CHP Cumhuriyet Halk Partisi ve genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, içinden geçtiğimiz süreçte politik arenada kendini var ederken, ‘korkularına’ mahkum olarak hareket etmeyi, ‘tercih’ etmektedir.

Ama bir gerçek vardır. Halk arasında bir söylence var, ‘korku, ecele çare değildir’ Korkular yaşamak, var olmak için çare değildir. Peki nedir? Bu korkular!

AKP devleti ve son süreçte işlemeye başlayan, AKP-MHP ortaklığı, Saray, R.T. Erdoğan sen durumu, CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu'nda, bir korku paranoyası yaratmaktadır.

AKP-MHP ortaklığı, faşist ittifakı, Saray, CHP ve K. Kılıçdaroğlu bu durumunu iyi bilmektedir. Sürekli olarak, ‘korkular’ üzerinden salvolarını ifade etmektedir. Salvolar karşısında, direnmek, dik durmak ve karşı salvoları geliştirmek yerine, ‘pısırıklık’ durumu idare etme öngörüsü, CHP ve K. Kılıçtaroğlu'nda politik hat olarak kendini ortaya koyma yolu tercih edilmektedir.

Konumuzu, örneklemek ve çeşitlendirmek gerekirse;  

Milletvekillerinin, parlamenterlerin dokunulmazlıklarını kaldırılması gündeme geldiğinde ki, AKP devletinin zorlamalarıyla; K. Kılıçdaroğlu, ‘’anayasaya aykırı olmasına rağmen ben evet oyu vereceğim’’ demişti.

Gerekçe olarak ise; AKP devleti ve Saray; CHP ve Kılıçdaroğlu'nu, ‘terörle ittifak yapıyor’ diyerek suçlarsa! Zor duruma düşermiş!

Aylarca, Beş tepedeki Sarayın, kaçak olduğu tezini işleyeceksin, ‘ben asla kaçak saraya gitmem diyeceksin’ hatta ‘ayak direteceksin’ ama arkasında, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi bahanesiyle Saraya, ‘tıpış-tıpış’ gideceksin. Arkasından,15 Temmuz FETÖ darbe girişimini, ‘kontrollü darbe olarak ifade’ edeceksin.

Mevcut toplantı, Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın, ‘devletin bekası’ için düzenlediği toplantı, FETÖ darbe girişiminin bombalı hedefi olan, TBMM binasında yapılması mümkünken, ‘kaçak’ dediğin saray da yapılacak, Saraya, ‘koşarak’ gideceksin.

İstanbul yeni kapı mitingi; 7 Ağustos 2016 İstanbul yeni kapıda miting düzenleniyor, AKP-MHP faşist ittifakının yoğunlaştığı bir süreçte, mitinge önce katılmayı, ‘ret’ edeceksin, arkasından kitlelerin yoğun katılımını sağlamak için, ‘mitinge katılıp’ çağrı yapacaksın. Devamında, AKP’nin ve Sarayın, ‘’20 Temmuz da, darbe yaptığı’’ tezini her fırsatta işleyeceksin. Gerekçe; ya, AKP-MHP ittifakı, Saray; CHP ve Kılıçtaroğlu'nu, ‘fetöcülükle’ suçlarsa!

16 Nisan anayasa referandumu, YSK Yüksek seçim Kurulu, AKP-MHP faşist ittifakı sonucu, hilelerle, Sarayın talimatıyla referandum sonuçları, ‘değiştirilerek’ ülkenin ve rejimin geleceğini belirleniyor. Kitleler, demokrasi güçleri, toplumsal muhalif güçler sokağa çıkarak, Ankara da, YSK binasına doğru yürümek ve yaşanılan hukuksuzluğu protesto etmek istiyor.

CHP genel başkanı K. Kılıçdaroğlu çıkıyor açıklama yaparak, kitleleri sakinleştirme görevini üstleniyor.

Gerekçe; ‘’milis silahlı kuvvetlerin YSK binası etrafında organize oldukları ve silahlı saldırı söz konusu olduğu’’ iddia kime ait, bilinmiyor? Korkuların esiri olunuyor.

Peki, yarın olabilir ki, yakın bir gelecekte, ‘yeni’ anayasaya göre, başkanlık seçimleri yapılacak. Muhalif güçlerin iddialarına göre, basın ve medyaya yansımalardan da, anlaşılacağı gibi, AKP- MHP devletinin, ‘milis güçleri oluşturdukları’ ve başkanlık seçimlerine, ‘hazırlandıkları’ yönünde açıklamalara şahit olmaktayız. Bu açıklamalara CHP kurmayları da katılıyor.

CHP ve K. Kılıçdaroğlu ne yapacak? Seçimlere katılmaktan kendini alımı-koyacak? Veya YSK ileride yeni hilelere, seçim sonuçlarını Sarayın arzusu doğrultusunda belirlerse ne yapacak, nasıl davranacak? Merak ediyorum!

Komşu ülkelerin topraklarına işgal girişimi, ‘zeytin dalı’ aldı altında, AKP-MHP devletinin seçimlere yatırım olarak başlattıkları, Suriye topraklarında oluşmuş, demokratik Efrin (afrin) yönetimine karşı, operasyon adı altında, hukuksuz, kuralsız bir savaş başlatılmıştır. CHP, K. Kılıçtaroğlu başından beri bu hukuksuz ve kuralsız savaşın arkasındadır. Açıklamaları bu yöndedir.  K. Kılıçdaroğu açıklamasında; ‘’ Ancak beni suçluyor, benimle özel bir polemik yaratmaya çalışıyor. Çünkü operasyona verdiğimiz destek onları rahatsız ediyor. Bu operasyon Türkiye’nin güvenliğini sağlamak için TSK’nin gerçekleştirdiği milli bir operasyondur.’’

Gerekçe; AKP-MHP devleti, CHP ve K. Kılıçtaroğlunu, ‘terör örgütleriyle yan-yana olduğunu zikretmesinin önüne geçmek’ veya ‘devletin bekasını savunmak’.  Bu girişimin, hukuksuzluğun, kuralsızlığın, ‘seçim yatırımı’ olduğunu, anlamayan, bilmeyen var mı?

K. Kılıçdaroğlu yeni bir açıklama yaparak, bilinmeyen-bilinmezliklerine yeni ivme kazandırmıştır. Hürriyet gazetesi mensubu Deniz Zeyrek’e, bir mülakat vermiştir. Mülakatta toplumsal güçlerin CHP sokağa çıkmıyor eleştirisine karşılık, ‘’ne yapalım sokağa çıkıp cam çerçevemi indirelim’’cevabına yakın söylemde bulunmaktadır.

CHP ve K. Kılıçtaroğlu'nun kavramadığı, sokağa çıkmak, ‘cam çerçeve indirmek’ anlamına gelmez. Sokakta yürütülen mücadeleler demokrasinin kazanımlarının mihenk taşlarını oluşturmaktadır. Sokak mücadelesini, K. Kılıçdaroğlu'nun anladığı dilden anlarsak, Taksim Gezi direnişini anlamakta zorlanırız. Sokak hareketlerini sadece; ‘vurmak, kırmak, cam-çerçeve indirmek’’ olarak algılarsak, sınıfta kalırız. Sürekli olarak korkuların esiri oluruz.

CHP de yaşanan da, aslında korku sen durumudur. Korku sen durmunun etkilerini daha da çok çeşitlendirebiliriz. Yazının çerçevesi içinde yeterli olduğuna inanıyorum.

Aliekber Pektaş 12 Şubat 2018