Devrimci olmanın kıstasları vardır.

Kısaca,

1. Faşizme karşı olmak,

2. Emperyalizme karşı olmak,

3. Kapitalizme karşı olmak.

4. Yalana, iftiraya, haksızlığa, uğursuzluğa, riyakarlığa, zulme karşı olmak.

Önce zenginlik iyidir, hoştur deyip kapitalizmi sosyal devlet diye sundular.

Muassır medeniyet, çağdaşlık diye, batılılaşmak diye emperyalizmi sevimli globalizm yaptılar.

İnanç özgürlüğü diye şeriatçılığı,

ezilenler diye toprak ağalarının ortaçağ ahlaksızlığını okşayıp ahlak diye büyüttüler.

Şovenizme karşı çıkmayı Türk düşmanlığı, haline getirdiler.

Sonuçta ne faşizme/şeriata karşı çıkan, ne kapitalizme, ne de emperyalizme itiraz eden, hep beraber Amerika rüyasında özgürlük hülyalarına dalan bir siyasi güruh oluştu, bazen devrimci olduklarını, bazen Kemalist olduklarını bazen de ezilenlerin temsilcisi olduklarını iddia ediyorlar.

Yani çözülme ve çürüme bir yanda AKP diğer yanda ona öykünenlerle devam ediyor.

Ama ona karşı Gezi ruhu her zamankinden daha kararlı daha bilinçli, bir ağaç gibi, bataklığın içinden çamurlarından sıyrılıp doğan güne neşeyle gülümsüyor. Tufan sonrasının çamurları akıp gidecek, sağı solu, dini imanı, erdemi kademi tertemiz yapacak.

Ay Dede neşeyle dolacak,

aşk ile!