Television News) ait Mercedes’in motor kapağına eline koyup, “Yarın özgür olacağım. Ve yarın belki benim de böyle bir arabam olacak” dedi. Kalbim bu saflığa itiraz ediyordu. Değişikliğin ne kadar yavaş olduğunu bilmiyor muydu? Asla yeterince kazanamayacaktı. Fakat yeni hükümet vaatlerini yerine getirecek kadar yaşarsa, onun çocukları için farklı olabilirdi.

Bu ay Başkan Jacob Zuma, saat ücretinin 70 penny olduğu bir ülkede kendi özel villası için haksız biçimde harcanan 246 milyon Rand’a [15 milyon sterlin]  ilişkin sorulara cevap vermemek için parlamentoya gelmeyi reddetti.  Ombudsman Thuli Madonsela, 27 milyon Randlık bir “güvenlik iyileştirmeleri” bütçesini hükümet için “yağmalama iznine” döndüğünü tespit etti. Sadece mimar 16 milyon Rand’dan fazla aldı. Bay Zuma güvenlik çitinin çok ötesinde harcamalar yaptı. Bir helikopter sahası, bir yüzme havuzu, bie anfi tiyatro, bir özel klinik ve hayvanlar için ağılın hepsini kamu parasıyla yaptırdı.

Muhalefet onu kriminal suç işlemekle suçladı ve milyonları geri ödemesini istedi. Kendi partisince korunan Bay Zuma, bunları görmezden geldi.

Devlet Başkanı artan bir rüşvet ve yolsuzluk yığının, işlemeyen bir devlet mekanizmasının tepesinde oturuyor. Genel Denetçi’nindün açıkladığı rapora göre, hükümet ve devlet dairelerinin sadece bu yıl sadece yüzde 25’inin hesapları temiz ve 62 milyar Rand “düzensiz” harcamalarda kaybolup gitmiştir. Paralar daha çok Mpumalanga gibi devlet memurlarının yaptıkları işin değerine göre açıktan yüzde 10 istedikleri yerlerde kaybolmuştur. Güney Afrika’nın Mail ve Guardian adlı gazeteleri bu hafta memurların 200’lük banknotlarla dolu bir kızarmış tavuk paketi istediklerini yazıyor. Böyle standart bir pakete 20.000 rand sığıyor. Devletten ihale alanlar da inşaatları çok ucuza yaptırarak veya açıktan hile yaparak verdikleri rüşveti tazmin ediyorlar. Okullar asla gelmeyen ders kitabı bekliyorlar. Su ihalesi alanlar, köylere bir-iki ay içinde kopan plastik su boruları döşüyor. Lağım çukurları o kadar yüzeyde kazılıyor ki, tuvaletlere pislik doluyor. Limpopa ilinde çok kötü inşa edilmiş ve düz olmayan yollar, “özgür doğmuş yollar” olarak adlandırılıyor; çünkü bunlar 1994’ten sonraki özgürlük yıllarında yapılmıştır.

Yolsuzlukların hesabının sorulması istisnadır. 2012’deki bir raporda yolsuzlukla suçlanan devlet memurlarının yüzde 88’si suçlu bulundu ama bunların sadece yüzde 19’u işini kaybetti. Bu arada devlet enerji şirketi planlamadığı için ülkenin ihtiyacını karşılayacak yeterli elektrik de yok. Düzenli biçimde elektrik kesintileri var ve önümüzdeki üç-beş yıl boyunca daha da kötü olacak. 

Pek çok insanın hayatı iyileşmektedir. Yüzbinlerce konut inşa edilmiş ev arayanlar listesinde olanlara verilmiştir. Siyah orta sınıf yirmi yıl içinde üç misli çoğalarak 5,8 milyon kişilik bir topluluk haline gelmiştir. Bunlar iflas etmiş devletten kaçmak için düşük ücretli özel okullara ve sağlık kuruluşlarına yöneldiler. Faakt çalışan nüfusun dörtte biri, ki yaklaşık 8 milyondur, işsizdir. Ve gerçek ücretler, en kalifiye olanlar hariç herkes için düşmektedir. Siyah yorumcular, ANC’nin yolsuzluğu ve politik kibirliliğinin üstüne gidiyorlar.

Mandela’nın parlak bakanlarından biri olan Jay Naidoo bu hafta, ülkede yeni bir apartheid rejimi kurulduğunu, zenginler ve yoksullar arasında derin bir uçurumun oluştuğunu,  genç insanlarıın yoksulluk ve sefalet içinde bir avuç zengin için kurban edilmekte olduğunu yazdı. Böylesine bölünmüş bir ülkede park bekçisinin hayalinin gerçekleşmesinin onun  çocukları için de pek bir şansı yoktur.
 
Türkçesi: İrfan Cüre
The Times gazetesinde yayınlanan makalenin linki: