Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına, misafirperverlikleri için Endonezyalı mevkidaşına ve Endonez halkına, akademide görüşlerini paylaşma imkanı sağladıkları için de Endonezya Millî Güvenlik Enstitüsü yönetimine teşekkür ederek başladı.

 

“MEZHEPÇİ POLİTİKALARIN SONU DAHA FAZLA ACIYLA BİTİYOR”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizin ekonomik, sosyal, siyasi ve fiziki güvenliğini hedef alan tüm tahriklere karşı kararlı ve dirayetli bir duruş sergiliyoruz. Bölgemizde yaşanan sorunların mezhepçi ve ayrıştırıcı kışkırtmalarla diri tutulduğu, gerektiğinde tırmandırıldığı da açıkça ortadadır.Bu kışkırtmalar bazen, Suriye örneğinde olduğu gibi, halkının meşru taleplerine kulak vermeyen rejimlerden kaynaklanabiliyor. Bazı durumlarda ise yaşanan iç karışıklardan yararlanarak kendilerine nüfuz alanı oluşturmaya çalışan diğer devletlerin izledikleri politikalar, sorunları derinleştirebiliyor. Mezhepçi ve ayrıştırıcı politikaların uygulanma şekli, yöntemi ne olursa olsun, maalesef sonu hep daha fazla kanla, daha fazla gözyaşıyla, daha fazla acıyla bitiyor" dedi.

 

Erdoğan, Suriye’deki duruma da değinerek, "Bir başka ifadeyle Suriye nüfusunun yarısı bu süreçte evinden, toprağından, yurdundan oldu" diyen Erdoğan, bugün Suriye'deki durum sebebiyle hem Türkiye'nin hem de uluslararası toplumun güvenliğinin ciddi tehdit altında olduğuna işaret etti. Erdoğan: "Maalesef Suriye'de rejim, kendi halkına karşı yürüttüğü mücadelede kimyasal silahlar, balistik füzeler ve terör örgütleri olmak üzere her türlü kirli yola başvurdu. Şu anda içindeyiz, tüm bu terör örgütleriyle ülkemiz karşı karşıya. DAEŞ terör örgütü işte böyle bir anlayışın, projenin ürünüdür. Bu örgütün yaptıklarının bizim dinimizde, ahlakımızda, vicdanımızda, kültürümüzde asla yeri yoktur. Bizim dinimiz Arapça 'sin' kelimesinden türemiştir. Sin, barış anlamına gelmektedir. Barışla anlam bulan, tanımlanan dinimiz böyle bir anlayışı, insanları acımasızca katleden anlayışa cevaz verebilir mi? Hayır. Bu örgüt eliyle dünya kamuoyuna servis edilen kaos ve terör görüntüleri, dünyadaki İslam ve Müslüman algısına çok büyük zarar veriyor. Bu sorunun çözümü için, hep birlikte ve kararlı bir duruş ortaya koymamız gerekiyor.


Türkiye, bu konuda üzerine düşen görevleri, içinde bulunduğu tüm zorluklara rağmen yapıyor, yapmaya devam edecek. Ama bazı karanlık odaklar var, bu karanlık odaklar ne yazık ki Türkiye'yi böyle bir terör örgütüne destek vermekle kara propaganda yaparak zan altına sokmaya çalışıyor. Asla ve kata

Türkiye böyle bir senaryonun içinde yer almamıştır, asla almaz. Biz, burada Batı ülkelerinden ve dünyadan duyarlı tavır bekledik. Ne Batı ülkeleri ne de dünya bu konuda gösterdiğimiz hassasiyeti göstermemiştir." Dedi.

 

"DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR"


Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünya 5'ten büyüktür. Zira BM Güvenlik Konseyi'nin 5 üyesi tüm dünyada belirleyici konumda, yani o 5 ülkeden bir tanesi ne diyorsa oluyor. Eğer bir konuda 'hayır' diyorlarsa o iş olmaz. Peki dünyadaki 200'e yakın ülke bunlara mahkum mu? Şu anda mahkum. Çin'den geliyorum, Çin Devlet Başkanı ile de bu konuları konuştuk. BM Güvenlik Konseyinde bir reformun olması gerektiğini, Sayın Şi baktım o da kabul ediyor. Bunu diğer ülkelerinde kabul etmesi gerekir. Biz, Birinci Dünya Savaşı şartlarını artık düşünemeyiz, o günün şartları farklıydı. Bugün güncellemek suretiyle tüm dünyada BM üyesi ülkelerin orada adil bir şekilde temsil edilmesi gerekir" dedi.

 

"BİZİM TEK DERDİMİZ VAR; İSLAM, İSLAM, İSLAM"


Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dünyasının önemli bir dönüm noktasında bulunduğunu, bunların başında mezhepçilik sorunu olduğunu ifade ederek, "İslam adına veya Müslüman kisvesiyle nefret uyandıran suçlar işleyen teröristler, en çok bu sorundan (mezhepçilik sorunu) nemalanıyor. Halbu ki bizim inancımız, haksız yere masum bir insanı öldürmeyi tüm insanlığı öldürmek olarak gören bir barış ve merhamet dinidir. Bu anlayışı yeniden ihya edip, mezhep taassuplarının üzerine çıkarmadıkça, yaşadığımız sorunların üstesinden gelebilmemiz zordur. Bizim Sünnilik noktasında, Şia noktasında veya farklı mezhepler noktasında böyle bir derdimiz yok. Bizim tek derdimiz var; İslam, İslam, İslam. İslam'a gölge düşürülmesini kabul etmem mümkün değil. Şu anda bütün bu yapılanlardan İslam yara almaktadır. Tüm Müslümanların bunu koruma noktasında görevi vardır" diye konuştu.

 

“TÜRKİYE’YE YÖNELTİLEN SUÇLAMALAR HAKSIZDIR”

 

Terörün konusuna da değinen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bakıyorsunuz şu anda Müslüman olduğunu söyleyen, fakat farklı mezhepten olduğu için ülkemdeki terör mücadelesinde ateist olanları dahi savunanların olduğunu gördüğümüz bir dünya var. Böyle bir yaklaşım tarzını görüyoruz, ama lafa geldiğinde Müslümanız diyor ama öbür tarafta terörist, aynı zamanda ateist olan örgütleri bu mezhep farklılığından dolayı savunanları görüyoruz. Öyleyse bunlara karşı uyanık olmak zorundayız, duruşumuzu buna göre sergilemek durumundayız. Türkiye olarak yıllarca terörle mücadele eden, bu süreçte çok ağır kayıplar veren ülke olarak meseleye tüm boyutlarıyla vakıfız. Bugün de terörün her çeşidine karşı kararlı bir tavır ortaya koyuyoruz. Sadece son günlerde ülkemizde gerçekleştirilen operasyonların dahi, Türkiye'nin bu konudaki ilkeli duruşunu göstermeye yeterli olduğunu düşünüyorum. Suriye'de faaliyet gösteren yabancı savaşçılar konusunda Türkiye'ye yöneltilen suçlamalar tamamen haksızdır. Kendi vatandaşlarının terör örgütleriyle ilişkilerini takip eden, zamanında ve etkin müdahale gerçekleştirmeyen ülkelerin, tüm sorumluluğu

Türkiye'nin üzerine yıkmaya çalıştıklarını görüyoruz" dedi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca: "Biz, terörle ve teröristlerle mücadelemizi tek başımıza da olsak, sonuna kadar sürdüreceğiz. Diğer yandan, uluslararası terörizmle mücadeleye özel bir önem veriyoruz. Kuruluşuna öncülük ettiğimiz, Endonezya'nın da dahil olduğu Terörizmle Mücadele Küresel Forumu'nu daha etkin olarak çalıştırmak istiyoruz. Bu konuda, Endonezyalı dostlarımızla daha yakın işbirliği içinde olmak arzusundayız" diye konuştu.

 

"TÜRKİYE, AVRUPA'YI, ORTAKLIK PROJESİ OLARAK GÖRÜYOR"


Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslamafobi ve ırkçılığa karşı birlikte mücadelenin önemini vurgulayarak şunları kaydetti:  "Birlikte yaşama zarar veren dışlayıcı söylemlerin, Avrupa'da siyasi merkezde kolaylıkla yer bulabiliyor olması özellikle kaygı vericidir.

Avrupa'da Müslümanlara karşı yapılan ayrımcılık bizleri üzmektedir. Avrupa'da 5 milyona yakın vatandaşı bulunan Türkiye, bu tür olumsuzluklardan en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor. 2011-2014 yılları arasında, Avrupa'da sadece Türk vatandaşlarına yönelik olarak kundaklama, fiziki saldırı, tehdit mektubu gibi 300'ün üzerinde eylem gerçekleşti. Avrupa'nın yaşadığı sorunların, içe kapanma refleksiyle çözülemeyeceği bilinmelidir. Türkiye, Avrupa'yı, küresel meseleler karşısında müşterek çıkarları paylaştığı bir ortaklık projesi olarak görüyor. Bu anlayışla, Avrupa ülkeleriyle ilişkilerimizi daha da ileriye götürmek arzusundayız. Avrupa Birliği ülkelerinden de aynı yaklaşımı görmek istiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.