-Avrupa Postası-

Almanya'nın metropol kentlerinin en gözdesi sayılan 80 bin Türkiye kökenli nüfusun yaşadığı Hamburg, değişik yazar ve araştırmacıların değerlendirmesine göre, göçmen edebiyatçı ve yazarların en yoğun yaşadığı bir kenttir. Hamburg, Almanya tarihi açısından da Hitler faşizminden günümüze, sol ve anti-faşist geleneğiyle tanınmaktadır. Türkiyeli demokratik çevrelerin sosyal faaliyetlerinin de diğer şehirlere nazaran çok fazla yaşandığı bilinmektedir.

8. HAMBURG EDEBİYAT VE KÜLTÜR GÜNLERİ

Almanya Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) Hamburg  tarafından organize edilen 3 günlük etkinliğin 1. gününde Ulüm Theater ekibi gazeteci-yazar Aydın Engin'in yönettiği "Eyvah Türkler Geliyor" oyunuyla Hamburgluları kahkaha tufanına boğdular. Çoğu izleyicinin çocuklarıyla geldiği tiyatroda, boş yer kalmamıştı. İzleyenleri güldürdüğü kadar da düşündüren oyun, ertesi gün Bremen ve Kiel'deki tiyatroseverlerle buluşarak aynı ilgiyi oralarda da gördü. Ulüm Theater'in kurucusu Atilla Cansever ve ekip arkadaşları Hamburglulara unutamayacakları bir gün hediye ettiler.

 İkinci gün ise, sunumunu Hamburg Üniversitesi öğretim üyesi Dr.Yaşar Aydın'ın yaptığı etkinlikte, Almanya ikemetgahlı yazar Zehra İpşiroğlu, “Aydınlanan Yollar” adlı kitabını tanıttı. Yazar İpşiroğlu,  kadının hakları konusunun önemine değinerek, toplumdaki bilinçlenmenin bu konuyla doğrudan ilgili olduğu belirlemesinde bulundu. Daha sonra kitaplarını imzalayarak tezine ve anlatımlarina gösterilen ilgiden memnun olarak ayrıldı.

 Aynı gün Yeni Hayat Gazetesi Temsilcisi Yücel Özdemir ve Post gazetesinden Erdal Altuntaş'ın katıldıkları “Basın ve Irkçılık” adlı önemli bir Panel'le etkinlik devam etti.  Yücel Özdemir'in dile getirdiği “Faşizm bir düşünce değil, suçtur" belirlemesiyle Almanya'daki ırkçı örgüt ve partilerin yaptıkları son katliamlardan örnekler verildi. Irkçılığın hem mevcut yasalardan aldığı güçle, hem de legal partilerdeki siyasilerin ve önyargılı ve taraflı haberler yayınlayan medyanın (SPD'li Thilo Sarrazin örneği verilerek) desteğiyle bugünlere ulaştığı açıklandı.

Grup Köprü ve Hüseyin Olpak'ın sahne almalarıyla program akışı devam etti. Daha sonra Haydar Karataş, “Edebiyat'ta Irkçılık” konulu bir söyleşi gerçekleştirdi.

 Etkinliğin 2. günü, birçok TV dizisinden ve sinema filmlerinden tanıdığımız, (Öyle bir geçer zaman ki, Al Yazmalım, Yüreğine Sor, Seni seviyorum vb.) sanat disiplinleri üzerine eleştiri yazıları ve siyasi makaleleriyle dikkat çeken tiyatrocu ve yönetmen Orhan Alkaya'nın “Halkların Kardeşliği ve Barış” konulu paneliyle devam etti.

 ÜNLÜ TİYATROCU ORHAN ALKAYA’DAN ÇARPICI SÖZLER

Dr.Yaşar Aydın’ın yönettiği Panel’de tabuları altüst eden açıklamalarıyla dinleyicileri gecenin geç saatlerine kadar kendisini dikkatle dinleten Orhan Alkaya, Edebiyat ve Sinemadaki ırkçılık üzerine çeşitli örnekler vererek konuşmasını sürdürdü. Türk modern tiyatrosunun ve sinemasının kuruluşunda Ermenilerin gözardı edilmeyecek katkılarının olduğunu söyleyerek sözlerini devam ettiren Orhan Alkaya,  1974 Kıbrıs savaşı esnasındaki birçok türk filmine ırkçılık gölgesinin açıktan düştüğünü anlatarak, nasıl Bizans düşmanlığı yapıldığını örnekler vererek açıkladı. Ayrıca, Ömer Seyfettin kitaplarındaki ırkçılığın boyutlarından söz etti. Sonraki dönemlerde Yılmaz Güney filmlerinin ve Yaşar Kemal romanlarının toplumdaki olumlu etkilerinin de unutulamayacağını belirtti.

BAKKAL MANTIĞIYLA KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEZ, GERÇEKLERLE YÜZLEŞİLMELİDİR

 Tiyatrocu Orhan Alkaya “şuan en kritik bir evredeyiz, iki tarafin da namluları havaya kaldırıp konuşması gerekir. İmralı açılımı toplumda büyük bir beklenti yarattı” açıklamasında bulundu.  “Bakkal mantığıyla kürt sorunun çözülemeyeceğinin” altını çizen ünlü tiyatrocu, Kürt sorunu sadece Türkiye’nin sorunu değildir, dedi. "Askerlerinizi dışarıya çıkartın, sorunu çözelim" yaklaşımının gerçeklerle yüzleşmek olmadığını vurguladı.

TÜRKİYE DE BİR GLADYO DEVLETİ VARDIR

Susurluk kazasıyla açığa çıkan Gladyo devletinin sonraki süreçlerde üstü örtüldü açıklamasıyla konuşmasını sürdüren Alkaya, “Kurtlar Vadisi” filminin TV’lerden izletilerek “mafia ve derin devlet özentisi” yarattıldığını ifade etti. Türkiye’de bir Gladyo devleti vardır açıklamasıyla, sanatçı çevrelerdeki ürkek tavırdan farklı davranan ünlü tiyatrocu Alkaya, cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamalara tavır almadan yapılan bir “özür” samimi değildir, formaliteden ve günah çıkartmaktan ibarettir, önce inkardan vazgeçilmelidir, açıklamasıyla konuyu tekrar ve tekrar kürt sorununun çözümünde gördüğünün altını çizdi.

10 YILLIK AKP HÜKÜMETİ TÜRKİYE’Yİ İKİYE BÖLMÜŞTÜR

Demokratik çevrelerin kendi içlerinde yaşadıkları ayrılıklar sonucu gittikçe küçüldüklerine de dikkat çeken Orhal Alkaya,  biryandan “artık islamcılar baştalar,ülke elden gitti”  şikayetiyle bir alan boşaltan geniş bir çevrenin içine düştüğü karamsar davranıştan söz ederek, bu yaklaşımdan kurtulamadıkça, demokrasi mücadelesinin önü zor açılır derken, yer yer kendiside bu karamsar bakışın tesiri altındaydı. demek yanlış olmayacaktır. Uluslararası politika bir satranç oyunu gibidir belirlemesiyle, Türkiye’nin çevresindeki tüm komşu ülkelerle çirkin politikasından dolayı, düşman noktaya geldiğini belirterek, bunun ülke için utanç verici olduğunu vurguladı.

8.Hamburg Edebiyat ve Kültür Günleri'nin 3.ve son günü ise, "Yürüyorum" adlı yeni albümüyle çıkış yapan Hamburglu müzisyen Erol Arslan sahne aldı.  “Ekonomik Kriz ve Avrupa’daki İşçi Hareketleri” üzerine yapılan açık oturumla devam eden Panel’de, Leman Stehn, yazar Doğan Akhanlı'nın 'Anne`nin suskunluğu' ismindeki monodramını, sanatsal bir sunum ile almanca, türkçe ve ermenice dillerinde izleyicilerle paylaştı. Program grup Azbulutlu’nun türküler söylemesiyle devam etti.

 Sanat dünyasının assolistleri gibi etkinliğin “assolisti” ise, “ırkçılık ve savaş” üzerine değerlendirmesiyle izleyicileri düşündüren gazeteci Banu Güven oldu.

Hamburglu Türkiye kökenli göçmenleri geçmişteki aktif günlere bir haftasonu da olsa yaklaştıran DİDF Hamburg'a etkinliğe katılanlar minnetar olarak ayrıldılar.